Taksim Larespark Hotel’de dün (29 Kasım) gerçekleşen "Dönüşüm geçiren dinler" başlıklı oturumda konuşan Tuksal, İslam'da reformun yüzyıllık bir mesele olduğunu, bu tartışmaların daha ziyade Müslüman insanların gündemine gelmesinin daha çok siyasi ve ekonomik yenilgilere rastladığını ifade ederek, bunun gerilim kaynağı oluşturduğunu söyledi.
Tuksal: İlahiyatçı İslamda reforma inanmıyor
Geçmişte reform çağrıları yapan Abdullah Cevdet gibi insanların hayatlarının dışlanmayla geçirdiklerini söyleyen Tuksal, 2004 yılında Milliyet gazetesinin yer verdiği üç günlük "İslam'da reform olur mu?" dizisine atıf yaparak, gazeteye görüş bildiren İlahiyatçıların buna ihtiyaç olmadığı görüşünde birleştiğini, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'nun da, "Dinde reform olmaz, dindarlıkta reform olur" dediğini anımsattı.
Tuksal, bugüne kadar reform olarak getirilen çözümlerin de hep pratik ve pragmatik olduğunu, buna örnek olarak faiz karşıtlığına getirilen ancak başka bir faiz mantığı yerleştiren uygulamayı gösterdi.
"Başörtüsüzlerin başörtülülerin haklarını savunmaması çelişki"
Fethullah Gülen'in şiddet gören kadınlara verdiği "fetva"yı, bu anlamda bir ilk olması ve kadınların şiddete sabretmesini bir zulüm olarak göstermesi bakımından önemli bulan Tuksal, kadınları bir ölçüde ferahlatan, erkekleri de şaşırtan bu mesajın, sorunu çözmediğini, "Tüm dünyada kadını hiyerarşiye sokan ve güçsüzleştiren bir genel etki var. Kaldı ki erkekleri, kadınları gerektiğinde dövebilecek reis olarak gören bir ayet var" sözleriyle açıkladı.
Başörtüsüz kadınların, bir gün kendilerini başörtü takmaya zorlanacakları korkusuyla başörtülü kadınların demokratik haklarını savunmaya yanaşmamalarını "çelişki" olarak gören Tuksal, "Toplumsal cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılmamasında dini algının geliştirilmemesinin rolü var. Tesettür meselesi bir saç fetişizmi halini aldı" diye konuştu.
Martin Protestanlığı anlattı
Britanya'daki Londra İktisadi ve Siyasal Bilimler Okulu'ndan David Martin de, Protestanlığın reformla ilişkilerini irdelediği konuşmasında, dinin ister istemez biçimlendirme ve biçimlenme yönü bulunduğunu, 17. yüzyılda Protestan Amsterdam’ında, inanç ve ticari disiplini birleştiren bir toplum olarak zamanla ister istemez varsıl bir düzen yaratıldığını ifade etti.
Martin, “Bu paradoksal potansiyelin zamanla göstereceği etkileri, onu uygulayanlarca tam olarak kestiremezler. Protestanlar, sadece din içerisinde değil, ticarette de rekabeti canlandırdılar” diye konuştu. (EÖ/TK)