Haziranda yapılacak Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) toplantısı öncesi düzenlenen çalışma, birçok uluslararası sendika temsilcisini, akademisyenleri, basın çalışanını bir araya getirdi.
Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, ILO Ankara Ofisi ve AB Komisyonu Ankara Büyükelçiliği de katılımcılar arasındaydı.
Çelebi: Artık sosyal diyalog mekanizmalarında yer almayacağız
DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, ILO Türkiye temsilcisi Gülay Aslantepe'nin ILO'nun sendikal haklar konusundaki yasal düzenlemeleri yıllardır eleştirmesine karşın hükümetlerin bu eleştiriler doğrultusunda verdikleri sözleri bir türlü yerine getirmediğini ifade etmesinin ardından yaptığı konuşmasına "ILO'dan ne bekliyoruz?" sorusuyla başladı.
Çelebi sorusuna, "Artık hiçbir şey beklemiyoruz. Önceki dönemlerde sosyal diyalog diye tabir edilen yöntemi çok önemsedik, ama bu yöntemle istenilen sonuçları alamadığımız ortada" sözleriyle yanıt verdi. Sendikacılar olarak kendilerini iktidarlar tarafından aldatılmış, yanıltılmış hissettiklerini söyledi.
"Her ILO toplantısı sonrasında sözler veriliyor, altında koskoca bakanların imzası olan protokoller imzalanıyor, ama verilen sözler tutulmuyor, yasalar çıkartılmıyor.
"Bu ülkede örgütlenme özgürlüğü yok. Sendikalı olmak yasalardan kaynaklanan bir hakkın kullanımı değil; ağır bedelleri var. Bedeli işsiz kalmak, kara listeye alınmak."
Karma İstişare Komisyonu, ILO, Ekonomik ve Sosyal Forum gibi diyalog mekanizmalarında artık yer almayacaklarının altını çizen Çelebi, "Kendi mücadelemizi kendi özgücümüzle ve kendi yöntemlerimizle vermekten başka çaremiz kalmadı" dedi.
"Yasal düzenlemelerde ILO standartları esas alınsın"
Çelebi, iktidarların bu görüşmelerde, 3 konfederasyonun ortak bir kararla hareket etmesini isteyerek de sorunları çözümsüzlüğe ittiklerini belirtti.
"12 Eylül hukukunu savunan, sarı sendikacılık yapmak isteyen bir sendikayla anlaşmamız bekleniyor. Böylece iktidar topu bize atmış oluyor" diyen Çelebi, çözümden yana bir tavrın, konfederasyonların uzlaşmazlığını bir yana bırakıp uluslararası ILO standartlarını belirleyici kabul etmek olduğuna işaret etti.
Kutal: Çözümü sadece yasalardan beklemek iktidara bağımlı kılar
Toplantının bir diğer konuşmacısı, İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Metin Kutal, sendikal örgütlenmenin tek başına yasal bir sorun olmadığına, çözümü daha geniş bir çerçevede düşünmek gerektiğine dikkat çekti: "Çözümü yalnızca yasalardan beklemek, bizi hükümete, siyasal iktidara bağımlı kılar".
Sorunun öncelikle "sendikal bir sorun" olduğunu söyleyen Kutal, Çelebi'nin "Kendi özgücümüzle sorunları çözeceğiz" yaklaşımını desteklediğini ifade etti.
Türkiye'deki sendikaların yakın zamana kadar siyasal faaliyet modeli belirleme yoluna gitmemiş olmalarına dikkat çeken Kutal, "Demokratik ülkelerde siyasetle uğraşmayan bir sendikacılık düşünülemez" diyor. Kutal, bu noktadan hareketle, sendika içi demokrasinin işlerliğinin önemine de değindi.
İtalya FİOM'dan Alessandra Mecozzi de, "Yasal düzenlemelere ihtiyacımız var, ancak yasalar aslında bizlere güç dengelerini yansıtıyor" sözleriyle açılışta konuşan Çelebi'nin sözlerine destek verdi.
Uluslararası dayanışma hak ihlalini önleyebiliyor
Atölye çalışmasına katılan işçilerden Olcay, Mart 2006'da çalıştığı çokuluslu şirketten sendikalılaştırma çalışmaları yürüttüğü için "elebaşı" olarak görülerek atıldığını anlattı.
"Yabancı şirketler, Türkiye'deki işçileri ucuz iş gücü olarak görüyor. Söylemler icraatta değişiyor. Türkiye'de ortalama ömür 66 yıl. Emeklilik yaşını 65'e çıkarma çabaları var. Sendikasızlaşma bu şekilde devam ederse hayatlarımızı nasıl sürdüreceğiz?"
Delphi Otomotiv Sistemleri San. Tic. A.Ş.'de çalışan işçi Suat İçsel'se sendikalaşma nedeniyle işten atılmalara karşı verdikleri mücadeleyi, uluslararası sendikal dayanışma ve iç örgütlülükleriyle aştıklarını anlatıyor.
Bu örnekte, sendikaları Birleşik Metal-İş'in CGT ve Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu'yla (IMF) bağlantıya geçmesi, şirketin geri adım atmasını sağlamış.
Toplantıya Belçika CCMB'yi temsilen katılan Luc Triangle, Kartal Bossal'da örgütlenme çalışmaları nedeniyle işçilerin işten çıkarılmasını, Fransa, Belçika ve İspanya'da bir grev örgütleme tehdidiyle önlediklerini anlatıyor.
"Uluslararası sendikal dayanışma çok önemli.Sendikalar ülkeleri dışında da sorumluluk üstlenmeli. 'Bu Türkiye'nin sorunu' deyip geçemeyiz."
Türkiye'ye geldiğinde bu şirketin yöneticisiyle görüştüğünü ifade eden Triangle, sözlerine şunları da ekliyor: "Türkiye'de yöneticiler, işverenler, sendikalarla çalışmaya alışık değil. Sendikaları başedilmesi, işyerinde engellenmesi gereken oluşumlar olarak görüyorlar."
Koch: İşverenleri sendika konusunda eğitmelisiniz
Daha sonra söz alan Avrupa Metal İşçileri Federasyonu'ndan (EMF) Hardy Koch, Triangle'ın gözlemine dikkat çekerek "İşverenleri sendikalar konusunda eğitmelisiniz" dedi.
Koch, Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'de sosyal politika açısından neler olduğunu önemsemediği söylemine katılmadığını belirten, AB sürecinde yeni aday ülkelerin entegrasyon sorununun önemine dikkat çekti.
Uluslararası Metal İşçileri Federasyonu'ndan (IMF) Ronald Blum, büyük uluslararası şirketlerle 2001 yılından bu yana yapılmış 15 anlaşmanın önemine dikkat çekti:
"Bu anlaşmalarda yer alan bir hükme göre, şirket sadece kendi şubelerinde değil, taşeronlarında da temel işçi çalıştırma standartlarına uyulacağını taahhüt eder."
Mecozzi: Uluslararası bir stratejiye ihtiyacımız var
Alessandra Mecozzi'yse pratikte karşılaşılan soruna dikkat çekti. "Uluslararası çerçeve antlaşmalar, şirketlere işçi haklarını belli durumlarda koruma zorunluluğunu dayatıyor, ama bu yasalardaki eksiklikler nedeniyle tam olarak uygulanamıyor."
Mecozzi, sadece direniş gösteren işçilerin desteklenmesinin sorunun çözümü için yeterli olmadığını ifade etti. "Küreselleşmiş bir kapitalist dünyada, daha geniş, güçlü, uluslararası bir strateji geliştirmeye ihtiyacımız var."
Priegnitz: Sendikalı olanı işten atmanın kılıfı "performans düşüklüğü"
Almanya IG Metall'den Klaus Priegnitz konuşmasında, çalışmaya katılan işçilerin aktardıkları deneyimlerden de yola çıkarak, şirketlerde sendikalaşmaya karşı gösterilen tepkileri şöyle anlattı:
"Sendikalaşma nedeniyle işten atılmalarda, gerekçe neredeyse hep 'performans düşüklüğü' oluyor. Birçok baskı yönteminin yanında, fiziksel şiddet bile kullanılıyor, hatta bu artık alışıldık, kanıksanmış bir şey. Bir sonraki aşama, sendika üyesi kişilerin sayısının sürekli sorgulanması oluyor. Sendika üyelerinin noter onayıyla üye olması ve üyeliğini iptal ettirmesi uygulaması ise zaten çok saçma."
Yanardağ: İşçi haklarının medyada az yer bulması tesadüf değil
Atölye çalışmasına katılan basın temsilcilerinden eski Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Merdan Yanardağ, Türkiye'nin ucuz iş gücü kaynağı olarak görülmesinin yarattığı sıkıntılara işaret ederek, sendikal mücadelenin antiemperyalist mücadeleden ayrılmaz olduğunun altını çizdi.
"AB bir sermaye birliğidir. AB ülkelerinde de sosyal devlet kazanımlarının tasfiye edilme süreci yaşandığı göz önüne alınırsa, bunun Türkiye'de katlanarak yaşanacağı kesindir"
İşçi haklarına dair mücadelelerin medyada çok sınırlı bir yer işgal edebilmesini de, Yanardağ şu sözlerle eleştirdi:
"Son 15 yılda basın sermayedarları, aynı zamanda petrol işiyle uğraşıyor, banka yönetiyor, tarım alanında faaliyet veriyor ya da birçok aracı kurumun işletmesini yapıyor. Basın patronların refleksi bir işveren refleksidir. Bu haberlerin medyada bu kadar sınırlı yer bulması tesadüf değildir."
Yanardağ, " basının böyle bir sermaye yapılanması içinde yer almasına karşı mücadele etmenin" gerekli olduğunu vurguladı. (AGS/TK)