Prof. Saeed Rahnema, "rejimin iki parçası" diye adlandırdığı, Musavi'nin temsil ettiği reformcular kanadının ve Ahmedinecad'ın temsil ettiği muhafazakarlar kanadının ikisinin de gerginliğin ve sivil itaatsizliğin kontrol edemedikleri biçimde artmasından korktuğunu yazıyor.
"Yeni bir devrim değil"
York Universitesi öğretim üyesi, Znet'teki yazısında, "Seçim sonrası olaylar yeni bir devrim gibi görünse de öyle değil; İslami rejime doğrudan meydan okuyacak örgütlülükten yoksun" diyor. Musavi'nin geri adım atması halinde bunun bir siyasi intihar olacağını, Musavi'yi eksi cumhurbaşkanı Hatemi gibi taviz veren bir siyasi figüre dönüştüreceğini söyleyen Rahnema'ya göre, gücünü ordu/güvenlik kuvvetleri, muhafazakar din adamları gruplarından alan Ahmedinecad'ın geri adım atması halinde de, bu asker/güvenlik kuvveti düzeni ve Dini Liderlik sistemi onarılmaz yara alacak.
Yaşananları, sonuçları ne olursa olsun, İslam Cumhuriyeti'nin 30 yılı içindeki en kritik dönemeç olarak tanımlayan Rahnema, İran'da sivil toplumun adım adım kendi egemenliğini kurmaya doğru ilerlediği kanısında.
Woods: Devrim başladı
Yazısının Türkçe çevirisi sendika.org'da yayımlanan Alan Woods'sa daha iyimser. İran'da bir devrim sürecinin başladığını, sadece devrimci bir partinin eksik olduğunu yazıyor, "Tüm dünya işçilerini İranlı kardeşlerimizi desteklemeye ve onlara yardım etmeye çağırıyoruz" diyor.
"Ne Ahmedinecad ne de Musavi İranlıların sorunlarına çözüm getirebilir"
York Üniversitesi'nde okuyan İranlı öğrenci ve insan hakları aktivisti Shourideh Molavi'yse İran halkıyla dayanışma içinde olan birey ve gruplar bu protestoların tarihi ve siyasi bağlamını anlamalı. İran halkının karşı karşıya olduğu toplumsal ve siyasi sorunlar be Ahmedinecad ne de Musavi tarafından çözülebilir" diyerek iki adayın benzerliklerini sıralıyor.
Özetle, ikisinin geçmişinde de insan hakları ihlalleri var, ikisi de İran'daki siyasi düzenin birer uzantısı, ikisi de İran devletinde temel değişiklikler istemiyor. İkisi de yeni ABD yönetimiyle önkoşul dayatılmadığı sürece masaya oturmaya hazır; buna ABD ve AB de hazır.
Molavi, seçim yolsuzluklarına odaklanıyor görünse de, protestocuların toplumsal yasaların gevşetilmesi, siyasi özgürlükler ve İslami rejimin şiddetinin sona ermesini istediğini, İslami rejimi devirme gibi bir potansiyel taşımadığını yazıyor.
Ancak bu gösterilerin bir dış müdahale çağrısı olmadığının anlaşılması gerektiğini, İran'a uygulanacak ambargo ve yaptırımların da toplumsal ve siyasi özgürlükleri isteyenlerin üzerindeki devlet baskısını artıracağını söyleyen Molavi, "İran halkıyla gerçekten dayanışmayı isteyenler bu hareketin taleplerini dikkate alan aklıselim bir analizi korumalı, emperyal ve bölgesel güçlerin mekanizmasını ve bu harekete katılanların siyasi doğrultularına dikkat etmeli" diyor.
Tabandan gelen haberler
Güney Amerika'daki "Otantik Gazetecilik Okulu" projesinin yöneticisi Al Giordano da, Counterpunch'taki yazısında, İran'da yönetimin tutuklama, sınırdışı etme ve baskı uygulamasıyla gazetecilerin çalışmasını engellemesiyle birlikte, kapitalist medyayı ikinci derece bir oyuncu haline getirdiğini yazıyor. "Böylece gazeteciler de yurttaş gazetecilere bağımlı hale geldi" diyen Giordano, İranlı muhaliflerin İnternet'i kullanmalarının, bilgi ablukasını aşma yollarını bulmalarının "bazılarımız için hayati bir ders" olduğunu söylüyor. (TK)