*Fotoğraflar: Mutlu Civiroğlu/ Suriye
Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Cumartesi günü Suriye'de Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) yerleşik olarak bulunduğu son yerleşim yeri Bağuz'un da ele geçirildiğini açıkladı.
SDG, IŞİD'in kesin olarak yenildiğini ilan etti. Gelişmeleri yerinde izleyen gazeteci/analist Mutlu Civiroğlu, bianet'e konuştu.
"IŞİD'in kendini hilafet olarak adlandırdığı yapı bitti"
SDG'nin Bağuz'daki başarısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Suriye için IŞİD'den yüzde 100 özgürleştirildi demek doğru bir ifade mi?
SDG'nin Bağuz'daki başarısı tabii ki çok önemli. Uzunca yıllar Irak'ta ve Suriye'de etkili olan bir örgütün Bağuz'daki bulunduğu son bölgede sona erdirilmiş oldu.
Bu IŞİD'in kendini hilafet olarak adlandırdığı yapının bitmesi anlamına geliyor. Oldukça önemli bir başarı. Hem SDG için, hem uluslararası koalisyon için önemli bir başarı.
Saklanan bir grup IŞİD üyesi en son yakalandı ve kalanı teslim oldu. Şu anda coğrafi olarak alan kalmadı. YPG'nin başını çektiği SDG bütün bu alanları özgürleştirmiş oldu.
Yüzde 100 özgürleştirildi denilebilir mi? Bu operasyonla IŞİD'in elinde tuttuğu alan kalmadı. Ama IŞİD'in yüzde 100 bittiği anlamına gelmiyor bu. Çünkü IŞİD'in ideolojisi halen mevcut. IŞİD'i doğuran siyasi, sosyolojik, ekonomik, tarihsel nedenler özellikle Suriye bağlamında konuştuğumuz için söylüyorum, yerinde duruyor.
Uluslararası koalisyonun artık bu saatten sonraki gündemi bu özgürleştirilen yerlerde istikrarın sağlanması olacak. Özellikle uyuyan hücreler konusu ciddi bir konu. Hem Deyr-ez Zor bölgesinde hem Haseke'de, hem Halep, Menbiç, Rakka bölgelerinde bir uyuyan hücre gerçekliği var.
IŞİD'e yardım yataklık yapmış bölgelerin özgürleştirilmesi için operasyona başlanacak. Coğrafi olarak IŞİD yüzde 100 bitirildi ama siyasi, askeri ve toplumsal bir sorun olarak duruyor. Bunun hem SDG hem de uluslararası koalisyon farkında.
Onlardan gelen açıklamalardan da görüyoruz ki, zaten sahadaki görüşmelerimizde de artık Bağoz'dan sonra gündemin bu olacağını görüyoruz. Şu anda coğrafi olarak IŞİD bitirildiği için, aslında olay çok daha kapsamlı ve çok daha zor.
Düşman belli bir coğrafyadayken, siz de ona göre mücadelenizi şekillendiriyorsunuz. Ama şu anda bahsettiğimiz mücadele çok daha yorucu ve zahmetli bir süreç. Böyle bir aşama olmadan da IŞİD'in hilafetinin sona ermesi bir şey ifade etmeyecek.
"SDG tarafından verilen bedel çok ağır"
IŞİD'in bölgede yenilmesinin ardından AFP ajansına verdiğiniz demeçte de "Kürtleri iki taraftan da (Suriye-Türkiye) zorlu bir süreç beklediğini" söylüyorsunuz. Bölge Kürtleri açısından önümüzdeki dönemde en büyük problemler ne olabilir?
Suriye Kürtleri, SDG Genel Komutanı Mazlum Kobani'nin deyimiyle 11 bin kayıp verdiler. IŞİD ve diğer örgütlerle mücadelelerde 20 bin yaralı var. Verilen bedel çok ağır. Ama dünya da bu başarıyı gördü. Özellikle Suriye'de Kürtlerin oynadığı asli rol görüldü.
Uluslararası koalisyonun yükünü çeken SDG'ydi. Bu yüzden bedel ödediler ve Suriye içerisinde kendi yarattıklarını korumak istiyorlar.
Suriye'de dışarıdan bir formülün tutmadığı da görüldü. Kürtlerin, Arapların, Ezidilerin, Kürt Alevilerin beraber oluşturduğu bu yapılanma hem kendi halkları için hem de Suriye'nin geneli için bir model teşkil ediyor.
Kürtler, bu kazanımlarını siyasi alanda geliştirme çabasında olacaklar. Kürtlerin özellikle Cenevre görüşmelerinde var olma isteği var. IŞİD'in coğrafi olarak bitirilmesinden sonra Kürtlerin bu taraflarının daha çok başarı görebileceği düşünülebilir.
Bedel ödediler, sahada projeleri var. Yerelden güçlenen ve her etnik yapının kendi özgürlüğü içinde yaşayabilecekleri bir süreç istiyorlar. O sebeple siyasi açıdan Kürtlerin öncelikleri bu olacak.
Üç hafta önce ben oradaydım. Oradaki siyasi, askeri yetkililerle yaptığımız görüşmelerde Türkiye'nin bölgeye yönelik açıklamaları çok kaygı verici boyutlarda, ciddi tehdit olarak algılanmakta, onu gördük.
Önümüzdeki günlerde Türkiye'nin olası bir saldırgan tutumu ya da olası bir operasyon onların gündeminde ilk sırada. Sadece Kürtler değil bunu Araplar da, Süryaniler de görüyor.
Özellikle Afrin'de Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye destekli grupların Afrin'i ele geçirdiği dönemden sonra yaşananlar, Human Rights Watch, Amnesty International gibi kurumların da dile getirdiği gibi Suriye'nin Kürt bölgelerinde ve SDG'nin kontrol ettiği bölgelerde büyük bir rahatsızlık yaratmış durumda. Aynı pratiklerin tekrarlanma ihtimali kaygı yaratıyor.
"Etnik kimliklerin anayasal güvence altına alınması bekleniyor"
O sebeple Kürtlerin, Arapların, Süryanilerin, Ezidilerin en büyük kaygısı Türkiye'nin kendi bölgelerine bir saldırı düzenlemeleri, buna karşı hazırlıkları da var zaten.
Öte yandan Suriye rejiminin halen, bunca yıldır devam eden iç savaştaki tutumunda bir değişiklik olmadığı da görülüyor. Halen Suriye'yi tek bir ulustan oluşan, tek bir ideolojinin yönetebileceği düşünülüyor. Kürtlerin kontrol ettiği toprakların seve seve ya da zorla alınacağı yönünde açıklamalar yapılıyor.
Ülkenin en büyük azınlığı olarak kendi yaşama taleplerine saygı gösterilmesi, Suriye'nin demir yumrukla yönetilemeyeceğinin anlaşılması, Suriye'nin etnik farklılıklarına uygun yeni bir anayasa oluşturulması, Kürt dilinin tanınması, Kürtçe eğitimin önünün açılması, Kürt ve diğer kimliklerin anayasal güvence altına alınması bekleniyor.
İstihbarat raporu: Ağları hala çok geniş*Büyütmek için tıklayın. ABD İstihbarat yetkilileri Şubat ayının ilk günlerinde kongreye sundukları "Küresel Risk Değerlendirme" raporunda "IŞİD'in kayda değer derecede liderlik ve bölge kaybına rağmen hala Irak ve Suriye'deki binlerce savaşçıya komuta ettiğini, bu savaşçıların sekiz ayrı dala (örgüte) ayrıldığını ve dünya çapında binlerce destekçisi olduğunu" kaydetmişti. İstihbarat raporunda ayrıca IŞİD'in Suriye ve Irak'taki "normalleşme çabalarını sarsmak için saldırı hazırlıklarında olduğu, mezhep çatışmasını artırma hedefinde olduğu" ifadeleri kullanıldı. TIKLAYIN - ABD istihbaratının kongreye sunduğu Küresel Risk Değerlendirme raporu |
(PT)