* Çayan Birben, Yalova'da 27 Mayıs'ta maruz kaldığı biber gazının ardından hayatını kaybetti.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), "polisin son yıllarda "aşırı ve orantısız güç" kullanımının vardığı aşamadan kaygı duyduklarını" açıkladı.
TİHV, bugün yaptığı açıklamada, 23 Mayıs'ta kamu çalışanlarının gerçekleştirdiği grev ve gösterilerde, Mersin, Antalya ve Diyarbakır'da polisin biber gazı ve basınçlı su ile sert bir şekilde müdahale ettiğini belirtti.
Ayrıca, 29 Mart'ta "4+4+4" olarak bilinen eğitim yasasını protesto eden Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyelerine ve 12 Mayıs'ta Galatasaray-Fenerbahçe maçı sonrası Fenerbahçeli taraftarlara da benzer müdahalelerin olduğu hatırlatıldı.
TİHV Dokümantasyon Merkezinin verilerine göre, 2012'nin ilk beş ayında kolluk kuvvetlerinin toplantı ve gösterilere yönelik gerçekleştirdiği müdahaleler sırasında biri polis olmak üzere üç kişi yaşamını yitirdi, 179 kişi yaralandı. Ayrıca 2 bin 275 kişi gözaltına alınırken 562 kişi de tutuklandı.
"Kolluk kuvvetlerinin başta yaşam hakkı olmak üzere ağır hak ihlallerine yol açan aşırı ve orantısız güç kullanımı, 28-29 Mart'taki gerçekleşen KESK eylemlerinden sonra Ankara Valiliği'nin yaptığı açıklamada olduğu gibi 'Çağdaş güvenlik mühendisliğinin emsalsiz bir örneği' olarak tanımlanıyor."
Haklara "güvenlik" engeli
Valiliğin açıklamasındaki güvenlik kavramının, sadece ülkemizde değil tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaya başlandığına değinen TİHV, bunun sonucunda şekillenen devlet stratejilerinin, hak ve özgürlükleri "güvenlik" ve "terörle mücadele" gerekçeleriyle kısıtladığını vurguladı.
"'Özgürlük mü, güvenlik mi?' ikilemi küresel çapta olağanüstü hal rejimine yol açtı. Türkiye'de bu anlayışın merkezinde güçlendirilen ve yetkileri genişletilen polis teşkilatı önemli bir yer tutuyor."
"2004'te kabul edilen yeni Türk Ceza Kanunu (TCK) ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nda (CMK) ve daha sonra 2006'da Terörle Mücadele Kanunu'nda (TMK), 2007'de de Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nda (PVSK) yapılan değişikliklerle polis teşkilatının merkezi rolü güçlendirildi."
"KESK'liler şans eseri hayatta kaldı"
Toplumda hemen herkes polisin gözünde potansiyel suçlu/tehdit unsuru haline geldiğini söyleyen TİHV, KESK eylemi için İzmir'den otobüslerle Ankara'ya gitmelerine izin verilmeyen kamu emekçilerinin 27-28 Mart'taki protestolarına da basınçlı su, kimyasal gaz ve cop ile sert şekilde müdahale edildiğini ifade etti.
Yaralanan dört KESK üyesi, tedavi amacıyla TİHV İzmir Temsilciliği'ne başvurdu. Basınçlı su ve kimyasal gaza maruz kalan dört kişide, ciddi kırık ve organ yaralanmaları tespit edildi.
TİHV, bu eylemde yaralananların "şans eseri hayatta kaldığını" açıkladı ve şöyle devam etti:
"14 Haziran 2007'de PVSK'da yapılan değişiklikten bu yana 2008'de bir, 2009'da dört, 2011'de beş, 2012'nin ilk beş ayında iki olmak üzere yaklaşık beş yılda 12 insan göz yaşartıcı gaz kullanımının doğrudan toksik etkisiyle veya 'gaz kapsüllerinin' vücutlarına isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi."
"Son kurban, 27 Mayıs'ta Yalova'da iki grup arasında çıkan kavgayı yatıştırmaya çalışan Çayan Birben oldu. Birben, astım hastası olduğunu belirtmesine rağmen polislerin kendisine doğrudan biber gazı sıkması sonucunda hayatını kaybetti."
Savaşta yasak, sokakta serbest
TİHV, bu kimyasalların, Cenevre Sözleşmesi'ne göre savaşta kullanımı yasak maddeler arasında olduğunun altını çizdi.
Basınçlı su ve biber gazıyla müdahalenin, işkencenin sokağa taşırılması olduğunu belirten TİHV, amacın, "çağdaş", "modern" gibi sözcükler ile normalleştirilmeye çalışan polis şiddetiyle hak arayan, muhalefet eden herkese gözdağı vermek olduğunu açıkladı. (AS)