26 Haziran Dünya İşkence Görenlerle Dayanışma Günü'nde, İnsan Hakları Derneği Başkanı Yusuf Alataş'la ve Avukat Oya Aydın'la Türkiye'de işkence davalarında zamanaşımının nasıl bir taktik olarak kullanıldığını konuştuk.
Alataş: Zamanaşımı kalkmalı, işkence affedilememeli, Roma Statüsü tanınmalı
Alataş, Türkiye'nin işkenceyi "insanlığa karşı işlenen suçlar" kapsamına alması gerektiğini söyledi; zamanaşımıyla ilgili yapması gereken azil değişiklikleri şöyle özetledi:
Zamanaşımı süresi kalkmalı: Ceza Yasası'nda değişiklikle,işkencede zamanaşımının kesinlikle olamayacağı hükmü getirilmeli. Uluslararası hukuk insanlığa karşı suçlarda zamanaşımını tanımaz.
Af olmamalı: Anayasa değişikliğiyle işkence suçlarının kesinlikle affedilemeyeceği hükmü gelmeli.
Uluslararası Ceza Mahkemesi tanınmalı: İşkence suçların ulusal hukukta takipsiz kalırsa, Uluslararası Ceza Mahkemesi devreye girmeli. Böylece işkence sanığı bu mahkemenin yetkisini tanıyan bir yere gittiğinde yakalanabilmeli, yargılanabilmeli. Türkiye hâlâ bu mahkemenin yetkisini tanımış değil.
Aydın: Zamanaşımı, işkencenin cezasızlığının temel araçlarından
Yaklaşık 15 yıldır sonuçlandırılamayan Birtan Altınbaş davasının da avukatı olan Aydın, işkence suçunun zamanaşımı kapsamından çıkarılmasının aslında çok kolay olduğunu, bu haliyle zamanaşımının işkencenin cezasız kalmasının ve yeniden üretilmesinin temel araçlarından biri olduğunu söyledi.
"Pek çok işkence davası, zamanaşımı nedeniyle ortadan kalktı; işkence uygulayanlar cezasız kaldı. Zamanaşımı çok sık başvurulan taktiklerden biri."
Aydın, işkenceyle ilgili davalarda zamanaşımı sürelerinin 7,5-22,5 yıl arasında değiştiğini ifade etti.
"Davalar soruşturmanın genişletilmesi gibi durumlarla kesintiye uğradığında zamanaşımı süresi uzuyor. Bunu da eklediğinizde, olay tarihinden itibaren, eski ceza yasasına göre yapılan yargılamalarda 7,5 yıl, yeni yasaya göre yapılan yargılamalarda 15 yıl, işkence sonucu ölüm meydana gelmişse 22,5 yıl oluyor."
Ancak temel sorunlardan biri, birçok davanın eski ceza yasası dönemindeki işkenceleri kapsaması. Hatta, dava işkence değil, kötü muamele kapsamında açılmışsa, bu süre daha da kısalıyor.
Alataş da, Aydın da bu nedenle zamanaşımına uğramış ve cezasız kalmış pek çok işkence olduğunu söylüyorlar.
Davayı zamanaşımına uğratmanın yolları
Aydın, işkence davalarını zamanaşımına uğratmak için kullanılan yolları şöyle sıraladı:
Tebligat: "Birçok davada sanıklar tebligatı almıyorlar ya da tebligat ulaştırılmıyor."
Sürekli soruşturma genişletme: "İşkence sanıklarının avukatları, yeni taleplerle mahkemeyi oyalayacak şekilde soruşturmanın genişletilmesini sağlayabiliyor. Yeni tanıklar, yeni belgeler, yeniden keşif gibi."
Savunma hakkının kötüye kullanılması: "Savunma hakkı temel bir hak. Ama işkence sanığının avukatları, son aşamada, ya mazeret gösterip duruşmaya katılmıyor ya da istifa edebiliyor. İstifa halinde, mahkemenin bunu sanığa bildirmesi gerekiyor. Sanıklar genellikle duruşmaya katılmazlar. Yani sanık, avukatının istifa ettiğini mahkeme üzerinden öğreniyor. Sonuçta mahkeme sanığa yeni avukat tutması için süre vermek zorunda. Bu süreç, bir yöntem olarak uygulanıyor."
En çok bir ay zorunluluğu uygulanmıyor: "Avrupa Birliği uyum yasaları kapsamında yapılan değişikliklerle, işkence davalarının iki duruşması arasında en çok bir ay süre olabilir. Ama bu, genellikle uygulanmıyor."
"Yargıtay işkence davalarına öncelik vermeli"
Aydın, bir başka gecikme aşamasınınsa Yargıtay'da yaşandığına dikkat çekiyor.
"Yargıtay, işkence davalarına öncelik vermeli. Oysa, öncelikli görülmesi için dilekçe verdiğimiz davalar bile uzun süre Yargıtay'da bekleyebiliyor."
Aydın'ın bu durum için verdiği örneklerden biri, yerel mahkemenin Yargıtay'daki bir dosyayı beklediği Birtan Altınbaş davası.
Diğeri de, İskenderun'da Nazime Ceren Salmanoğlu ve Fatma Deniz Polattaş'a işkence yaptıkları iddiasıyla yargılanan ve yerel mahkemenin haklarında beraat kararı verdiği polislerle ilgili dava. Bu dava da bir yıldan fazla süredir. Yargıtay'da bekliyor.
TCK bireylere karşı işkenceyi insanlığa karşı suç saymıyor
Yeni Ceza Yasası'nda (TCK), işkence ve kötü muamelenin insanlığa karşı suç sayıldığı ve zamanaşımının uygulanmadığı bir bölüm var. Ama bu bölüm, en sık rastlanan, bireylere yönelik işkenceyi kapsamıyor.
Yasanın 77. maddesi, şöyle başlıyor:
"Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur..."
Bu "aşağıdaki fiiller" arasında, c bendinde, "işkence, eziyet veya köleleştirme" de yer alıyor. Ama herhalde işkence görenler toplumun bir kesimi, onlara uygulanan işkence de "siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle, bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmiş" sayılmadığından, işkence davalarında zamanaşımı hâlâ geçerli. (TK/KÖ)