"Türkiye ve İsrail, aslında ikiz kardeşler ve aynı taraftalar. Çıkar çatışmaları bir yana bölge halklarına karşı aynı siperde, aynı safta yer alırlar."
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Haluk Gerger ile gerginleşen İsrail-Türkiye ilişkilerini, bu gerginliğin ekonomik ve askeri alandaki yansımalarını, füze kalkanının olası etkilerini, ABD'nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki faaliyetleriyle ilgili yaptığı açıklamaları konuştuk.
Birleşmiş Milletler'in Mavi Marmara raporunun ardından, uzun süredir gergin olan Türkiye-İsrail ilişkilerinin kopma noktasına gelmesini, bunun ardındaki sebepleri nasıl yorumlarsınız?
Türkiye ile İsrail arasında bir rekabet söz konusu. İkisi de çok yönlü krizlerle uğraşan ülkelerin rekabeti de yıkıcı oluyor. İkisinin ekonomisi de dışarıdan gelen mali desteğe dayalı. Biri Filistinlilerle diğeri Kürtlerle olan mücadelesini ekonomik, askeri ve tarihsel açıdan kaybediyor. Ülkelerin temel payandası, temel dayanağı Amerika Birleşik Devleri (ABD) ve Batı.
Kuruluşuna kadar bile gitmeden, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, ABD'nin destekleri olmasaydı, Türkiye'nin çarkları dönmezdi. Şimdi ABD de sıkıntıda. Sadece küresel kriz değil; Afganistan'da, Ortadoğu'da batağa saplanmış durumda, itibarı düştü, askeri ve politik yönden, stratejik ve ekonomik açılardan sıkışmış vaziyette.
Dolayısıyla Amerikan desteği eskisi gibi sınırsız değil. Arzın etkisi de miktarı da azalırken, bu iki ülkenin talebi artıyor. Rekabet de burada ortaya çıkıyor, ABD'nin gözdesi, "baş taşeronu, baş tetikçisi" olmak istiyorlar. İsrail, lobisine, sermaye bağlarına, Batı'yla kültürel, tarihsel, ideolojik bağlarına güveniyor. Batı'nın organik bir uzantısı ama buna karşılık bölgede tecrit içinde ve ABD açısından büyük yük oluşturuyor. İsrail'in jandarma ve tetikçi olma açısında getirisi de az.
"ABD'nin gözüne girme yarışı"
Türkiye de İsrail'in bu zaaflarına oynuyor. Nasılsa ABD ordusu da bölgede, dolayısıyla Türkiye, "Benim gibi bölgede iyi ilişkiler kurabilen biri İsrail'den daha faydalı olur" mesajını veriyor. Türkiye, bu hamleleri yaparken basit bir tetikçiliğe değil, bölgenin "Truva atı" olmaya oynuyor. Füze kalkanına katılıyor, Libya'ya donanmasını götürüyor. Esas olarak, ABD'nin bölgedeki çıkarlarına hizmet edebileceğini gösteriyor.
Bunu yapabilmesinin yolu da İsrail'e karşı çıkmaktan geçiyor. Gazze'de Filistinlileri savunmazsa, Golan Tepeleri meselesinde Suriye'ye destek vermezse, İsraille sorun yaratmazsa bölgedeki temel kozunu ortaya koyamaz.
Ana yarışma, ABD'nin gözüne girme yarışı. Ama şunu unutmamak gerekir: Bunlar ikiz kardeşler ve aynı taraftalar. Çıkar çatışmaları bir yana, bölge halklarına karşı aynı siperlerde, aynı safta yer alırlar.
"Büyük boyutlara varmaz"
Diplomatik ilişkilerin yanı sıra İsraille ekonomik boyutu da olan askeri ilişkilerin dondurulmasının sonuçları ne olur?
Askeri işbirliği, İsrail bakımından önemli. Türkiye İsrail'den teknolojik araç gereç alıyor ama bunların ana kaynağı ABD. Ekonomik ilişkilerin askıya alınması bir hamle ama bu ne kadar derinleşir bilmiyoruz. Çok büyük boyutlara ulaşacağını düşünmüyorum. Bu, ABD, İsrail, Türkiye arasında üçlü bir oyun.
"Sistem savunma değil saldırı amaçlı"
Nereye kurulacağı tartışılan füze kalkanı sisteminin hem bu ilişkilere hem de Ortadoğu politikasına etkisi ne yönde olur?
Füze kalkanı, kısa vadede İsrail'i İran'a karşı koruma amaçlı. Uzun vadede ise Rusya'ya karşı bir korunma olarak planlandı. Türkiye, teknik olarak Rusya'dan da İran'dan da kalkabilecek füzelerin izlenmesi bakımından özel bir konumda.
Türkiye'nin bu sistemdeki görevi, vurucu güce "yardım ve yataklık" yapmaktır. Füzeler nerede konuşlanırsa konuşlansın, tetiğini çekme yetkisi asla Türkiye'de olmaz. ABD uygun görürse patriot füzelerini de Türkiye'ye yerleştirebilir. Bu bir savunma değil saldırganlık sistemidir.
Rusya bir çatışma anında önce Türkiye'deki radarları vuracak. Yani, Türkiye bir ön hedef oluyor, kendini tehlikeye atmış oluyor. 50'li yıllarda Türkiye, ABD'nin baş tetikçisiydi. Bu belleklerden silinmedi; İran, Libya ya da Suriye ilişkilerinde bu bellek sürekli tazeleniyor. Türkiye'nin Ortadoğu sicili temiz değil.
"Türkiye ileri karakol"
NATO'nun kara kuvvetleri komuta kontrol merkezinin Türkiye'de olmasıyla nasıl bir bağlantısı var bu konuştuklarımızın?
Sovyetler Birliği'nin ortadan kalkmasıyla NATO'nun hedefleri değişti, şimdi hedef Ortadoğu. Türkiye de bu ilişki içerisinde, ABD'nin bir ileri karakolu işlevinde. Avrupa ve ABD'nin Türkiye'ye bakışı, "Ortadoğu'yla tampon bölge" şeklinde.
"Askeri destek vermez"
ABD'nin Irak'taki güçlerinin sözcüsü Tuğgeneral Jeffrey Buchanan, "PKK'nin Türkiye'deki faaliyetlerini önlemek için bölgede devriye gezdiklerini" açıkladı. Böylece Türkiye'nin verdiği ödünler karşılığını bulmuş mu oluyor?
Türkiye kendi başına Kürt meselesiyle başa çıkamıyor. ABD'nin desteği bu anlamda yaşamsal. Bütün ödünleri verirken ana talebi de yardım oluyor, istihbarat ve silah desteği yetmiyor. Türkiye, bu desteğin doğrudan askeri müdahaleye dönüşmesini istiyor ama ABD bunu yapamaz, kendi kamuoyuna bunu anlatamaz. Ayrıca ABD kara kuvvetlerinin gerillayla karşılaştığında neler olabileceğini Vietnam'dan biliyoruz, bu deneyime sahipler. Bir batağa daha saplanmak istemezler. ABD'nin bu açıklamaları, Türkiye kamuoyuna yönelik, denge sağlama amaçlı. (AS)