Buraya ziyaretleri sırasında ABD destekli yönetimin yetkilileri, Irak için tasarlanan bazı iktisat politikalarını detaylandırdılar. Bunların birçoğu A.B.D firmalarına işgal altındaki ülkenin ekonomisinde daha fazla söz hakkı tanıyor.
Örneğin, şu andaki yönetimin Irak Ulusal Petrol Şirketi'ni özelleştirmeyi planladığını söylüyor Finans Bakanı Adil Abdel Mehdi.
Ocak ayında yapılması planlanan seçimler sonrası değişecek olan hükümet, Irak'ın devasa petrol rezervlerini yabancı firmalara daha da fazla açacak olan yeni bir yasayı onaylayacak. Milyarlarca dolar değerinde olduğu tahmin edilen bu süreçte A.B.D şirketlerinin aslan payına sahip olması bekleniyor.
Abdel Mehdi, Salı günü Washington DC'deki Ulusal Basın Kulübünde "Bunun, Amerikalı yatırımcılar ve girişimciler, ve petrol şirketleri için oldukça ümit verici bir durum olduğunu düşünüyorum" dedi.
İşgalden önce sürgünde olan Irak muhalefetinin bir üyesi olan Abdel Hadi, geçici hükümetin devrik Başkan Saddam Hüseyin ile Fransız ve Rus petrol şirketleri arasında imzalanan anlaşmaları yeniden gözden geçireceğini belirtti. Bu sözleşmelerin bütünüyle mi iptal edileceği yoksa sadece şartlarının mı değiştirileceği açıklık kazanmış değil.
Fransa ve Rusya 2003 Martında Arap ülkesinin A.B.D öndeliğinde gerçekleşen işgaline karşı çıkmıştı. Fransız ve Rus şirketleri de A.B.D işgal yönetimi olan Geçici Koalisyon Otoritesi (CPA) tarafından Irak'ın yeniden inşasında yer almaktan ilk önce men edilmişti.
Ancak zengin ulusların Irak'ın borçlarının bir kısmını bağışlamasından sonra Washington A.B.D'li olmayan şirketlerin de ülkede çalışmalarını sürdürebileceğini açıkladı. Bu karar sonrasında Bağdat'ın Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından şekillendirilen bir kredi programı imzalamasının önündeki engeller kalktı.
Ancak şu ana kadar ABD Uluslararası Kalkınma Acentası(USAID) tarafından yeniden yapılanma için açılan tüm sözleşmeleri daha sonra ilerin bir kısmını yabancı şirketlere taşeron olarak yaptıracak olan A.B.D firmaları aldı.
Irak petrol sektörü hem dünya enerji pazarları için hem de Irak ulusal ekonomisi için kilit öneme sahip. Irak, Suudi Arabistan'dan sonra gezegenin ikinci büyük petrol rezervinin sahibi ve ülkenin mevcut bütçesinin yüzde 95'ini petrol gelirleri oluşturmakta.( Geri kalan kısmı ise vergiler ve devletin sahip olduğu belirli şirketlerin karlarından oluşuyor.)
Irak şu anda günde maksimum 2.5 milyon varil petrol üretebiliyor ve bu rakam direnişçilerin silahlı saldırıları sırasında günde 2 milyon varile geriliyor.
Ancak Bağdat yönetimi güvenliğin geliştirilmesi ve daha çok A.B.D şirketinin bölgeye gelmesiyle beraber günde 3.5 milyon varil petrol üretmeyi beklediklerini belirtmekte.
Irak yetkilileriyle yapılan Basın Kulübü konferansı sırasında Ekonomi, Ticaret ve Tarım'dan sorumlu altsekreter Alan Larson, "Hükümet temsilcilerinin Irak'da devletin elinde bulunan petrol sektörünün yeniden yapılandırılması için hazırlık planlarını anlatması bizim için çok faydalı ve ilginç oldu" dedi
Washington Irak petrol sektöründeki etkisini eğitim programları vasıtasıyla da genişletiyor.
A.B.D'nin Irak ekonomisiyle ilgili planlarının koordinasyonunu yürüten Irak-Amerikan Karma Ekonomik Komisyonu'nun(CPA) bu hafta gerçekleşen toplantıları sırasında, Larson petrol sektöründeki çalışanların eğitimlerinin A.B.D üniversitelerinde gerçekleşeceğini söyledi.
Irak'ı işgal etmesinden bu yana, Birleşik Devletler, Arap ulusunu kendi planlarına yönelik olarak yeniden şekillendirmek için çalışıyor. Geçici Koalisyon Yönetimi tarafından tasarlanan ve Orta Doğu'daki en liberal vergi tasarısı ile neredeyse var olmayan gümrük tariflerini de kapsayan tüm ekonomik programlar geçici hükümet tarafından sürdürülüyor.
Washington Irak hükümetindeki tüm bakanlıklara yüzlerce Amerikalı ekonomik danışmanını yerleştirdi ve bunların çoğunun, ekonomik program üzerindeki kararları tartışılmaz nitelikte. Öte yandan hükümet varlıklarının özelleştirilmesi ve sosyal harcamaların kesilmesi temelindeki neo-liberal model çerçevesinde gerçekleştirilen iktisadi değişikliklerin en büyük destekçisi A.B.D.
Irak'ta bu hafta boyunca tartışılan diğer bir gelişme ise, Irak'ın devasa sübvansiyon sisteminin A.B.D inisiyatifi altında kaldırılmasıydı. Bu yardım sistemi, milyonlarca Iraklıyı 1991 Körfez Savaşı sonrasından A.B.D ve İngiltere destekli Birleşmiş Milletler ambargosu sırasında açlıktan kurtarmıştı.
Ambargo 12 yıl boyunca devam etti. B.M çocuk fonu (UNICEF) ve Irak Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan bir araştırma, ambargo sırasında 1991 ve 1998 arasında 500.000'den fazla Iraklı çocuğun öldüğünü ortaya koyuyor ancak tüm bu ölümler nedeniyle ambargoyu suçlamanın doğru olmayacağını da vurguluyorlar.
Iraklı ailelere yiyecek yardımı yapan sübvansiyon sistemi olmasaydı, daha birçok Irak'lının ölmüş olacağına inanılıyor.
Ekim ayında IMF ile yapılan anlaşmalar uyarınca, Bağdat'ın geçici liderleri daha birçok şartla beraber söz konusu yardımları da kesmeyi kararlaştırdı. Yetkililer Washington ziyaretleri sırasında bu kararlarını savundular.
Abdel Mehdi bu kararın Irak ekonomisi için bir zorunluluk olduğunu belirtti ve "Sübvansiyonlarla ilgili olarak çalışmalar yapmamız gerekiyor. Sübvansiyonlar bütçemizin yüzde 60'ına mal oluyorlar. Bu yüzden bu bizim üzerine çalışmamız gereken bir durum... Diğer önlemler IMF alınmasını istemeden önce de zaten Irak ekonomisi için gerekliydi.
Iraklı yetkililer şu anda ülkede işsizliğin yüzde 27 oranında söylüyorlar ancak bazı gruplar bu oranın yüzde 50 oranında olduğunu tahmin ediyor.
IMF'nin ulusların bütçe açıklarının azaltılması için zorunlu olan çeşitli şartları hükümetlere zorla kabul ettiren ekonomistleri ile ilgili kötü bir unvanı var.
Çeşitli kalkınma grupları ve yoksulluk-karşıtı aktivistler bu şartların sanayileşmiş ülkelerdeki şirketlerin avantajına olduğunu ve borç alan ülkelerdeki fakir ve orta sınıfa zarar verdiğini belirtiyor.
Irak'a kabul ettirilen programın da bundan pek farklı olmadığı görünüyor.
"Savaş-sonrası genişletilmiş yardım" olarak adlandırılan IMF Programı ilk adım olarak Irak hükümetine 420 milyon dolar borç verdi ve şartların yerine getirilmesi durumda 2005'te daha fazla kredi sözü verdi.
Birleşik Devletler ve diğer zengin ulusların egemenliğindeki IMF şu anda uluslararası olarak tanınmış bir hükümetin Irak ulusunun başında olduğu için 3 yıl içinde ülkeye 2.5-4.3 milyar arası bir tutarın kredi olarak verileceğini söyledi.
Öte yandan Washington Irak'ı Dünya Ticaret Organizasyonu (WTO)'ya üye yapmak için 2 hafta önce başlayan görüşmelere de aracılık yaptı.
Bu haftaki Karma Ekonomik Komisyon'un (JEC) toplantısı sırasında Birleşik Devletler Uluslararası Kalkınma Acentası (USAID) A.B.D firmalarının yardımıyla ekinleri kuvvetlendirmek ve sanayii canlandırmak için ülke çapında 100 deneme projesini de içeren Irak tarım sektörüne verilecek olan borçlara odaklanılacağını belirtti.
Birleşik Devletler hazinesi ve USAID, Irak'ta bir konut fonuna da destek olacaklar. 2005 yılı süresince Bağdat ve çevresine 30.000 yeni konut inşasını amaçlayan proje için borç verme işlemi 2005 Ocağında başlayacak. Projeye birçok A.B.D şirketi de katılacak.
Washington , A.B.D İhracat-İthalat Bankası, Denizaşırı Özel Yatırım Kuruluşu ve A.B.D Ticaret ve Kalkınma Acentası yoluyla kredi programları başlatmaya çalışıyor. Tüm bunlar işgal altındaki ülkede A.B.D firmaları için yeni fırsatlar yaratma anlamına da geliyor. (EM/CC)
* Emad Mekay'ın 27 Aralık 2004'te IPS Haber Ajansı'nca geçilen haberini Cihan Cinemre Türkçeleştirdi.