Önen, önce olumlu olanı söylüyor: "Türkiye'de işkence sayısal olarak azaldı; doğru. Ama yok olmadı."
Bunun bir örneğini TİHV'ye gelen başvurulardan izlemek mümkün. 2005'te Vakfa 692 işkence başvurusu var. 2006'da bu rakam 337'ye düşüyor.
"Ama" diyor Önen, "Görülmeyen çok önemli bir durum var. İşkence istikrarla sürüyor."
2000'lerde işkencenin "istikrarı"
Önen, işkenceyle ilgili yıl içi rakamlarına dikkat çekiyor. Çünkü toplam başvurular, daha önceki yıllarda görülmüş olan işkencelere ait olabiliyor.
TİHV'nin yıl içindeki istatistiklerine göre, 2005'e ait 193, 2006'ya ait 222 başvuru var. Önen "2000'lerde hep 200 civarında yıl içi işkence istatistiği var" diyor.
İHD: 2006'da 700'ün üzerinde işkence iddiası var
İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) 2006 İnsan Hakları Bilançosu'na göre, 2006'da saptanan 700'ün üzerinde işkence ve kötü muamele iddiası var.
Bunların 179'u gözaltında gerçekleşmiş. Üstelik 140'ının Emniyet Müdürlüğü görevlileri tarafından gerçekleştirildiği iddia ediliyor. Mağdurların da 26'sı çocuk.
Ancak işkence iddiaları arasında önemli bir bölümü, resmi gözaltı yerleri dışındakiler oluşturuyor. İHD'ye göre 261 iddiadan 212'sinde Emniyet Müdürlüğü görevlileri var ve mağdurlardan 16'sı çocuk.
İşkencede yeni yöntemler, kayıt dışı mekanlar
Yavuz Önen, resmi gözaltı yerleri dışındaki işkencenin artışına dikkat çekiyor.
"Vali Güler haklı, artık elektrik vermek, falaka, filistin askısı gibi vücutta iz bırakan ağır işkence yöntemleri kullanılmıyor. Bunların yerine psikolojik işkence, ruhsal etki yapan yöntemler tercih ediliyor. Örneğin kişiler kaçırılıp bir yere götürülüp sonra orada salınıveriyor.
"Karakollarda gözaltı süreci başlatılmadan, defterlere kayıt düşülmeden, arabada, meydanda, sokakta, kaba dayaktan başlayan, hakaretin, tehdidin kullanıldığı vakalar var. Kişi özgürlüğünden alıkonulmuş statüsünde olduğu için bunu işkence kabul ederiz. Ama bunun kaydı olmuyor. Şikayet olduğunda, olay dışarıda gerçekleşmiş oluyor ve karakol üzerinden işlem yapmak zorlaşıyor."
Bir başka durum da toplu gösterilerde, yürüyüşlerde, mitinglerde polisin aşırı kuvvet kullanmasıyla gerçekleşiyor.
"Örneğin polis beş on kişilik bir grubu çember altına almış ve şiddete maruz bırakıyorsa, bu da işkencedir. Çünkü yine özgürlüğünden alıkonulma statüsüne girer. Bu başvurularda da artış var."
"İstendiği zaman, istendiği yerde işkence yapmanın zemini var"
Önen Güler'in sözlerinin üzerini örttüğü üç durumu anımsatıyor.
İşkencenin cezasızlığı: "İşkence vakalarında hem idari hem adli olarak güvenlik görevlileri korunuyor. İşkenceyle suçlanan kişi görevden alınmıyor, idari müeyyide uygulanmıyor. Yargı süreci de işletilmiyor. Savcıların soruşturma açmasına izin verilmiyor."
Cezaevlerinde işkence: "Cezaevlerinde işkence vakalarında ciddi artışlar var. Geçen yıl 10 kişi cezaevinde değişik nedenlerle yaşamını yitirdi. İşkence tartışılacaksa, cezaevleri de gözardı edilmemeli."
Diyarbakır olayları: "Geçen yıl mart sonunda, Diyarbakır'daki olaylarda güvenlik güçleri birinci gün müdahale etmedi. Şiddet göstericiler tarafından gösterildi. Hatta Diyarbakır Valisi "cana gelmesin, cama gelsin" bile dedi. Ama ertesi gün Ankara'dan gönderilen eğitimli özel timler, sistematik şiddet uyguladı. 14 kişi öldü. 500'ün üstünde insan gözaltında sistematik işkenceye maruz kaldı."
Önen'e göre bu olaylar istendiği zaman, istendiği yerde, istendiği şekilde işkence yapılabildiğini gösteriyor. "İşkenceye Sıfır Tolerans sözü söylendi; ama bunu gerçekleştirmek için sistem revizyona tabi tutulmadı."
Üstelik bu istediği zaman işkence yapabilme erkinin yasal zemini de son yasal değişikliklerle oluşturulmuş durumda. bianet'in daha önce görüştüğü insan hakları savunucuları ve işkenceyi önleme alanında çalışan hukukçular, bu değişikliklerin işkencenin kapısını araladığını sık sık söylemişlerdi.
Unutulan işkence tanımı
İşkenceyle ilgili bilgiyi saklamak/yok etmek, psikolojik işkencenin üstünü örtmek için en sık başvurulan yöntem, işkence, kötü muamele, onur kırıcı davranışı birbirinden ayırmak. Vali Güler'in falaka örneği de bunu gösteriyor aslında. Oysa insan hakları savunucularının referans aldığı Birleşmiş Milletler'in "İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme"si, tek bir bütünsel tanım yapıyor:
İşkence, bir kimseye karşı, kendisinden itiraf almak veya üçüncü kişi hakkında bilgi edinmek, kendisinin veya üçüncü kişinin yaptığı veya yaptığından kuşkulanılan bir eylem nedeniyle cezalandırmak veya kendisini veya üçüncü kişiyi korkutmak veya zorlamak amacıyla veya ayrımcılığa dayanan herhangi bir sebeple, bir kamu görevlisi veya resmi sıfatla hareket eden bir başka kişi tarafından veya bu görevlinin veya kişinin teşviki veya rızası veya muvafakatiyle işlenen ve işlendiği kimseye fiziksel veya ruhsal olarak ağır acı veya ıstırap veren herhangi bir edimdir. (TK)