Hükümetin olası bir sınır ötesi operasyonu, Antlaşma'nın ülkelerin meşru müdafaa hakkını düzenleyen 51. maddesine dayandırmak istediği konuşuluyor. Ancak, Madra 51. maddenin getirdiği şartların karşılanmadığı görüşünde.
51. maddenin ihlali "en büyük uluslararası suç"
Noam Chomsky'nin yeni kitabı "Failed States"te (Başarısız Devletler) söz ettiği, Birleşmiş Milletler'in "Tehlikeler, Zorluklar ve Değişim Üzerine Üst Düzey Panel"indeki saptamaları aktarıyor Madra.
"Birleşmiş Milletler'in anayasası niteliğindeki Antlaşma, bir ülkenin başka bir ülke üzerinde kuvvet kullanımının ancak BM Güvenlik Konseyi üzerinden yapılabileceğini belirler. Bunun bir tek istisnası vardır, o da meşru müdafaa hakkını düzenleyen 51. madde.
Bu panel, meşru müdafaa hakkının doğduğu koşulları şöyle açıklıyor:
1. BM'ye üye bir ülkeye karşı silahlı bir saldırı olduğunda, o ülke tek başına ya da başka ülkelerle birlikte meşru müdafaada bulunabilir.
2. Ülke meşru müdafaada bulunduğunu derhal BM'nin yürütme organı olan Güvenlik Konseyi'ne bildirmek zorunda. Meşru müdafaa eylemini de ancak, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliği tesis etmek için gerekli önlemleri alana kadar sürdürebilir.
3. Meşru müdafaa hakkı ancak saldırı ani, dayanılmaz olursa, başka bir davranış seçeneği ya da karar vermek için düşünme zamanı bırakmıyorsa doğar."
Madra, panelin, bu şartların dışındaki her türlü kuvvet kullanımının savaş suçu olduğunu, hatta Nuremberg Mahkemesi'nin kararlarına göre 'en büyük uluslararası suç' olduğunu saptadığını da aktarıyor.
"Türkiye'nin Kuzey Irak'a olası operasyonu, 51. maddeye tamamen aykırı olur. Saldırıyı ve başka türlü baş edemeyeceğini göstermesi, düşünecek taşınacak zamanı olmadığını göstermesi gerek.
Ayrıca Güvenlik Konseyi'ne de haber vermesi gerekiyor. 'Siz gelin, duruma el koyun' demesi gerek.Ama bunların hiçbiri konuşulmuyor şu an."
Madra, İsrail benzetmelerinin yanlışlığını da vurguluyor. Çünkü, İsrail'in Lübnan'a saldırısı da, ABD önderliğindeki Irak işgali de meşru müdafaa koşullarını sağlamıyor.
51. madde ne diyor?
BM Antlaşması'nın 51. maddesi şöyle:
"Bu Antlaşma'nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına halel getirmez. Üyelerin bu meşru savunma hakkını kullanırken aldıkları önlemler hemen Güvenlik Konseyi'ne bildirilir ve Konsey'in işbu Antlaşma gereğince uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için gerekli göreceği biçimde her an hareket etme yetki ve görevini hiçbir biçimde etkilemez."
Siyasiler operasyon peşinde
Britanya'daki temaslarının ardından konuşan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "Türkiye uluslararası hukukun verdiği bütün haklarını kullanır. Türkiye körü körüne herhangi bir gövde gösterisi yapma arzusu içinde değildir. Irak'taki terör örgütünün yok edilmesi için herkes işbirliği içinde olmalı" dedi.
Meclis'teki muhalefet partileriyse hükümete sınır ötesi operasyon desteği verdi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkan Vekili Ali Topuz, "Sınır ötesi operasyon için hükümetin hiçbir yerden izin almaya ve yardım istemeye ihtiyacı yok" dedi.
Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkanı Mehmet Ağar, "Hükümetin Irak'a operasyon düzenleme tavrı olursa tümüyle yanında yer alacağız. Bu topyekun bir mücadeledir. Buyurun icraatınızı yapın, biz yanınızda oluruz. Bizim muhalefetimiz Habur'dan öteye geçmez" dedi.
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu da, "teröre karşı milli duruşu yansıtan ve bütün siyasi partiler ile milletvekillerinin imzasını taşıyan ortak bir deklarasyon yayımlanmasını" önerdi:
"Bu bizim millete karşı akdimiz, mili andımız olmalıdır. Bu çerçevede kökünü kurutuncaya kadar teröre karşı mücadelede yan yana, omuz omuza, can cana olacağımızı millete göstermeliyiz." (TK/KÖ)