İstanbulda Topkapı Sarayı müştemilatı içinde yer alan eski Darphane binasının Tarih Vakfının elinde bir düşünce fabrikası haline gelen salonları hafta sonu Türkiye Sınıf Araştırmaları Merkezinin düzenlediği bir sempozyuma ev sahipliği yaptı.
Sosyal Araştırmalar Vakfının şemsiyesi altında iki gün süren İşçi Sınıfının Değişen Yapısı ve Sınıf Hareketinde Arayışlar Deneyimler başlıklı sempozyumda 37 araştırmacı ve kuruluş temsilcisinin 9 başlık altında yaptığı sunuşlar ve tartışmalarda üretim tarzında ve emek sürecinde gerçekleşen değişimlerin toplumun ve işçi sınıfının bileşiminde, yapısında, örgütlenme ve mücadele biçimlerinde yol açtığı farklılıklar tartışıldı.
Açılış konuşmasını yapan Ankara Üniversitesi Siysal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Tülin Öngenin son yirmi yılda neo-liberal iktisatçıların etkisi altında sınıf kavramını toplumsal çözümlemenin dışına atan post-Marksist akıma yönelttiği sert eleştirilerle başlayan sempozyumda emek araştırmalarıyla ilgilenenler ve emeğin hakları için mücadele edenler için büyük önem taşıyan konularda önemli gözlem ve müdahaleler vardı.
Katılımcılar
Sempozyumun en dikkat çekici yanı, genç akademisyen ve öğrencilerin düzenleyenlerin kaygılarını boşa çıkartacak şekilde iki gün boyunca enerjik bir biçimde tartışmaları izlemeleri ve sorularıyla canlandırmaları oldu.
Tarih Vakfının Darphanedeki toplantı salonunun bütün sandalyeleri iki gün boyunca hiç boş kalmadı. İzleyenlerin yarıya yakınını, sempozyuma sunuşlarıyla katılanların üçte birini kadınlar oluşturuyordu.
Sempozyuma taşınan sunuşların ortak özelliği işçi sınıfının etkin bir toplumsal ve politik güç olma niteliğinin neden ve nasıl yitirildiği ve bunun geri kazanılması olanaklarının nerede bulunacağına ilişkin sorulara yanıt araması ve beliren olanaklara işaret etmesiydi.
Birinci günün ilk oturumu İşçi Sınıfının Değişen Yapısı: Yeniden Oluşumunda Fuat Ercan, Nail Satlıgan, Metin Çulhaoğlu ve Tülin Öngenin neo-liberal ve post-marksist teorisyenlerin proletarya yok oldu iddialarını çürüten sunuşlarının yanı sıra sınıfın yeniden tanımlanması gereksinimine yanıt veren önemli müdahaleleri sempozyumun sonraki oturumlarında ele alınan konuların da birbirine bağlanmasına yardımcı oldu.
Özellikle Nail Satlıganın hizmet sektörünün istihdam ettiği ücretli çalışan oranının göreli artışının işçi sınıfının toplumsal alanını genişlettiğine ilişkin saptaması, öte yandan işçi sınıfı tanımını iş arayanları da kapsayacak şekilde üretim araçlarının özel mülkiyetinden yoksun olan ve geçinmek için işgücünü satmaya çalışanlar olarak genişletme önerisi ilgi çekiciydi.
Metin Çulhaoğlunun işçi sınıfının bir sınıf olarak var oluşunun, otomatik olarak egemen kültürü aşan bir işçi sınıfı kültürü meydana getirmeyeceği, fabrika disiplininin işçi sınıfı kültürünün bir göstergesi olarak tanınmasının, tersine, egemen kültür ögelerinin sol kültür içine taşınmasından başka bir anlam taşımayacağı uyarısı dikkatle dinlendi.
Sorunlar
Sempozyumun sonraki oturumlarında da saha araştırmalarına, anketlere, deneyim çözümlemelerine dayanan, önemli ve değerli sunuşlar gerçekleştirildi. Bununla birlikte sunuşlar için tanınan sürenin yirmişer dakikayla sınırlı olması, buna karşılık sunuş yapanların müdahalelerini bu süreye sığacak biçimde yoğunlaştıramamaları ve tartışmaya ayrılan sürelerin de gitgide kısılması verimin nispeten düşmesine yol açtı.
Kapsadığı konuların çokluğu ve çeşitliliği ile zamanın kısıtlılığı arasındaki çelişki sempozyum sonuna kadar giderilemedi.
Ancak sempozyumun baştan sona ses kaydının yapılmış olması konuyla ilgilenenler için bir şans sayılabilir. Önümüzdeki aylarda işçi hareketinin kendisini yeniden değerlendirmesine olanak verebilecek pek çok esaslı düşünce ve deneyimin derli toplu bir biçimde sunulması katılma fırsatını kaçırmış olanlar ve sunuşlar üzerinde yeniden düşünme ihtiyacı duyanlar için önemli bir katkı olacak.
Yoklar
Sempozyumda tanıdık, tanınınmış yüzler pek azdı, katılanlar tersine çoğunlukla hemen hiçbiri medya tasallutuna uğramamış, genç öğretim üyeleri, görevlileri, öğrenciler ve sosyalistlerdi. Masaları yumruklayanlar, fikrini kabul ettirmek için haykıranlar da yoktu. Olgularla desteklenmiş, ayrıntılı çalışmaların ürünü olan sunuşlara yöneltilen kimi itirazlara hoşgörü ve bilgi yoksunu kükreyişlerle karşılık veren de.
Ancak Türkiyede faaliyet halindeki çok sayıda sosyalist, devrimci, emekçi partisi ve grubundan bildik simalar da yoktu hafta sonu Darphanede; sol, devrimci günlük gazetelerin muhabirleri de! Solun ve işçi hareketinin solan etkinliğinin İşçi Sınıfının Değişen Yapısında aranması gerekebileceğinin onların da gündemine girmesi için Türkiye Sınıf Araştırmaları Merkezinin etkinliklerini artırarak sürdürmesi gerekecek. (EK)