Ancak, gözaltında ölüm olaylarıyla ilgili açılmış önceki davalar, konuyla ilgili davaların yıllarca sürdüğünü gösteriyor. Örneğin, gözaltında ölen Faruk Tuna'nın davası 20 yıldır devam ediyor. Yine üniversite öğrencisi Birtan Altunbaş'ın 1991 yılında gözaltında ölümüyle ilgili dava da sonuçlanmadı.
Balıkesir Emniyet Müdürü Kemal İskender'in adının "Manisalı gençler" davası olarak bilinen işkence davası süresince Manisa Emniyet Müdürlüğü görevini yürütmüş olması da dikkat çekiyor.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) raporuna göre, 2001 yılının ilk altı ayında gözaltında ölüm davaları şöyle:
Faruk Tuna:
8 Ağustos 1980 tarihinde Beşiktaş'da gözaltına alınan Faruk Tuna , İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde öldü. Tuna'nın işkence sonucu öldüğü Adli Tıp raporlarıyla kanıtlandı, ancak 8 yıl boyunca kamu davası açılamadı. 1988 yılında hakkında dava açılan polis Sinan Yalçın'ın ifadesi üzerine Sebahattin Tür, Necdet Göksel, Mustafa Soylu, Hüseyin Gök ve Yusuf Tokur adlı polisler hakkında da dava açıldı. 21 Aralık 1995 tarihinde beraatla sonuçlanan dava, Yargıtay'ın kararı bozması nedeniyle halen İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürüyor.
Ayrıca, Sinan Yalçın'ın bir röportajda, olay tarihinde kendisinin izinli olduğunu, Faruk Tuna'nın ölümünden Halis Yelmen ve Mustafa Yıldırım'ın sorumlu olduğunu söylemesi üzerine Ağustos ayında Tuna'nın yakınları İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Ancak Halis Yelmen ve Mustafa Yıldırım hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı.
Süleyman Yeter:
Limter-İş Sendikası Eğitim Uzmanı Süleyman Yeter , 7 Mart 1999 tarihinde gözaltında yaşamını yitirdi. Yeter'in ölümüyle ilgili, 30 Eylül 1999 tarihinde Ahmet Okuducu, Mehmet Yutar ve Erol Erşan adlı polisler hakkında "öldürme kastı taşımayan darp sonucu ölüme neden olmak" ve "kötü muamele" suçlarından 13 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Ancak dava bir türlü sonuçlanmadı.
4 Aralık 2000 tarihinde İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan duruşmada tanık olarak dinlenen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memuru Süleyman Yılmaz , olay gecesi amirlerinin talimatı üzerine sorgularının yapılması için 3-4 kişiyi nezaretten alıp yukarı çıkardığını anlattı. Yılmaz, bu kişilerin vücutlarında gözle görülür bir darp izi bulunmadığını ileri sürdü.
Gözleri bantlı ve çıplak
Tanık Gonca İkmeç ise Süleyman Yeter'le aynı operasyon kapsamında gözaltına alındıklarını, bir arkadaşıyla hücrede bulundukları sırada çığlık sesi duyduklarını belirterek, "Hücre kapısının alt kısmında parmaklıklardan koridor görünüyordu. Koridorda çıplak, esmer, gözleri bantlanmış ve zayıf bir kişi, iki kişi tarafından yerde sürükleniyor ve üzerine hortumla su sıkılıyordu. Bu kişiyi, yanımda bulunan arkadaşımla Süleyman Yeter'e benzettik, ancak yüzünü tam göremediğim için emin değilim" dedi.
Buz kalıpları üstünde
Tanık Hüseyin İldan, Yeter'le birlikte gözaltına alındığını ve askı, buz kalıpları üzerine yatırma, basınçlı su sıkma gibi işkencelere maruz kaldığını anlattı. İldan, "Süleyman Yeter'i muhabir olduğum için tanıyorum. 7 Mart Pazar gecesi bir ara polislerle konuşan Süleyman Yeter'in sesini duydum. Polislere 'legal bir şekilde alındık, niçin illegal bir şekilde sorgulanıyoruz' diye soruyordu. Bir müddet sonra bir hareketlenme hissettim. Kapılar açılıp kapanıyordu. Bir kişinin de 'kapıları kapatın' diye bağırdığını duydum. Ancak gözlerimiz kapalı olduğu için bir şey göremiyorduk. Daha sonra Süleyman Yeter'in öldüğünü duydum." dedi.
Kırmızı bültenle aranıyor
Mahkeme, gıyabi tutuklu Ahmet Okuducu'nun kırmızı bültenle aranmasına karar verdi. Ancak Okuducu halen yakalanamadı. Polis memuru Erol Erşan tahliye edildi.
Davanın Haziran ayında görülen duruşmasından sonra, konuyla ilgili basın açıklaması yapmak isteyen ve aralarında Süleyman Yeter'in eşi Ayşe Yeter'in de bulunduğu 60 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 58'i hakkında "cumhuriyete hakaret ettikleri" iddiasıyla dava açıldı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan davada, sanıkların TCY'nin 159. maddesi uyarınca hapis cezasına mahkum edilmesi istendi. Dava, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek.
Alpaslan Yelden:
İzmir'de gözaltına alınan Alpaslan Yelden , 15 Temmuz 1999 tarihinde işkence sonucu yaşamını yitirdi. Yelden'in ailesi, İçişleri Bakanlığı aleyhine İzmir 4. İdare Mahkemesi'nde 45 milyar liralık tazminat davası açtı. 2000'in Şubat ayında mahkemeye bir savunma gönderen İçişleri Bakanlığı, Yelden'in "sandalyeden düşerek öldüğünü" öne sürdü ve davanın reddini istedi.
Önce öldür sonra küfür et
Bakanlık adına 1. Hukuk Müşaviri Akif Tığ'ın yaptığı ikinci savunmada da benzer gerekçeler yeraldı:
"Yelden, sık sık dövdüğü karısı tarafından hakkında boşanma davası açılan, alkol ve kumar bağımlısı, başka kadınlarla dost hayatı yaşayan, kadın pazarlamak dahil çeşitli sabıkaları bulunan, saldırgan ve agresif yapıya sahip bir kişidir" denildi.
Ailenin avukatı Arif Ali Cangı, Bakanlık savunmasındaki Yelden'le ilgili nitelemeleri kabul edemeyeceklerini belirterek, "İşkence sonucu öldürüldüğü konusunda kuvvetli deliller olan bir kişi hakkında bu biçimde sözler söylenmesi ne etik ne de hukuk kurallarına sığmaz. Yelden'in tarif edilen kişi olması öldürülmesini mazur göstermez" dedi.
Müfettiş raporu: İşkence yaptılar
Yelden'in avukatları ise, işkencenin Emniyet Genel Müdürlüğü müfettişlerince hazırlanan raporla kanıtlandığını belirterek şu görüşleri dile getirdi:
"İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Teftiş Kurulu İzmir Bölge Başkanlığı tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı'na 14.12.1999 tarihinde gönderilen soruşturma raporunun 'netice ve kanaat' bölümünde, Yelden'in işkenceden öldüğü sonucuna varılarak Başkomiser İbrahim Peker , Komiser Yardımcısı Hakan Ergüden , Komiser Yardımcısı Tarkan Gündoğdu ile polis memurları Muharrem Çetinkaya, Ali Aykol, Hikmet Dudu, Yusuf Oyan ve Uğur Kocal hakkında Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü'nün 'Meslekten çıkarma' cezası gerektiren, 'iş sahiplerine ya da herhangi bir nedenle emniyet binalarına gelen ya da getirilenlere işkence yapmak' eylemini düzenleyen 8/39 maddesinin uygulanmasını istenmiştir. Davalı tarafından yapılan bu idari soruşturma sonucunda oluşan kanaat dahi davalının savunmasını çürütmektedir."
Yelden'in ölümü nedeniyle Başkomiser İbrahim Peker, komiser yardımcıları Hakan Ergüden ile Hakan Gündoğdu, polis memurları Muharrem Çetinkaya, Ali Aykol, Hikmet Kudu, Yusuf Oyan ve Uğur Kocal hakkında açılan dava İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürüyor
Metin Yurtsever:
20 Kasım 1998 tarihinde HADEP Kocaeli İl Merkezi'ne yapılan baskında gözaltına alınan Metin Yurtsever , 23 Kasım 1998 tarihinde gözaltında öldü.
Yurtsever'in ölümü nedeniyle 16 polis hakkında dava açıldı. Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube Müdürü Şinasi Yılgın , Başkomiser Şıh Ömer Ediz , Komiser Yardımcısı Şaban Kurnaz ile Süleyman Başkal , İsmail Türkdemir, Sadettin Topal, Bülent Oral Tunar, Bekir Şahin, Temel Çakmak, Kadir Cenk, Onur Düzcan, Cemil Çetin, Nihal Yücesoy, Mehmet Gürcan, Mustafa Atik ve Recai Ergün adlı polislerin "görev sırasında faili belli olmayacak ve kastı aşacak biçimde adam öldürmek " suçundan 8 yıla kadar hapis cezasına mahkum edilmeleri istendi.
Tanık olarak dinlenen HADEP Kocaeli eski İl Başkanı Ramazan Bilginer Metin Yurtsever'in gözaltına alınırken "feci şekilde dövüldüğünü" söyledi. Yurtsever'in Eyüp Kılıçdoğan adlı HADEP üyesiyle birlikte aynı hücreye konulduğunu aktaran Bilginer, Yurtsever'in fenalaşması üzerine durumu yetkililere ilettiklerini, hücreye giren polislerin Yurtsever'i tekmelediklerini ve hastaneye götürmediklerini anlattı.
Metin Yurtsever'i işkenceyle öldüren polislerin yargılanmalarına Kocaeli Ağır Ceza Mahkemesi'nde sürüyor.
Yücel Özen:
Kimliği saptanamayan işkenceciler!
12 Kasım 1991 tarihinde İstanbul'da "hırsızlık" iddiasıyla gözaltına alınan Yücel Özen'in, 24 Kasım 1991 tarihinde gözaltında gördüğü işkence sonucu yaşamını yitirmesiyle ilgili dava, açıldıktan dokuz yıl sonra sonuçlandı. Dava sonucunda, Ahmet Güngör adlı polis, "kimliği saptanamayan bazı görevlilerle birlikte Özen'e işkence yaparak ölümüne neden olduğu"gerekçesiyle 5 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum edildi. Güngör'e ceza verilmesine Mahkeme Başkanı İskender Tepebaşı, muhalefet şerhi koydu.
Abdullah Süzer, Hasan Kirman, Yavuzhan Boran, Nafiz Aktaş, Ünal Canlı ve Veysel Atasu adlı polisler ise "delil yetersizliği" gerekçesiyle beraat etti. 12 Kasım 1991 tarihinde İstanbul'da "hırsızlık" iddiasıyla gözaltına alınan Yücel Özen, önce Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü'nde ardından İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şubede sorgulanmıştı. Özen, gözaltında gördüğü işkence nedeniyle 24 Kasım 1991 tarihinde ölmüştü. Özen'in ölümünün ardından 7 polis hakkında dava açılmış, "hortum" lakaplı Süleyman Ulusoy, Bekir Yerköy ve Zeki Erdoğan adlı polislerin yargılanması talebi ise, "yeterli delil bulunmadığı" gerekçesiyle reddedilmişti.
Birtan Altunbaş:
Ankara'da 10 Ocak 1991 tarihinde gözaltına alınan üniversite öğrencisi Birtan Altunbaş,16 Ocak 1991 tarihinde Gülhane Askeri Hastanesi'nde öldü. Altunbaş'ın işkence sonucu öldüğü iddia edildi ve Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 10 polis hakkında dava açıldı.
Cumhuriyet Savcısı, polislerden Tansel Kayhan, Talip Taştan, Mehmet Kırpıcı, Muammer Ekin ve Naip Kılıç hakkında "suç işlediklerine ilişkin delil bulunmadığı" gerekçesiyle beraat kararı verilmesini, İbrahim Dedeoğlu, Sadi Çaylı, Hasan Cavit Orhan, Süleyman Sinkil ve Ahmet Baştan'ın ise TCY'nin "işkence sonucu adam öldürmek" suçuna ilişkin 243. maddesi uyarınca cezalandırılmasını istedi.
Mahmut Yıldız:
Siirt'te 22 Kasım 1997 tarihinde gözaltına alınan 16 yaşındaki Mahkum Yıldız, Siirt Alay Komutanlığı'nda sorgulanırken gördüğü işkence nedeniyle 25 Kasım 1997 tarihinde Diyarbakır Askeri Hastanesi'ne kaldırıldı ve 5 Aralık 1997 tarihinde "künt travma"ya bağlı hemetom sonucu öldü. Olay üzerine Siirt Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. Ancak Yıldız ailesinin avukatı Mahmut Vefa'nın Siirt Ağır Ceza Mahkemesi'ne itirazı üzerine takipsizlik kararı kaldırıldı. Soruşturma sonucunda, bir binbaşı ve 6 astsubay hakkında Siirt Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Davada, Binbaşı Dursun Şenol , astsubaylar Bestami Gelebek , Cemalettin Evgi, Yıldıray Gırlek, Hıdır Küçük, Ahmet Bozkuş ve Celalettin Demir hakkında 17 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Yıldız'ın ölümüyle ilgili dava, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de gündeminde.
Vedat Han (Welathan) Gülşenoğlu:
19 yaşındaki üniversite öğrencisi Vedat Han Gülşenoğlu , 22 Mart 1994 tarihinde gözaltında tutulduğu Kasımpaşa Polis Karakolu'nda yaşamını yitirdi. Gülşenoğlu'nun gözaltında gördüğü işkence sonucu öldüğü iddia edildi ve Abdullah Bozkurt adlı polis hakkında, TCY'nin "kasten adam öldürmek" suçuna ilişkin 448. maddesi ve "suç görev başında işlendiği için" cezanın artırılmasını öngören TCY'nin 251. maddesi uyarınca 45 yıl hapis cezasına mahkum edilmesi istendi. İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava sürerken, Bozkurt, Şartla Salıverme Yasası uyarınca tahliye edildi.
Asım Ceylan:
Trabzon'da 20 Mart 2001 günü akşam saatlerinde işyerinin önünde polis tarafından dövülen Asım Ceylan , bindirildiği polis arabasında öldü. Ceylan'a yapılan otopsi sonucunda, ciğerlerinde dövülme nedeniyle meydana gelen kanama sonucunda öldüğü anlaşıldı. Trabzon Numune Hastanesi'nde hazırlanan ölüm raporunda, Asım Ceylan'ın sırt ve boynunda darp izleri olduğu belirtildi.
Olayla ilgili tutuklanan komiser Hüseyin Çapkın (28) ile "ölümle biten kavgaya karıştıkları" iddia edilen Servet Özlü (tutuklu) ve Birol Ceylan hakkında dava açıldı. Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada tanık olarak dinlenen Servet Özlü ve Birol Ceylan, Asım Ceylan'ın ölümünden polislerin sorumlu olduğunu iddia ettiler. Dava sırasında, Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polis memurları ile mahalle sakinleri tanık olarak dinlendi. Tanıkların bir kısmı Asım Ceylan'ın polisler tarafından dövüldüğünü gördüklerini ancak, bu polislerin arasında Hüseyin Çapkın'ın olup olmadığı söyleyemeyeceklerini belirttiler. Bazı tanıklar da Çapkın'ın Asım Ceylan'ı dövdüğünü gördüklerini söylediler. Tanık polisler ise Çapkın'ın Ceylan'a "şiddet uyguladığını" görmediklerini belirttiler. Komiser Hüseyin Çapkın ve Servet Özlü tahliye edildi.(BB)