İnşaat işçisi Sebahattin Çelik (31) bir buçuk ay önce İstinye'de bulunan Seba İnşaat'taki işinden çıkarıldı. Gösterilen neden "işe gelmemesi"ydi ama aslında o tarihlerde hastanede yatıyordu.
"İş yerinin haberi vardı. SSK'liyim" diyen Çelik, ödenmeyen ihbar tazminatını albilmek için mahkemeye gitti.
"Benim gibi bir sürü insan var. Arkadaşlarım aylardır maaş almadan çalışıyor. Ne çıkabiliyorlar ne de paralarını alabiliyorlar."
"İşsizlik sigortası akmasa da damlıyor"
TÜİK, Kasım 2008'de işsiz sayısının 645 bin kişi artarak 3 milyona yaklaştığını açıkladı. İktisatçılar gerçek rakamın çok fazla olduğunu söylüyor. Prof. Fuat Ercan krizin bahane edildiğini, sistemin zaten işsizlik yarattğını söylerken, Psikiyatri Derneği işsizliğin yarattığı yıkıma dikkat çekiyor.
İstanbul Tophane'deki Türkiye İş Kurumu (TİK) binasının önünde konuştuğum Çelik işsizlik sigortasından yararlanmak için başvuracak. Maaşın miktarıyla ilgilenmiyor. Tek amacı "akmasa da damlaması".
TİK binasına gelen insanların hikayeleri üç aşağı beş yukarı aynı. Hepsi işsiz, hepsi işten çıkartılmış, hepsinin durumu kötü, hepsi umutsuz.
Binadan büyük bir kızgınlıkla dışarı çıkan Ayşe'yle (45) konuşmak istiyorum ama hızla uzaklaşırken yüksek sesle sadece şunu dedi:
"Haftalardır buraya geliyorum ama hep bir şey eksik. Üç kuruş için bizi rezil ediyorlar."
Bayram Koç (35) otel çalışanı. 2001 krizinde de işten çıkartılmış. İş arıyor ve alacağı işsizlik ödeneğinin yeterli olacağını düşünüyor. "Tabii benim gibi evli olmayan, kira ödemeyen biri için. Yoksa bu miktar hiçbir ailenin derdine derman olamaz."
"Krizde kadın olmak da zor, işsiz olmak da"
20 gün önce "kriz gerekçesiyle" bir otomobil fabrikasından atılan 70 işçiden biri olan Cem Sertkaya (31) moralinin çok bozuk olduğunu, günlerdir kendini kötü hissettiğini söyledi.
"İnsana çok koyuyor. Hevesle çalışırken patron geldi ve işten atıldığımı söyledi. O şokla arkadaşlarımla vedalaşamadım bile. Günlerdir evden sadece buraya gelmek için çıkıyorum."
Sertkaya faturaları ödemekte zorlandığını söylerken, yanımızdan geçen ve devlet memuru olduğunu söyleyen bir erkek "Herkes işsiz, herkes krizde. Ne iş var ne para!" deyip yürümeye devam etti.
Deri işçisi Emine Kaya (45) da "kriz gerekçesiyle" işten atılanlardan. "Ne zaman kriz olsa en çok çalışan kadınların mağdur olduğunu" söyledi. Kocası emekli olan Kaya da işsizlik maaşına başvurdu. "Bir emekli maaşıyla geçinmek imkansız. Tasarruf etmekle, evden dışarı çıkmamakla da olmuyor. Askerdeki oğluma da para yolluyoruz. Onun harçlığı olur diye umuyorum."
"Ufukta kriz gören işçi çıkartıyor"
TİK'teki işlemlerin ağırlığından şikayet eden Adnan Küçükoğlu (41) evli ve iki çocuk babası. Aralık ayında çalıştığı şirket "iflas ettiğini" söyleyerek işine son verdi. Ancak şirket şu an faaliyetlerini sürdürüyor ve Küçükoğlu'nun anlattığına göre 200 bin liralık bir bina satın almış.
"Tazminat alamadığım için şirketi mahkemeye verdim ve bu binayı aldıklarını da bu vesileyle öğrendim. Ve bir kere daha anladım ki patronlar ufukta krizi gördükleri anda işçileri gözden çıkartıyorlar."
1994 ve 2001'deki ekonomik krizlerde de işsiz kalan Küçükoğlu herhangi bir sendikaya üye olmadığını, sendikalara inanmadığını söylese de işçilerin de işsizlerin de en büyük eksikliklerinin "örgütsüzlük" olduğunu belirtiyor.
Günlerdir TİK binasına gelen Küçükoğlu 100 liraya yakın para harcadı. Yani almayı umduğu maaşın yarısından biraz azı. Ancak günler sonunda öğrenmiş ki sigortadan faydalanabilmek için 600 günlük priminizin ödenmiş olması gerekiyor. Oysa Küçükoğlu'nun ödenen gün sayısı 470 gün.
"Bunu öğrenmek için defalarca geldim, sayısız evrak edindim, fotokopiler çektirdim. Maaşı alamayacağımı bunların hepsini yaptıktan sonra öğrendim."
"Bu kriz kendimizi avutarak geçmeyecek"
Tophane'de iş arayan ya da işsizlik sigortasına başvuran insanlar emekçilerin birlikte mücadele etmeleri halinde durum değişebilir mi sorumuza şöyle yanıtlar verdiler:
Çelik "Ağabey ben tarikattayım, cemaati bilirim ama örgüt bilmem", Kaya "Bu yaştan sonra ne örgütlenmesi oğlum. Olmaz öyle"; Sertkaya "Ben o konuları bilmem" ve Koç "Allah'a şükredelim".
Bir tek "Tek eksiğimiz örgütlenmek" diyen Küçükoğlu aksini söylüyor:
"Evde hanımla, çocuklarla birbirimizi avutuyoruz. Bu da gelir bu da geçer diyoruz. Ama hepimiz geçmeyeceğini biliyoruz. Bu yüzden çalışan, çalışmayan herkesin bu gidişata dur demesi gerek. Bu da ancak birlikte hareket etmekten geçiyor."(BÇ)
* Fotoğraflar: Alberto Tetta