Haberin Kürtçesi için tıklayın
Güney Afrika Cumhuriyeti'nde ırk ayrımcılığı (apartheid) rejimine karşı mücadele eden Nobel Barış Ödüllü Desmond Tutu başkent Cape Town’da 90 yaşında hayatını kaybetti.
Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, ırkçılıkla mücadelenin simge isminin ölümünü duyururken, "Ulusumuzun olağanüstü bir Güney Afrikalı nesline vedasında bir başka yas dönemi" dedi.
Ramaphosa, Başpiskopos Desmond Tutu'nun 'özgürleştirilmiş Güney Afrika'nın gelecek nesillere miras bırakılmasına yardım ettiğini' dile getirdi.
Tutu, Nelson Mandela gibi 1948-1991 arası Güney Afrika'da beyaz azınlık hükümetinin siyah çoğunluğa dayattığı ırk ayrımı-ayrımcılık politikasını bitirmeye yönelik hareketin öncülerindendi.
Tutu, Güney Afrika'da apartheid rejimine karşı yürüttüğü mücadele nedeniyle 1984'te Nobel Barış Ödülü’le layık görülmüştü.
Desmont Tutu’nun hayatı
Tutu, 1931’de Johannesburg'un 160 km güneybatısındaki bir tarım kasabası olan Klerksdorp'ta doğdu.
Babası bir okul müdürü annesi ise hizmetçiydi. Üniversitede öğretmenlik eğitimi. 1960'da Anglikan Kilisesi rahibi olarak atandı. Daha sonra Birleşik Krallık'a giderek burada ilahiyat alanında yüksek lisans yaptı. 1966'da ülkesine döndü. Güney Afrika’daki üniversitelerde dersler vermeye başladı.
1970’lerin ortalarında Güney Afrika'nın ırk ayrımcılığı ve beyaz azınlık yönetimine dayalı apartheid sisteminin en önde gelen muhaliflerinden biri olarak ortaya çıktı.
Ulusal Parti hükümetini apartheide duyulan öfkenin ırkçı şiddete yol açacağı konusunda uyardı. Ancak, bir aktivist olarak şiddet içermeyen protestoları destekledi. Oy hakkı için dış ekonomik baskıyı savundu.
Aynı zamanda kurtuluş hareketine öncülük eden ve şu anda 20 yılı aşkın bir süredir Güney Afrika'da iktidarda olan Afrika Ulusal Kongresi'ne (ANC) hep mesafeli kaldı. Silahlı mücadeleyi desteklemeyi ve Nelson Mandela gibi koşulsuz liderleri desteklemeyi reddetti.
Beyaz muhafazakarlar onu hor görürken, birçok beyaz liberal onu fazla radikal buluyordu. Siyahlar da onu aşırı ılımlı olmakla suçladı. Kendisini kışkırtıcı ve hain olarak gören apartheid rejiminin destekçileri tarafından birçok kez tehdit edildi.
1985'te Johannesburg Piskoposu ve 1986'da da Güney Afrika'nın Anglikan hiyerarşisindeki en kıdemli pozisyon olan Cape Town Başpiskoposu oldu. Aynı yıl, Tüm Afrika Kiliseler Konferansı'nın başkanı seçildi. Bu da tüm kıtayı tanımasına zemin hazırladı.
Güney Afrika Cumhuriyeti'ni 1948-1994 yıllarında yöneten apartheid rejiminin son cumhurbaşkanı Frederik Willem de Klerk 1990'da hapis tutulan Nelson Mandela'yı serbest bıraktı.
Mandela’nın serbest kalmasından sonra ikili, apartheidi sona erdirmek ve çok ırklı demokrasiyi başlatmak için müzakerelere öncülük etti. Apartheid rejimiyle eşitlik isteyen yerliler arasında arabuluculuk yaptı.
1994 genel seçimlerinde Mandela’nın başkanlığa gelmesinden sonra Tutu, geçmişteki insan hakları ihlallerini araştırmak üzere Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu'nun başına getirildi.
Tutu ayrıca apartheid rejiminin düşüşünün ardından eşcinsel hakları için kampanya yürütmeye başladı. Tutu'nun ülkedeki tüm renkleri kapsamak için ortaya attığı "gökkuşağı ulusu" kavramı kamuoyunda bir hayli popüler hale geldi.
Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu'ndaki deneyimi travmatik oldu. Her gün dinlediği tanıklıklar onu derinden etkiledi. Başını ellerinin arasına alıp ağlarken ki görüntüleri televizyona yansıdı.
1990'ların sonlarında prostat kanserine yakalandı. Bunun üzerine eşi ve dört çocuğuyla daha fazla zaman geçirmeye başladı. Ancak hastalığına rağmen siyasetin içinde yer almaya devam etti.
ANC'nin politikalarını eleştirdiği için Nelson Mandela'nın 2013'teki cenaze töreninden dışlandı. Onun yokluğu kamuoyunda tepkiye neden oldu. Tutu daha sonra “çok incindiğini” söyledi.
2009'da Barack Obama, Tutu'yu “Özgürlük için manevi bir lider… Anavatanının sınırlarının çok ötesinde bir nezaket ve umut sembolü haline gelen saygın bir devlet insanı” olarak tanımladı.
İsrail-Filistin çatışması, Irak Savaşı gibi konularda ezilen halkların yanında durdu. Kürtlerin bağımsızlığını savundu. (HA)