S. ve P.'nin avukatı Bülent Akbay, "Temyiz için hemen Yargıtay'a başvuracağız. Adil yargılama yapılmadığı gerekçesiyle zaten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) gündeminde bulunan dosyanın da işleme sokulmasını isteyeceğiz" dedi.
Davanın müdahil avukatlarından İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Başkanı Eren Keskin "Karar, işkencenin devlet için bir 'istihdam' politikası olduğunun en açık göstergesi. Hazırlanan dosya, polislerin ceza alması için tümüyle yeterli bir dosyaydı, ama anlaşılan mahkeme heyetini ikna etmedi" yorumunu yaptı.
C.S.'nin babası Temir S. ise, "İşkenceye sıfır tolerans sözleri, Avrupa Birliği'ne Uyum Yasaları havada kaldı. Türkiye Cumhuriyeti işkencecisini korudu" diye konuştu.
Uluslararası Af Örgütü'nden (UAÖ) Barbara Neppert ve Claude Edelman ile ABD Konsolosluğu'ndan bir yetkilinin izlediği duruşmaya iki avukat tarafından savunulan dönemin İskenderun Terörle Mücadele Şubesi'nde görevli sanık polisler Gürkan İlhan (komiser), Murat Çıkar, Aysun Yüksel ve Halil Özkan katılmadı.
N.C.S'nin babası Temir S. ve davacı avukat Bülent Akbay'ın katıldığı duruşmada, üniversitelerden, tabip odalarından verilen "işkence yapıldığına" ilişkin raporlara karşın Adli Tıp Genel Kurulu'nda oy çokluğuyla alınan "yeterli kanıt bulunamamıştır" raporu kabul edilerek, beraat kararı çıktı.
Sanık polisler, İçişleri Bakanlığı'nca görevlendirilen üç avukat tarafından savunuldu.
"Deliller gözönüne alınmadı"
Akbay, beraat kararına şaşırmadıklarını söyledi. Mahkeme heyetinin ve savcının davanın başlangıcından itibaren tutumunun polislerin beraatlerine yönelik olduğunu öne süren Akbay şunları söyledi:
"Mahkemeye sunduğumuz maddi deliller hiçbir biçimde gözönüne alınmadı. Bu deliller şöyleydi: S. ve P. ile birlikte gözaltına alınanların her ikisinin de işkence gördüğüne ilişkin tanıklıkları, Adana Adli Tıp Kurumu'nun verdiği üç ve 10 günlük raporlar, Türk Tabipler Birliği'nin kızların işkence gördüğüne ilişkin raporu, İstanbul Tıp Fakültesi Psikolojik Travma Merkezi'nin verdiği aynı doğrultudaki rapor ve her iki çocuğun da bu merkezde bir yıl süreyle tedavi görmesi, Adli Tıp 4. İhtisas Dairesi'nin 'işkenceden kaynaklı mental stres bozukluğu'na maruz kaldıklarını belirtir raporu ve 'gözaltına darp ve cebir yok' diyen doktorların raporlarının geçersiz olduğunu tespit eden Adalet Bakanlığı genelgesi... Bütün bunlar yok sayıldı. Bunların yerine müvekkillerimin gözaltında bulunduğu yedi gün içinde 'polis gözetiminde' verilen ve 'usulsüz' olduğu Adalet Bakanlığı'nca da tespit edilen raporlarla, göz doktoru, cildiyeci, ortopedist gibi bileşenlerce oluşturulmuş Adli Tıp Genel Kurulu'nun üyelerin ağırlıklı bir bölümünün katılmadığı ya da çekimser kaldığı 'işkence tespit edilememiştir' kararı benimsendi".
Savunmada adil yargılama ilkesine uyulmadığını anlatan Akbay, yargılama sırasında sanık polis İlhan'a Hatay Valisi'nce "yılın en başarılı polisi" ödülü verildiğini, savcılığın davayı açmakta uzun süre isteksiz kaldığını ve takipsizlik kararı verdiğini, polislerin yargılama boyunca görevde kaldığını, görev yeri değiştirilenlerin de terfi ettirildiğini anlattı.
Af Örgütü'nden kampanya
Davayı başından beri izleyen Uluslararası Af Örgütü temsilcileri de duruşmadan sonra, bir kampanya başlatacaklarını belirtti. Neppert ve Edelman, kurum olarak bu davayı takip ettiklerini belirterek. Türkiye'de demokratikleşme yolundaki yasaların uygulamada bir anlam ifade etmediğinin bu davayla görüldüğünü kaydetti.
Af Örgütü'nden yapılan açıklamada da "Türkiye'deki hak ihlalleri davalarında zamanaşımı sınırının kaldırılması istenerek, "Türkiye işkencecilerini mi koruyor" diye soruldu.(AK/EÜ)