İran'da 12 Haziran'da gerçekleşecek başkanlık seçimlerinin en güçlü iki adayı, şimdiki başkan Mahmud Ahmedinecad ve Mir Hüseyin Musavi.
İran ve muhafazakarlık üzerine çalışmalarıyla tanınan Doç. Dr. Yüksel Taşkın, Musavi'nin seçilmesi halinde İran'ın Avrupa Birliği (AB) ve Türkiye'yle daha yakın olacağını, ABD'yle belli bir mesafeyi koruyacağını, dış politikada Ahmedinecad'ınkine göre daha az çatışmacı bir dilinin olacağını öngörüyor.
Taşkın, İran'da seçimlerin karakterini belirleyen eksenleri şöyle özetliyor.
Ruhani lider: İran'da siyasal gücün yüzde 75'i Ayetullah Ali Hamaney'de, yani ruhani liderdedir. Reformcular, bu siyasi gücün azalmasını, sembolikleşmesini istiyor. Ahmedinecad'sa, gerilimler yaşamakla birlikte, ruhani liderliğe fazlasıyla bağlı.
Musavi'nin iki tarafta da desteği var: İslami demokrasinin mümkün olduğun inanan reformcular Musavi'yi destekliyor. Ama Musavi İslam devrimi kökeninden gelenlere de sıcak geliyor. Reformcular daha serbestlik yanlısı; ama İslam devrimi sürecinden kopmak istiyor değiller. İran'da Humeyni'ye atıfla "İmamın yolu" anlayışı egemen. Bu, tıpkı Türkiye'de "Atatürk olsaydı şöyle olurdu, yapardı" diyerek eylemlerini meşrulaştırmak gibi.
Kadınlar, gençler, kentler, azınlıklar: Musavi'ye kadınlar ve gençler destek veriyor. Ama reformcular bu iki kesimi çok küstürdü. Tahran reformculuğun kalbidir. Bu kesimler hareketlenince İran'a bir dalga yayılıyor, etnik ve dini azınlıklar da sandığa gidiyor. Şiilik ortak paydasına karşın etnik ve dini kesimler Ahmedinecad'dan rahatsız. Analizlerin çoğunda "Yüzde 65'in üzerinde seçime katılım, Ahmedinecad'ı götürür" deniyor.
Dış politika: Ahmedinecad Ortadoğu'yu etkilemeye oynuyor. Musavi ve reformcular onun kadar çatışmacı değil. Ama ülkede "ulusal bağımsızlık" söylemi çok güçlü. Dış politikada eşitsiz tavırla karşılaşırsa, Musavi de keskinleşebilir. Aslında ülkenin bütün dış politikasını Hamaney belirleyebiliyor. ABD'yle mesafe azalır ama sürer. Ne de olsa devrimin ana ekseni ABD karşıtlığı. Dayatmacı olmayan bir söylemi olursa, ABD-İran diyalog süreci başlayabilir. Anketlere göre Ortadoğu ülkelerinde en fazla ABD sempatisi olan ülkeler Lübnan ve İran'dır.
Küreselleşmeye entegrasyon: "İran'ın Özal'ı" diyebileceğimiz Rafsancani ekolü, "İran'a sermaye çekelim" diyor. Reformcular geçen seçimde demokrasi söylemini öne çıkarıp yoksulları unuttu. Şimdi ders almış görünüyorlar. Musavi geçmişinde sol popülist damarı da olan ikna edici bir figür. Ama yoksullardan çok, orta sınıftan destek alıyor.
Demokratikleşme dinamikleri güçlü: Büyük kentlerde seküler bir sola eğilim, üniversitelerde bir sol canlanma var. Liberal sol, İslamcı sol, Marksist sol ayrı ayrı canlanıyor. İran'da gençlik beklemediğimiz kadar muhalif. Rejime yabancılaşmaları derinleşti. Ama devrim öncesi örgütlenmeyi bilmiyorlar. 1997-2005 reformcu döneminden memnun kalmadılar. Ülkede çok güçlü bir feminist damar da var. İran demokratikleşmenin dinamiklerinin aşağıdan yukarı en güçlü olduğu Ortadoğu ülkesi. (TK)