Kimisi için Yüzüklerin Efendisi’ndeki Orta Dünya’da kimisi için de Harry Potter’ın büyülü dünyasında yaşardı troll’ler. Dev gibi, çirkin, birazcık kafasız, genelde de kötü efendilerin hizmetindeydiler. Ve gerçek değillerdi elbette. Sosyal medya dediğimiz şey hayatımızda mevzisini genişlettikçe sanal da troll’ler yeniden karşımıza çıktılar.
Sosyal medya mevzisini şöyle genişletti: Önce Facebook geldi. İlk başta aile büyüklerimizin bile orada oluşunu yadırgadık, sonra hepsine alıştık. Ardından Twitter geldi. “Mikroblog” diyorlardı. Önce anlamadık hikmetini. 140 harfle derdimizi anlatmayı tuhaf bulduk. Nihayetinde Twitter’daki anonimlikten, sansürsüz mecrada istediğimiz şeyleri yazmaktan hoşlanır olduk. Üstelik Roboski, Van Depremi, Gezi Olayları sırasında faydasını da gördük. Yardım kampanyaları, koşturanlar, bir şeyler yapmak için çırpınanlar... İyi bir şeydi o zaman bu Twitter?
İşin siyasi boyutu da şekillendi bir süre sonra, Twitter hesapları olan vekiller, gazeteciler vardı; ulaşılabilir hale gelmişlerdi. Böylece herkese farklı anlamlar ifade eden alanda kimimiz kişisel şeyler paylaşırken kimimiz de kendi meşrebince derdini anlattı, şikayet etti, hatta müdahil oldu ülke gündemine.
Zamanla Twitter çok takipçili “fenomenler” yarattı. Her söylediği ilgi gören, yazdıkları insanlar tarafından paylaşılan, daha önce tanımadığımız ama bir anda ünlenen insanlar. Kimi kitap yazdı, kimini ekranlarda gördük. Bazıları gazetelerde yazı yazmaya da başladı. Bir yandan da yazdıkları ciddi ve gerçek mi bilemediğimiz, çoğunlukla mizahi şeyler yazan ama bir yandan küfürlü de konuşan, anonim kullanıcılar yani “troll”ler geldi.
Ekşi Sözlük takipçi ve kullanıcıları tanıyordu onları, çünkü orada başlamıştı bu trollük müessesesi. Sözlükle ilgisi olmayanlar ise yeni tanışıyordu onlarla.
Sınırsız ilgi alanı, ifade özgürlüğü, anonimlik vardı. Ancak bir an geldi “sınırımız nedir” sorusu tartışılmaya başlandı. İfade özgürlüğü çerçevesinde neleri yazabilirdik?
İnsanları, onların kişiliğini, özelini hedef almak ne doğruydu. Üstelik bunu yapan sadece biz sıradan kullanıcılar değildik. Siyasiler tarafından hakarete uğrayan, tehdit edilen, mahkemeye verilen kullanıcılar oldu. Gezi sürecinde atılan tweet’ler suç sayıldı, destek verdiği öne sürülen kişiler tutuklandı. Yazdıklarımızın takip edildiği, incelenip bir gün aleyhimize kullanılmak üzere arşivlendiği dahi söyleniyor.
Bu sırada ülke yine yüklü gündemiyle çalkalanırken önce Twitter sayfalarımıza sonra da gazetelere bir haber düştü. “Aylin Aslım bir Twitter troll’üne dava açtı ve davayı kazandı.”
Sosyal medyada ortalık karıştı birdenbire; Aylin Aslım’ı haklı bulanlar da oldu, dava edilen kişiyi savunanlar da, dava emsal sayılırsa ifade özgürlüğü zarar görür mü diye endişelenenler de vardı...
Olay Aylin Aslım’ın attığı bir tweet ile başlamıştı: “Abazan trollerin en neşeli saatleri bu saatler. Adamsınız, adamın dibisiniz. Sizin de işiniz zor be”.
“Abazan” yakıştırmasına takılan Cihat Akbel adlı bir kullanıcı, “Aylin Aslım abazanlardan özür dilesin” konu başlıklı mesajlar yazma çağrısı yaptı ve işler kontrolünden çıktı. Kendisini incitecek esprilerin yapıldığı ve kendini tehdit altında olduğunu hissettiği gerekçesiyle Aylin Aslım, bu kampanyayı dava konusu yaptı. Mahkemede Cihat Akbel, Aylin Aslım’ı tehdit etmek suçundan beş ay hapse çarptırıldı. Ceza ertelendi.
Twitter’ın tanınmış simalarından @travisandtyler ve @ApoUyan’a “trollük” ve ifade özgürlüğü meselesini sorduk. Her ikisi de eski Ekşi Sözlük yazarı, @travisandtyler metin yazarı, @ApoUyan ise avukat, dolayısıyla hem Ekşi Sözlüğü, hem Twitter’ı, hem de fenomenlik, trollük gibi kavramları yakından biliyor ve gelişimini takip ediyorlar.
Sosyal medyada "fenomenlik, trollük" gibi kavramlar son zamanlarda çok konuşulur oldu. Sizce bu kavramların anlamı nedir?
ApoUyan: Sosyal medyada fenomenlik ikinci evresine girdi. Artık takipçi sayısından bağımsız olarak birçok kişi bu mecrada tanınır, bilinir konumda. Çünkü sosyal medyayı etkin kullanan hemen herkes diğer kullanıcılar tarafından biliniyor. Hemen herkes birbirinden haberdar. Hatta belirgin kamplaşmalar zemininde insanlar birbirinin hangi kamptan olduğunu da biliyor. Bu bağlamda, suya sabuna dokunmayan eski tip fenomenlerin pek kale alınmadığı yeni bir iklim oluştu. Bu yoğun fikri, sosyal rekabet vasat olanı eleyip entelektüel seviyeyi yükseltiyor ve mizah algısını kuvvetlendiriyor. Artık iki Latince terimle kimseyi etkileyemeyeceğiniz, Recep İvedik esprileriyle insanları güldüremeyeceğiniz yeni bir dünya oluşuyor. Ancak diğer yandan bilgiye hızlı ulaşmak gibi bir misyon biçilen sosyal medya kavga, öfke ve nefreti de kolay ulaşılır kılıyor.
DurdenTravisTyler: Ekşi Sözlük (ve hatta birkaç iyi sözlük daha), Türkiye’de internet jargonunu oluşturmuş bir mecradır, okuldur. Bir dönem okuyucusu ve kullanıcısı olmaktan büyük keyif aldım. Bugün Türkiye’de sosyal medyada tartışılan her şey orada filizlendi, trollük de dahil. Şimdilerin Twitter’da fenomen diye tabir edilen karakterler, Ekşi’de “celebrity” kavramıyla tanımlanırdı. Fakat Ekşi Sözlük’te celebrity diye tabir edilen çok okunup sevilen yazarlar Twitter fenomenlerinden farklıdır. Öncelikle öyle ya da böyle, bir şekilde bir bilgi birikimi gerekirdi celebrity kabul edilmek için. Celebrityler bir de bunun üzerine ironikti, anarşistti, yapıbozumcuydu. İroni, ekşi sözlüğün en önemli yapı taşlarından biriydi. Yani celebrity olunması için komik olmak ya da provokatif olmak yeterli değildi ama şu an böyle değil. Zaten “troll” tartışması da bu noktada başlar.
Nasıl bir tartışma bu?
DTT: Çünkü ironi yapan celebrity, birçok kişi tarafından, yanlış olarak sadece komik olarak algılandı ve taklit edildi. Yapılan iş komiklikti, mizahtı ve kışkırtıcı olmak yeterliydi. Şifrelerin bu olduğu algısı ilk trolleri çıkarmaya başladı Ekşi Sözlük’te. Yani ironik eşittir troll, yanlış eşleştirilmesi yapıldı. Benim de içinde olduğum ciddi sayıda bir grup ekşi sözlük kullanıcısı, bu troll işinden rahatsız olduğumuzu defalarca dile getirdik. Çünkü “trolleme” diye tabir edilen şeyin içinin boş, seviyesiz bir kışkırtma olduğunu, onu bunu kızdırma yoluyla gündemde kalmak ve dikkat çekmek olduğunu düşünüyorduk.
Ama bu eğilim tutmuş görünüyor…
DTT: Maalesef ülkemizdeki neredeyse tüm insanlar, ben dahil, kavga, tartışma izlemeye bayılırız. Troller de sürekli kavga çıkarıyordu, millet de doluşup izliyordu. Trolleme işi öyle büyük bir hızla ilerledi ki, bence sözlüğün sonu da oldu. Çünkü artık insanlar içerik üretmekten çok, dikkat çekmeye yönelik tartışma yaratıcı, mesnetsiz, hiç bir amacı olmayan başlıklar açmaya başlamıştı. Ben ve benim gibiler de bu süreçte ya da bu sürecin ortaya çıkardığı finalde koptu sözlükten. Çünkü artık içerik üretilmeyen Ekşi Sözlük de sözlük değildi, sadece ekşiydi.
Özetle Ekşi Sözlük’te işbilir ellerdeki ironi, troll tanımı altında hakaret ve dalga geçme aracı olarak kullanıldı, anlamını yitirdi sosyal medyada. Yani, ironi kendi çocuklarını yedi.
Aylin Aslım olayı özelinden bakarak bu durumun hukuki boyutları hakkındaki fikriniz nedir?
AU: Aylin Aslım-Cihat Akbel davasında yargılamanın, özellikle delillerin değerlendirilmesi bağlamında çok sorunlu olduğunu düşünüyorum. Ancak içeriği kelime anlamının oldukça dışına taşıp “sanal bully”, toplu taciz boyutlarına ulaşan trollük müessesine karşı bu eylemin hedefi olan insanlara "Dava açma" denmesini de haklı bulmuyorum. Hırpaladığın kişiye "biz sana vururken öyle hareketsiz kal ki daha rahat vuralım" demek gibi bir şey bu.
Bu mahkeme kararının emsal sayılacağı, bu karar üzerinden ifade özgürlüğünün kısıtlanabileceği söyleniyor.
AU: Bu mahkeme kararı yüzünden iktidarın artık sosyal medyada muhalifleri daha kolay susturabileceği iddiası, kimse kusura bakmasın ama bugüne kadar duyduğum en saçma argüman. İktidarın muhalifleri susturmak için Aylin Aslım davasının sonucunu beklemeye ihtiyacı olmadığını son 6-7 yıllık tecrübelerimizden biliyoruz. Buradan yola çıkarak şunu da söyleyeyim, trollük müessesinin muhalif bir tarafı yok. Bugüne kadar yerleşik değerlere, özellikle katı muhafazakar dünyaya yönelmiş yaygın bir troll eylemine rastlamadık. Hedef olarak sosyal medyada gerçek isimleri ve kimlikleri ile yer alan ve kendini savunma ihtimali düşük olan ünlü/ünsüz kadın, eşcinsel vb kişiler seçiliyor daha çok. Trollerin ve trollseverlerin Aylin Aslım'a olan nefretlerinin sebebi de ilk kez birinin kendini öyle ya da böyle savunma yolunu seçmesi. Sokakta laf atılan kadının başını eğip cevap vermeden uzaklaşması gerektiği yönündeki erkek anlayışının bir devamı bu tepkiler.
DTT: Aylin Aslım olayı yaşanırken çok önemsemedim mevzuyu. Gençler eğleniyor, yine bir ünlünün hassas noktasından yakalamışlar, olayı sündürüyorlar diye düşünmüştüm, Twitter’da hep yapılan şey çünkü. Ama olay çok büyükmüş meğer. Üç gün TT kaldı mevzu. Çok eğlendiğimi söyleyemem. Nihayetinde Aylin Aslım dava açmış. Ben olsaydım açmazdım evet ama sonradan okuduğum tweetler gerçekten atılmışsa kimse de Aylin Aslım’a neden dava açtın deme hakkını kendinde göremez.
Bu işlerin hukuki sınırları nedir bilemem ama kendi açımdan sosyal medyada sınırım vicdanımdır. Ek olarak sokakta bir insanın yüzüne edemeyeceğim lafı da etmem internetten.
Ekşi Sözlük trolleri ile Twitter trolleri arasında fark var mı?
DDT: Mesela ekşi sözlükteki troll tek gezerdi, tek başına avlanırdı. Twitter trolleri daha çok sürüler halinde geziyor. Linç kültürü meselesine de buradan bağlanıyor mevzu. Zaten ki işte bu lincin sonu da Aylin Aslım örneğinde olduğu gibi, vahim nihayetleniyor genelde. Çünkü olay artık trollemeden, dalga geçmekten de çıkıp, yüzlerce kişinin bir kişiye yüklenmesine, hakaret etmesine dönüyor amaçsızca. Çıkış amacı eğlence de olsa, olayı ilk başlatan kişinin amacında yürümesi de mümkün olmuyor, yürümüyor da, her kafadan bin hakaret yükseliyor ki bu da aslında bir nevi linç.
Bir de belirtmek gerekir ki insanlar her olayda olduğu gibi trolleme olayına da sadece kendi hayat görüşü çerçevesinde, sahtekarca bakıyor. Fikren benimsemediği, karşı olduğu kişilerin trollerce tartaklanmasına ses çıkartmayıp, kendi önemsediği konularda trollemeye karşı çıkıyor. İşin acıklısı asıl bu tavır trolleri besliyor. Çünkü bu ikiyüzlü tavırları örnek gösterip biz haklıyız deme şansı buluyor Troller.
Peki Aylin Aslım yerinde olsan, dava açar mıydın?
Ben dava açmazdım ama, yaşanan olayları, atılan tüm tweetleri her açıdan düşünürseniz Aylin Aslım dava açmakta haklıdır ama cezalandırılması gereken kişi dava açılan ve suçlu bulunan Cihat Akbel midir, ondan çok emin değilim; çünkü kötü niyetli biri olmadığından eminim Cihat’ın. Özür dilenerek kapatılacak bir mevzu olduğunu düşünüyorum tüm iyi niyetimle. (GÖ/AS)