Yurtiçi Kargo İstanbul, Konya ve Ankara şubelerinde sendikaya üye 90 işçisini işten çıkardı. İşçiler, şirketin Fransız ortağına da seslerini duyurmak için Taksim'deki Fransız Konsolosluğu önündeydi.
Türkiye'nin en büyük kargo işletmesi Yurtiçi Kargo'nun Türkiye genelinde 700 şubesi, 10 bini aşkın çalışanı var. 31 yıl önce kurulan işletmenin dörtte bir hissesi Fransız GeoPost'a ait.
Yurtiçi Kargo işçileri, bazı yerlerde haftalık "75-80" varan çalışma sürelerini de kapsayan ağır çalışma şartlarına karşı DİSK'e bağlı Nakliyat İş'e üye oldu.
Sendika bakanlıktan tespit kararı bekliyor. Ancak bu süre zarfında sendikaya üye işçilerden 90'ı, "daralma ve performans düşüklüğü" gerekçe gösterilerek işten çıkarıldı.
DİSK Genel Başkan Yardımcısı Ali Rıza Küçükosmanoğlu, işten çıkarmalarla birlikte işçilere aynı zamanda istifa etmeleri için baskı kuruldığunu, sendika üyesi olmayanlara noter tasdikli "ihtarname" ile sendikalı olmadıklarını ispat etmelerinin istendiğini söyledi.
Küçükosmanoğlu, Yurtiçi Kargo'nun ortağı Fransız şirket GeoPost'un da bu işten çıkarmalardan sorumlu olduğunu belirterek Fransız konsolosluğuna durumu bildiren bir dosya bırakacaklarını ifade etti.
"Desinler ki bir Kadiye abla vardı"
"Benim çalışma koşullarım çok kötü değildi, ben kızımı ve diğer çocukların çektiklerini gördüğüm için sendikalı oldum" diyor 53 yaşındaki Kadriye Topraktepe.
İstanbul Kadıköy'deki şubede 13 yıldır çay, temizlik işlerini bakıyordu; emekliliğine bir yıl kalmıştı.
Kızı da 10 yıl Yurtiçi Kargo'da çalıştı ancak ağır çalışma koşullarını dayanamayıp ayrıldı.
"Mesai yok. Ne zaman işten çıkacakları belli değil. Her gün dolmuşta gece vakti yolunu gözlerdim. Hiçbir sosyal hakları yok. Ben çay temizlik işlerine bakıyorum, şartlarım kötü değildi. Ama kızımı ve bu çocukların halini görünce yasal hakkımı kullanıp sendikalı oldum. 13 yıllık emeğime bir imza ile kıydılar."
"Bu işyerine sendika eninde sonunda gelecek. Benden sonra gelenler desinler ki bir Kadriye abla vardı. Bizim için mücadele etti. Şimdi onlar sayesinde bu kadar rahat çalışıyoruz diyebilsinler. Tek isteğim bu."
"Çocuklarımı göremiyorum"
Mehmet Şükrütekin de hem operatör hem kurye. 11 yıldır çalışıyordu, üç çocuk babası.
"Akşam eve gidiyorum çocuklarım uyuyor, sabah evden çıkıyorum yine uyuyorlar" diye anlatıyor çalışma koşullarını.
"Sabah saat sekiz buçukta başlıyoruz; akşam kaçta biteceği belirsiz. Mesai ücreti yok. Hiçbir sosyal hakkımız yok. O kadar yoğun çalışıyoruz ki, öğle yemeğini bile 15 dakikada yemek zorundayız.
"İşte tüm bu ağır çalışma şartlarına karşı sendikaya üye olduk ve işten çıkarıldık. İşten çıkarma gerekçesi olarak 'daralma' dediler. Ama şubelerde 'işçi alımı' var diye ilan astılar."
İşçiler, üç şehirde de sendikalı olarak işe geri alınmak için mücadelelerini sürdürüyor. (NV)