"Bugüne dek hep IŞİD’li erkekler konuştu ya da konuşturuldu, ulusal ve uluslararası basında onlarla yapılan kimi mülakatlara denk gelmişsinizdir. Peki ya bu örgütü destekleyen ve onun için savaşan kadınlar?"
Gazeteci Fatma Koçak,Yeni Yaşam ve Gazete Karınca'da yayımlanan yazı dizisinde bu soruya yanıt aradı. Koçak, IŞİD'li kadınlarla Kuzey ve Doğu Suriye’deki kamplarda görüştü.
Yazısında IŞİD'li kadınlarla ilgili "Onlar Amerikalı, Faslı, Türkiyeli, Çeçenistanlı, Fransalı, Norveçli, Kosovalı… Yaşları 60 ile 20 arasında değişiyor. Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk eğitimi alanı da var, İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik okuyanı da. Örgüt içerisinde iç güvenlik ya da propaganda gibi görevler üstlendiler" bilgisini aktaran Koçak'ın görüştüğü kadınların anlatımları özetle şöyle:
Sorbonne hukuktan ‘Rakka bekçiliği’ne..
Fatiha Mihemmed Tahir El Heseni (60). Örgüt içindeki adıyla Um Adem.
Fatiha 1990’dan sonra “cihatçı” radikal örgütlerin içinde yer almış.
Fatiha, Fas’ın Dar-ül Beyda (Kazablanka) kentinde dünyaya gelmiş. Fas’ta ve Fransa’nın saygın üniversitelerinden Sorbonne’de hukuk eğitimi almış. Dar-ül Beyda Üniversitesi’nde bir süre iş hukuku dersleri vermiş.
Orta halli, ticaretle uğraşan bir aileden geldiğini ve okulda çok başarılı bir öğrenci olduğunu söylüyor.
Babasının çok eşli olduğunu ve bu duruma çok öfkelendiğini, bu nedenle 1985 yılında “Çok eşliliğin önlenmesi” üzerine hukuki yaptırımları içeren bir kitap yazdığını söylüyor.
Fatiha’ya, “Ama çok eşliliği savunan bir örgüte katıldın ve üstelik maddafelerde kadınların bir erkeğin ikinci, üçüncü hatta dördüncü eşi olmasını ayarladın. Bu bir çelişki değil mi?” diye soruyorum. Gayet emin bir tavırla, “O zaman anneme hak veriyordum, şimdi babama hak veriyorum” diyor.
El Kaide’nin Fas’taki ilk örgütleyicisi
1991’de Fransa vatandaşı Kerim Nihadi En Necati ile evlenen Fatiha, eşinin laik ve batılı düşüncede biri olduğunu, evlendikten sonra onu Müslüman gibi yaşamaya ikna ettiğini anlatıyor.
Fatiha eşiyle birlikte El Kaide’nin Fas’taki ilk örgütleyicilerinden.
1993’den sonra üniversitede ders vermeyi bırakıp, iki oğlunu büyütmeye karar veriyor. Eşi ise 1994’te Bosna’da savaşıyor ve bir süre Hırvatistan’da cezaevinde kalıyor.
Afganistan’a “hicret”
2001’de eşi ile birlikte kendi deyimiyle “Afganistan’a hicret” eden Fatiha, 2003’te Afganistan’dan ayrıldıklarını söylüyor. Fatiha, “Neden ayrıldınız, orada savaş devam ediyordu?” şeklindeki sorumuzu yanıtsız bırakıyor.
Bangladeş üzerinden Suudi Arabistan’a geçen Fatiha’nın eşi ve küçük oğlu burada “hücre evi baskınında” öldürülüyor, kendisi ve büyük oğlu Adem ise tutuklanıyor.
2004’te Suudilerin kendisini Fas’a teslim ettiğini ancak Fas’tan Amerikalılar tarafından Atlantik’te bir cezaevine götürüldüğünü anlatan Fatiha, burada 9 ay sorgulandıktan sonra serbest bırakıldığını söylüyor.
“Neden serbest kaldığı ve nasıl aklandığı?” şeklindeki sorularımıza ise cevap vermiyor.
10 yıl Fas’ta yine El Kaide adına faaliyet yürüttüğünü ve Afganistan’a cihatçı gönderdiğini anlatan Fatiha, 2014’te El Kaide’yi bırakarak IŞİD için çalışmaya başlıyor.
El Kaide’yi neden bıraktığı konusuna pek girmek istemiyor. Sonra da oğluyla birlikte IŞİD’e katılmak için Suriye’ye geliyor.
Türkiye üzerinden Suriye’ye geçen Fatiha, Rakka’ya yerleşiyor.
Yaptığı işi “Dul bacıların evlenmesi ve ihtiyaçları ile ilgileniyordum. Yeni gelen muhacir bacıların ihtiyaçlarını karşılıyordum. Kadınların İslamiyet’e uygun yaşamasına yardımcı oluyordum. Şeytan akıllarını çalmasın diye onları terbiye ediyordum” şeklinde tarif ediyor.
İşkencenin adı “terbiye”
“Şeytan kadınların aklını nasıl çalıyor?” diye merak ediyoruz. Fatiha’nın yanıtı tereddütsüz:
“Örneğin bir bacı iffetsizlik yapmışsa onu terbiye etmenin yolları vardır. Bu bir kuraldır. Bir kadın vardı, sürekli camdan erkekleri izliyordu ve göz zinası yapıyordu. Ona terbiye olması için kırbaç cezası veriyordum.
Müslüman kadınların kaldığı misafirhaneye bakıyordum. Ama dinimizde cariyelik var ve Müslüman olmayan kadınlar cariye olarak alınır. O yüzden ben cariyeliğe karşı değilim. Ama satın alan erkeklerin onlara iyi davranması gerekir. Bu da Kuran’da var.
Nasıl iyi davranmak, mesela tecavüze karşı çıkabilirler mi?
“Sahibi birlikte olmak isterse cariye buna karşı çıkamaz. Ama cariyenin karnını doyurmak, ihtiyaçlarını karşılamak sahibi olan erkeğin sorumluluğudur.”
Fatiha’nın terör örgütüne son olarak hizmet ettiği yer enformasyon bürosu olmuş. Yani IŞİD’in propaganda biriminde, Fransızca ve İngilizce sosyal medya hesaplarını yönetmiş. Sonra da Bağuz’da çatışmaya girmiş ve yaralı olarak yakalanmış.
Gazetecilikten IŞİD kampına
Defne Bayrak… Örgütteki adıyla Um Leyla…
Kamuoyu onu “IŞİD’in Türk propagandacısı” olarak biliyor. Türkiyeli Defne’nin ilginç bir yolculuğu var. Hikayesi Fatiha ile benzerlikler taşıyor.
40 yaşındaki İzmit doğumlu Defne İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik okumuş ve aynı üniversitede tıp okuyan Ürdünlü Halil Ebu Mulal El-Belavi’yle evlenerek, 7 yıl Ürdün’de yaşamış.
Defne Bayrak’ın adı, 2010 yılında, CIA ile ABD’nin Ankara Büyükelçiliği arasındaki kripto yazışmalarda şöyle geçiyor: “Bu raporda adı geçen şahsın, ABD’de ya da yurtdışında sivil havacılığa tehdit oluşturabileceği gerekçesiyle, Amerikan Taşımacılık Güvenliği İdaresi’nin ABD’li ve yabancı hava taşımacılarına ibraz ettiği Uçuş Yasağı Güvenlik Direktifi kapsamına alınmasını öneriyoruz.”
Eşi El Kaide’nin intihar bombacısı
Kripto raporun yazılmasından iki hafta önce yani 30 Aralık 2009’da, Defne Bayrak’ın Ürdünlü eşi El-Belavi, El Kaide liderlerinden Eymen El Zavahiri’ye ilişkin elinde önemli bilgiler olduğunu söyleyerek gittiği Afganistan’daki ABD üssünde, bir Ürdün ve yedi CIA ajanına intihar saldırısı düzenledi.
Defne eşinin intihar saldırısından iki hafta önce iki kızı ile birlikte Türkiye’ye döndü. Hürriyet, Vakit, TimeTürk, İnkaNews, Küresel Haber gibi yayın kuruluşlarında ve IŞİD’in yayın organlarında çalıştı.
IŞİD’in en ateşli savunucusuydu
Defne El Kaide ile IŞİD’in ayrıştığı dönemde, Türkiye’de çalıştığı IŞİD bağlantılı yayın organlarında örgütün şiddetli bir savunucusuydu. Nisan 2015 tarihinde, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda iki kızıyla birlikte IŞİD’e katıldığını duyurdu.
Defne Bayrak IŞİD’e niçin katıldığını söyle anlatıyor: “Gerçekten bir İslam devletinin kurulduğuna ikna olarak, iki kızımla birlikte İslam topraklarına göç etmeye karar verdim. Gazeteci olarak çalıştığım dönemde örgütle zaten bağım vardı.”
İlk şok: Erkek olmadan bir şey yapamazsın
Tabka ve Meyadin’de maddafelerde kalan Bayrak, çocuklarının eğitim almasını istediğini, bunun için okula kayıt yaptırmaya çalıştığını ve evli olmadığı için buna izin verilmediğini söylüyor.
“Evli olmadığında ve başında bir erkek olmadığında hiçbir şey yaptırmıyorlardı” diyen Defne, maddafedekilerin önerisi üzerine Mısırlı biriyle evlenmiş.
“Bu sadece benim değil tüm kadınların yaşadığıydı” diyen Defne sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Kadınlar tavsiye ettiler, öyle tercih ettim ama hayal kırıklığıydı. Mısırlı olan hem bana hem çocuklarıma sürekli şiddet uyguluyordu, bizi sürekli tehdit ediyordu. Hatta kaçmak istediğimizde Vali’ye söylemişti, bizi öldürtmekle tehdit etti. 1 yıl 3 ay onunla evli kaldım, ‘mahkemeye gidersen seni yalancı çıkarırım, rezil ederim’ diye tehdit ediyordu. Çok zor oldu ama boşanabildim."
Amerika'dan IŞİD'e:Samantha
Samantha. Samantha yaptığım görüşmeden sonra yargılanmak üzere dört çocuğu ile birlikte Amerika’ya teslim edildi.
Birçok yayın kuruluşunun “IŞİD’in gelini” başlığıyla haber yaptığı Samantha’nın şaibeli ve çelişkili bir geliş hikâyesi var.
Samantha 32 yaşında, ilk eşi Amerikan ordusunda asker. Bu eşinden bir çocuğu var. Boşandıktan kısa bir süre sonra Faslı Mousa El Hassani ile tanışıyor.
“Son model arabası, batılı giyimi ve iyi bir işi vardı” diye tarif ettiği ikinci eşinin Fas’a gitmeyi teklif ettiğini söyleyen Samantha, tereddütte kalıp bu teklife bir süre yanıt vermiyor.
Samantha kızını doğurduktan sonra eşinin teklifini kabul ediyor. Eşinin ülkesine direkt para götürmek istemediğini, bu nedenle “vergi dışı para transferi” yapmak için Hong Kong’a geçtiklerini savunan Samantha’ya göre, Mousa onu Fas’a değil Türkiye’ye gitmeye ikna ediyor.
Bana “Suriye’ye gönüllü olarak geçtiğini” söyleyen Samantha, daha sonra CNN’e verdiği röportajda ise “Beni çocuklarımla tehdit etti, öyle geçtim” diyor.
Tacikistan’dan Suriye’ye: Zeynep Aziz
Tacikistanlı Zeynep Aziz (Um Xalid) ise 30 yaşında. Onun da dört çocuğu var. IŞİD’e geldiğinde en büyük çocuğu henüz 3 aylık bir bebekmiş.
Batkin bölgesinde yoksul bir ailede dünyaya geldiğini ve 5 yıldan sonra ailesi tarafından okuldan alındığını anlatıyor.
Görücü usulü ile aynı köyden Hanzala isimli bir erkekle evlendirildiğini, bu kişinin telkinleriyle Suriye’ye geldiğini söylüyor:
“Bizim oralarda kadın itaat eder, ben hiç köyümüzden dışarı çıkmamıştım. Ondan ayrılamazdım, ‘cihada gidiyorum’ dedi, ben de onunla birlikte yola düştüm. Hayatımda ilk defa uçağa o zaman bindim. 2014’te uçakla Türkiye’ye gittik. Benim kucağımda çocuğum vardı. Hiçbir şey sormadım. Sonra Cerablus’tan geçtik, ‘Bundan sonra burada yaşayacağız’ dedi.”
IŞİD'de kadın olmak: Kötülüğün Sıradanlığı – 1
IŞİD'de kadın olmak: Kötülüğün Sıradanlığı – 2
IŞİD'de kadın olmak: Kötülüğün Sıradanlığı – 3
IŞİD'de kadın olmak: Kötülüğün Sıradanlığı – 4
(EMK)