Ortadoğu üzerine çalışan araştırmacı Bereket Kar, Türkiye yetkilileriyle İsrail yetkilileri arasındaki atışmanın özünde Filistin'le ilgili görüşmeler için bir rol paylaşımının olduğunu söylüyor. Ancak Kar, gerilimli görünen Türkiye-İsrail ilişkilerindeki askeri ve ekonomik anlaşmaların sürdüğünü de anımsatarak, politikacıların sözlerinin temelde bir "halkla ilişkiler çalışması", popülist politika olduğunu da vurguluyor.
Son bir haftanın gerilimleri
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail'in Gazze'yi geçen hafta bombalaması üzerine sözleriyle yeniden başlayan gerilim, İsrail'in "Türkler bize vaaz verecek en son kişiler" açıklamasıyla sürdü. İsrail Türkiye'deki televizyon yapımlarında İsrail askerlerinin olumsuz gösterilmesini protesto ederken, Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Ayalon, Büyükelçi Ahmet Oğuz Çelikkol'u kameraların önünde aşağıladı. Türkiye'nin tepkisinin ardından, protestosunda haklı olduğunu, ama üslubunun yanlış olduğunu açıkladı.
Militarist ekonomi tıkırında
İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, 17 Ocak'ta Türkiye'ye geliyor. Haaretz gazetesi, Çelikkol'un üç ay önce, İsrail'le ticareti 8 milyar dolara çıkarmayı hedeflediklerini söylediğini anımsattı. Türkiye, insansız askeri uçaklar Heron'ların ve askeri nakliye uçaklarının satın alma süreçlerini durdurmadı.
Kar: Özde Filistin sorunu var
Kar, son olayların arka planını ve taraf ülkelerin/grupların konumlarını şöyle analiz ediyor.
Filistin görüşmeleri: Görüşmeler tıkanmış durumda. İsrail durumu olduğu gibi koruyarak anlaşmak, Filistin'se yerleşimlerin çekilmesi ve yeni yerleşim olmaması şartıyla anlaşmak istiyor.
İsrail'in bütün tarafları aynı düşüncede değil. Hükümetteki Lieberman kesimi gerilimi tırmandırmaktan yana, ama Mısır'la anlaşarak tıkanmış barış görüşmelerinin çözülmesini bekleyen kesimler de var.
Hamas ve Abbas: İsrail'i tanımadığını söyleyen Hamas da Suudi Arabistan'a kadar gitti; Mısır'ı merkez alan görüşmeler silsilesine evet dedi, hem Mahmud Abbas'la anlaşmaya hem de İsrail'le dolaylı görüşmeye evet demiş oldu.
Abbas'ın Türkiye'ye gelişi de bununla ilgiliydi. Türkiye'nin Hamas'ı dizginlemesini, İsrail'le tıkanan noktaları çözmek için ABD nezdinde girişim yapmasını, kapı açmasını istedi.
Türkiye'nin popülaritesi: Son dönemde Türkiye bölge halklarının gözünde, Arap-İslam aleminde çok ciddi bir itibar kazandı. Bunu sürdürmek istiyor. Bu da İsrail'e karşı durmakla ve Gazze'yi savunmakla mümkün olabilir. Yoksa kontrolü Mısır'a kaptırmak olur. Erdoğan, "Eskiden beri Filistin sorununu çözmeye taliptik" izlenimini vermek istiyor. Hem arabuluculukla kendi konumunu güçlendirmek, ABD'nin Ortadoğu planında rol almak hem diğer Arap ülkelerinin rolünü gerileten bir tutum sürdürüyor. Mısır ve Suudi Arabistan bundan rahatsız.
Hamas'la yakınlaşma: Hamas, "İslamiyet bugün Erdoğan'ın savunduğu İslam'sa, biz bunun sonuna kadar yanındayız" dedi. Hamas'ın elinin güçlendirilmesi İsrail'in işine gelmiyor.
Mısır: Mısır da buna temelden itiraz ediyor. İsrail'le anlaşmalı durumdaki Mısır, ABD'nin verdiği misyonu üstlenen bir devlet olarak huzursuz.
ABD-İsrail-Türkiye: ABD'nin Ortadoğu'daki girişimlerine İsrail hâlâ direniyor. ABD ne İsrail'le ne Türkiye'yle doğrudan bir karşıtlığa girmek istiyor. İsrail bundan faydalanmaya çalışıyor. Bir yandan da İsrail-Türkiye askeri/ekonomik ilişkileri sürüyor. Diplomatik ilişkiler de normalleşecektir. Her ikisi ülkenin üstünde etkisi olan ABD birini diğerine tercih etmeyecektir. Sonuçta biri İslam alemine etkisi için gerekli, diğeri Ortadoğu'daki ileri karakolu. (TK)