İstanbul'da karakolda ve Metris Cezaevi'nde gördüğü işkence sebebiyle hayatını kaybeden Engin Çeber'i öldüren kolluk kuvvetlerinin yargılandığı dava, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce usülden bozuldu.
Yerel mahkeme, müebbet cezasına hükmetmişti. Çeber'in ailesinin avukatı Taylan Tanay, Yargıtay kararının ardından, "işkenceyle adam öldürme cezası" dışında verilen diğer tüm hapis cezalarının zamanaşımına girme tehlikesi olduğunu söyledi.
Çeber, 28 Eylül 2008'de bir basın açıklamasına katıldığı ve Yürüyüş Dergisi dağıttığı için gözaltına alındı. İstinye Şehit Muhsin Bodur Polis Merkezi'nde ve Metris Cezaevi'nde 7 Ekim 2008'e kadar kesintisiz işkence gördü. Kaldırıldığı Şişli Etfal Hastanesi'nde 10 Ekim 2008'de hayatını kaybetti.
Gerekçe: İmza eksik
Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 39 gardiyan, üç cezaevi müdürü, 13 polis, dört asker ve bir doktor toplam 60 sanık hakkında dava açıldı. Metris Cezaevi İkinci Müdürü Fuat Karaosmanoğlu, infaz koruma memurları Selahattin Apaydın, Sami Ergazı ve Nihat Kızılkaya işkenceyle adam öldürmek suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
İşkence yapmak, kasten yaralama, görevi ihmal ve suçu bildirmemek suçlarından da gardiyan Yavuz Uzun ve Murat Çise 7.5 yıl, polis memurları Abdulmuttalip Bozyel ve Mehmet Pek 7.5 yıl, polis Aliye Uçak 2 yıl 6 ay ceza aldı. Cezaevi doktoru Yemliha Söylemez de sahte evrak tanzim etmekten 3 yıl 9 ay hapse mahkum edildi.
16 ayda sonuçlanan dava dosyasında verilen karar sekiz ay mahkeme kaleminde bekletildi, dosya Yargıtay'a gönderilmedi. Temyiz edilen kararı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesi 28 Eylül'de açıkladığı kararla mahkemenin kararını bozdu. Bozma gerekçesi olarak, kararda "hâkimlerden birinin imzasının eksik olmasıyla, aralarında menfaat çatışması bulunan sanıkların aynı avukat tarafından temsil edilmesi" gösterildi.
"Bile bile bozdular"
Avukat Tanay, iki gerekçenin de asla kabul edilebilir olmadığını belirterek, "Sıradan bir vatandaş ya da avukat olarak imzasız bir dilekçe verdiğinizde bunu hiçbir yargıç almaz. Ama bunlar kararlarını imzalamayı unutuyorlar. Türkiye'de en önemli davalardan bir tanesi böylece bozulmuş oluyor" dedi.
Tanay, ikinci bozma gerekçesi için de "O dönemde Adalet Bakanlığı, yargılanan bütün gardiyanlar, Jandarma Genel Komutanlığı yargılanan dört askeri personel, Emniyet Genel Müdürlüğü de 13 polis için birer avukat tuttu. O günlerde biz, 'Bunlar arasında menfaat çatışması var, bunları tek bir avukat temsil edemez' diye itiraz ettik. Bu itirazımıza rağmen o davaları görmeye devam ettiler. Bugün Yargıtay, bu nedenle kararı bozuyor. Bilerek bu duruma gelmiş olduk" diye konuştu.
"İşkenceciler hala korunuyor"
Avukat Tanay, yerel mahkemenin verdiği hapis cezasının, işkencenin cezalandırılması konusunda bir umut yarattığını hatırlattı ve "Türkiye'de ilk kez bir işkence davasında bu kapsamda cezalar verilmişti. Şimdi Yargıtay'ın kararıyla hapis cezaları kalkabilir" dedi.
"İşkence, eziyet suçunu bildirmeme suçlarında zaman aşımı süresinin gelmesi muhtemel. Diğer tüm sanıklar için cezasızlık güvencesi gelebilir. Önceki mahkemenin kararı, yeni yargılamada, mahkeme heyetini bağlamıyor. Ayrıca heyet de değişti, bu durumda beraat kararı ya da başka kararlar verebilir. Ağır ceza mahkemesinin yaptığı yargılamalarda tutukluk süresi en fazla beş yıl oluyor. Dava kapsamında tutuklu bulunan 4 kişi, eğer 2 yıl içinde bu dava bitirilmezse, tahliye olacaklar. Davanın 2 yılda bitirilmesi mümkün değil. Tüm bu sonuçlar bize Türkiye'de işkencecilerin hala korunduğunu gösteriyor."
Halkın Hukuk Bürosu da yaptığı yazılı açıklamayla, "Mahkeme üyelerinin verdiği kararı imzalamamaları sadece ihmal olarak değerlendiremez. Vatandaştan, avukattan imzasız hiçbir dilekçe almayan yargıçların kendi verdikleri kararın altını imzalamamaları düşündürücüdür" dedi. (AS)