Click here to read the article in English / Haberin İngilizcesi için buraya tıklayın
Galatasaray ile Beşiktaş’ın pazar akşamı yaptığı futbol karşılaşmasında bir seyirci sahaya girdi. Üzerinde “Kilis sahipsiz değildir. Kilis için yastayız” yazıyordu. Tişörtünün arkasında Kilis’e atılan roket mermilerinin öldürdüğü çocukların resimleri vardı. Kilis destekçisi apar topar saha dışarısına çıkarıldı.
Kilis’te ise bir süredir devam eden roket saldırılarına karşı önlem alınmaması çeşitli platformlarda protesto ediliyor. Kilisli esnaf kepenklerini indirmiş durumda. Protestolarını "Roket saldırıları nedeniyle kapalıyız", "Kilis ölüyor. Vatan sağ olsun" gibi yazılarla dile getiriyorlar.
Kilis meslek odaları 6 Mayıs günü gazetelere ilan verdi. “#KiliseSESver” başlığıyla Cumhurbaşkanı’ndan Genelkurmay Başkanı’na kadar yetkililere sesleniyorlardı: “Acele edin. Ölüyoruz...”
İlanda dikkat çekici bir cümle vardı: “Kilis saldırı altında. Vatan saldırı altında”.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, 26 Nisan günü yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Kilis’e yapılan saldırılar hakkında bilgi verdi. Kurtulmuş’un verdiği bilgiye göre 18 Ocak’tan 26 Nisan’a kadar Kilis’te IŞİD saldırıları sonucu 46 roket atışıyla 17 kişi öldü, 61 kişi yaralandı.
KURTULMUŞ: OCAK'TAN BERİ KİLİS'E 46 ROKET ATILDI, 17 KİŞİ ÖLDÜ
Bakanlar Kurulu’nun ana konularından biri Kilis’e yapılan saldırılardı. Aynı basın açıklamasında ilave askeri tedbirler alınacağı duyuruldu.
Açıklamadaki “ilave” vurgusu aslında daha önceden tedbir alındığına dair bir açıklama. Çünkü meslek odalarından futbol maçlarına kadar çeşitli yerlerde farklı düzeylerde tepki yükseliyor ve iktidar doğrudan IŞİD’e yönelik bir açıklama yapmaktan imtina ediyordu.
"IŞİD'i müstakil bir sorun olarak ele almıyorlar"
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hakan Güneş, bu yaklaşımı “IŞİD meselesini bir paket içinde ele alıyorlar” diyerek açıklıyor. Bu paketin içinde genellikle IŞİD, PKK ile yer alıyor.
Güneş “IŞİD’i müstakil bir tehlike olarak görüp ve de gösterip ciddiyetle üzerine gitmiyorlar” diyor.
Bunun nedeni çok boyutlu.
Ancak Güneş’e göre IŞİD’e karşı tavırda bir revizyon oldu. Her şeyden önce yakın zamana kadar Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarına göre “Kilis bombalanmıyordu ya da Kilis’e saldırılmıyordu”, roket mermileri önceleri "düşüyordu", sonraları “yanlışlıkla düşmeye” başladı; roket saldırılarının sayısı artınca mızrak çuvala sığmaz oldu ve Kurtulmuş’un açıklaması geldi.
"Türkiye'nin politikasında bir revizyon yaşandı"
Güneş’e göre bu arada Türkiye’nin Suriye politikasında ama özellikle IŞİD’e karşı olan politikasında “Bir revizyon yaşandı”.
Bu revizyonda kamuoyunun baskısı etkili bir neden. Ancak AKP açısından iki mesele var:
“Birincisi bu zamana kadar IŞİD’e, DAEŞ gibi bir isim verme yoluna gidecek kadar ellerini bağlayan 'İslamcı –cihatçı bir örgüt’ ile karşı karşıya gelmek istemiyorlardı. Hele ki böyle bir örgütün isminde İslam’ın geçmesi büyük bir sorundu.
“İkincisi Suriye ve IŞİD meselesinde uluslararası dengeyi gözetmek durumunda kaldıkları bir döneme girdiler. Bu Türkiye’nin Suriye meselesinde belirleyicilik iddiasından vazgeçmesi demek. Bu noktada uluslararası dengede bir boşluk kolluyor.”
Kilis’e yapılan saldırılara doğrudan ve güçlü bir karşılık verilmemesinin, söylemsel düzeyde bile ses yükseltilmemesinin nedenlerini bunlar oluşturuyor.
“Çünkü” diyor Hakan Güneş, “uluslararası güçler Türkiye’nin PYD’nin elindeki Afrin ve Kobane’ye müdahalesine izin vermiyor ve özellikle Rusya, Türkiye’nin o bölgede karadan askeri bir etkinlik göstermesine karşı çıkıyor.”
IŞİD ateşine uzanan maşa olmak
Hakan Güneş’e göre “Bu şartlar altında Türkiye IŞİD ateşine uzanan ilk maşa olmak istemiyor”.
“Aslında” diye ekliyor “IŞİD ile mücadelede gerek uluslararası gerek bölgesel güçler benzer bir pozisyonda. Hiçbirisi doğrudan IŞİD’in üzerine gitmiyor. Çünkü IŞİD’in yıpranma sürecinde olduğu kabul ediliyor. Barzani’den Esad’a ve Batılı güçlere kadar kimse net ve aktif savaşan olup sansasyonel karşılığa maruz kalmak istemiyor gibi görünüyor.”
Burada maliyeti başkasına yüklemeye çalışan çok parçalı bir IŞİD karşıtı güçler manzumesi var diyebiliriz.
Kilis’e bu kadar çok raket saldırısına karşın askeri ve siyasi tepkinin çok yükselmemesinin ardında böyle bir pozisyon var.
Hakan Güneş, Antep Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan saldırıyı hatırlatıyor: “Bu bir tehdit ve uyarıydı. Bu tip etkisi sansasyonel olacak saldırıları yapabildiklerini gösterdiler. Daha fazla ne kadar güçleri var göreceğiz."
"IŞİD Kilis'i kendisine karşı lojistik merkez olarak görüyor"
Bu durumda şu sorunun sorulması gerekiyor: IŞİD neden özellikle Kilis’i hedef alıyor?
Bunun iki nedeni var.
“Birincisi IŞİD’in, Türkiye’nin destek verdiği alanda savaşan güçlerle savaşı Çobanbey’de yoğunlaştı. Kilis savaşın yaşandığı bölgeden Katyuşa füzelerinin menzilindeki en büyük yerleşim alanı.
“İkincisi Türkiye, Kilis’i destek verdiği güçler için lojistik merkez olarak kullanıyor. IŞİD de bu lojistik merkezi hedef alıyor”.
Kara harekatı için iki çaba
Peki Türkiye, IŞİD'in özelde Kilis'e, genelde Türkiye'ye yönelik saldırıları artarak devam ederse ne yapacak?
Hakan Güneş, Suriye'de önümüzdeki dönem için Rusya ve Türkiye'nin iki ayrı arayış içinde olduğunu söylüyor.
"Rusya, Almanya ile görüşmelerini sıklaştırdı. Uluslararası güçleri temsil edecek bir kara gücünün oluşturulmasını masaya koymaya çabalıyorlar. Görüşmelerden sızanlar ya da izlenim böyle. Türkiye'nin de benzer bir isteği var ama bunu şöyle formüle ediyorlar, uluslararası desteğe sahip Suudi Arabistan ile 'Müslüman ülkelerin' ordularından oluşacak bir gücün kara harekatı." (HK)
* Fotoğraf: Kilis/AA-Arşiv