Bu zaman zarfında, haberciler, sansür geçmişi uzun olan bu bölgeden dünya kamuoyuna haber geçerken doğrudan kurşunların hedefi olma, kaçırılma ve kaybedilme gibi çok çeşitli tehlikeler yaşadı.
Gelinen noktada, 85 Iraklı ve yabancı gazeteci öldürüldü, 15 kadarı kaçırılarak bazıları beş ayı aşan sürelerle rehin tutuldu.
Bunlardan bazıları "vatandaşı oldukları ülkelerin Irak'taki güçlerini geri çekmeleri" için, diğerleri ise, fidye karşılığında çok kötü koşullarında rehin kaldı.
Iraklı gazeteci özellikle hedef alınıyor
15 Haziran'da Bağdat'taki bir konferansta konuşan Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FİJ) Genel Sekreteri Aidan White, savaş başladığından beri Irak'ta 85 gazeteci ve basın çalışanının öldürüldüğünü, bunlardan yüzde 80'inin, yani 62'sinin Iraklı olduğunu açıkladı.
Bu ülkede reforma gidilirken Iraklı gazetecilerin mutlaka dahil edilmesini isteyen White yaptığı konuşmada, Irak'ta Iraklı gazetecilerin rahat çalışabilmelerinin, "medyanın siyasi sürtüşme için kullanılmaması ve Irak medyasında işgücünün sağlam temellere bağlanması"na bağlı olduğunu savundu.
İster yabancı medya kuruluşlarına isterse Irak medyasına çalışsınlar Iraklı gazeteciler, hem silahlı Iraklı grupların hem de ABD askerlerinin hedefi oldular
Mayıs 2005'te, Necim Abed Kodair ve Ahmet Adam isimli gazeteciler, Latifiye'de kaçırıldıktan sonra yol kenarında boğazları kesilerek öldürüldü.
Nisan 2005'te ise, AP Ajansı kameramanı Salih İbrahim, Musul'un El Yarmuk Meydanı'ndan göğsüne aldığı üç kurşunla öldü, muhabir Muhammet İbrahim ise ağır yaralandı.
9 Şubat'ta ise, bu kez "El-Hurra" (Özgür) televizyonu muhabiri Abdeul Hüseyin Kazal, Basra'daki evine gelen kimliği belirsiz kişilerce kurşunlanarak öldürüldü. Cinayet, gazetecinin çocuğunun gözleri önünde yaşandı.
Dünya kamuoyu, Irak'ta basının durumu ile bilgi alırken önceleri habercilerin doğrudan hedef olduklarını veya gözaltına alındıklarını öğrendi. Irak'ta insan kaçırmalarının öne çıkmaya başladığı süreçte ise gazeteciler, sadece meslekleri yoluyla değil birer canlı olarak, hükümetle "önemli talepler"in ulaştırmanın bir yolu olarak kullanıldılar.
Irak'ta seçimleri izlemek için Ocak ayında Bağdat'a giden Libération gazetesi muhabiri Florence Aubenas ve Iraklı tercümanı Hüseyin Hanun, beş ay bir bodrum katında kötü koşullarda rehin kaldıktan sonra 11 Haziran'da özgür kaldılar.
Muhabirinin serbest kalması için epeyce uğraşan gazete müdürü Serge July, bir teşekkür mektubunda, rehine pazarının hızla büyüdüğünü belirtti.
Gazeteci Enzo Baldoni Irak'ta rehin tutulduğunda İtalyan yetkililerinin, Irak'taki çıkarlarının dışında hareket etmemeleri ve girişimsiz kalmaları, gazeteciyi Ağustos 2004'te canından etti.
Baldoni'den sonra Irak'ta kaçırılarak infaz edilen ikinci gazeteci ise, Şubat'ta maskeli kişilerce Musul'da kaçırılan bölgesel Irak televizyonun kadın sunucusu Raeda Wazzan oldu.
4 Şubat'ta kaçırılma sırası İtalyan gazeteci Giuliana Sgrena'ya geldiğinde İtalya, bu kez, gizli servislerini işin içine sokacak derecede etkin oldu.
Kaçırılmasını İslami Cihad Örgütü'nün üstlendiği Il Manifesto gazetesi çalışanı Sgrena serbest bırakıldığında ise, bir İtalyan gizli servis elemanı, Amerikalı askerlerin gazetecinin bulunduğu araca ateş açmaları sonucu öldü.
Saldırıda Sgrena yaralandı.
Irak'ta rehin gazeteci şimdilik yok
Baldoni'nin infaz edilmesi, gazeteciler her kaybolduklarında veya rehin alındıklarında zaman kaybetmeden harekete geçen ve "gazetecilerin değiş tokuş malzemesi olarak kullanılamayacağı"nı açıklayan uluslar arası basın kuruluşları için de, çok ciddi bir uyarı işlevi gördü.
Christian Chesnot ve Georges Malbrunot isimli Fransız gazeteciler de Irak'ta dört ay rehin tutulduktan sonra serbest bırakıldı. Bunun ardından, 28 Mart'ta silahlı bir grubun kaçırdığı Romanyalı üç gazeteci, 55 günlük rehineliğin ardından özgür kaldılar.
Olaydan birkaç gün sonra, Marie-Jeanne Ion, Sorin Miscoci ve Eduard Ohanesian isimli bu gazetecilerin kaçırılmasının Suriye asıllı Romanyalı bir iş insanınca tezgahlandığı, bu olayı da "kahraman arabulucu" olabilmek için kurguladığı anlaşılmıştı.
Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütüne göre ise, Irak'ta halen en az 6 gazeteci tutuklu bulunuyor.
5 Mayıs'ta AFP'ye açıklama yapan ABD Ordu Sözcüsü Albay Steve Bylan, 7 batı medyasına çalışan 9 gazetecinin ABD veya Iraklı askerlerin kontrolündeki merkezlerde tutuklu olduğunu, bazılarının tutukluluğunun "birkaç ay"ı bulduğunu açıkladı.
RSF: "ABD dokuz cinayeti de soruşturmadı"
Basın örgütlerinin İşgalci kuvvetlere yönelttikleri en ağır eleştiriler ise, çoğu ABD Ordusu'na bağlı askerin ağır silahlarla hedef aldıkları gazetecilerle ilgili, bugüne kadar doğru düzgün "açık, tarafsız ve dürüst soruşturma" yürütememiş olmaları oldu.
ABD ve İngiliz güçlerinin Irak'ı güneyden işgal etmeye başladıkları ilk günlerde, çatışmaları izleyen "ITN" televizyonu kameramanı Fred Nérac'tan bir daha haber alınamadı. RSF, Mart sonunda yaptığı açıklamada, gazetecinin ailesine, olayın üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, henüz soruşturma raporunun tamamının teslim edilmediğini duyurdu.
Haziran 2003'te İngiliz polisinin yaptığı araştırma, Nérac ile birlikte bulunan Lübnanlı tercüman Hüseyin Osman'ın öldürüldüğünü ortaya koymuştu. Bir yıl sonra yapılan DNA testi de bu tespiti doğrulaşmıştı.
Bağdat'ın güneyindeki Basra kentinde, habercileri taşıyan konvoyun kurşunlara hedef olması üzerine, İngiliz gazeteci Terry Lloyd ölmüş, Belçikalı kameraman Daniel Demoustier de yaralanmıştı.
Askerlerin işlediği suçların cezasız bırakıldığını birçok kez açıklayan kuruluşlardan RSF, en sonra Kasım 2004'te, Pentagonu olayları araştırmamakla suçladı. Ramadi'deki Andalus Mahallesi'nde isyancılarla Amerikan birlikleri arasındaki çatışmaları kayda alırken "Reuters" kameramanı Dhia Necim'in öldürülmesine tepki gösteren RSF, ABD Ordusu'nu suçladı.
Örgüt, 1.5 yıl içerisinde ABD ordusunun öldürdüğü halde durumunu soruşturmadığı gazeteciler Tarık Eyüp (El Cezire), Taras Protsyuk (Reuters), José Couso (Telecinco), Mazen Dana (Reuters), Ali El-Katip (El-Arabiye), Ali Abdulaziz (El-Arabiye), Esat Kadim (El-Irakiye), Hüseyin Salih (El-Irakiye) et Mazen El-Tomazi (El-İkbariye) oldu.
Nisan 2003'te köprü üzerinde konuşlandırılan bir ABD tankından gazetecilerin kaldığı Bağdat'taki Filistin Oteli'ne açılan ateş, en çok tepki çeken saldırılardan oldu. (EÖ/EÜ)