"Kerkük'te erkek kardeşim işyerinden kaçırıldı. Kaçıran kişi doğrudan benle konuşuyordu abimin hayatı üzerine benle pazarlık ediyordu.
"Bana dediler ki 'Öğleden sonra pazarlık yapacağız'. Ben de çok küçüktüm ve abimin hayatı üzerine pazarlık yapacak halim yoktu. Siz müslüman da değilsiniz. Kürtsünüz.
"Bu kelime beni herhangi bir dinden çok uzağa götürdü. Dinlerle arama mesafe girdi. Ben bu tüm şiddeti gördükten sonra yine de barış yolunu seçtim, topluma mesajımı bu şekilde iletebildim. Derneğimizi 2006'da kurduk. Bir buçuk milyon kişinin kaybedildiği söyleniyor Irak'ta. Irak bu konuda dünyada en yüksek rakama sahip."
Güney Kürdistan’dan Mohammad Kawthar, Ölülere Saygı ve Adalet Konferansı'nda salona böyle seslendi.
Şimdi okuyacaklarınız da Beyrut'tan gelen Souhad Karam'dan...
"Ben kayıp bir kişinin eşiydim. 3 çocuğum bir valizim vardı elimde. Nerede olduğunu bilmediğim bir kocam vardı. Kocamdan kalanlar dahi elimden alınmıştı. Çocuklarıma nasıl bakacağımı bilmiyordum.
"O dönem herşeyden önce çocuklarıa bakmam gerekiyordu Çok fazla araştırmalar yaptım kocamı bulmak için. Çocuklarımın da benim de işim ve toprağım yoktu.
Ölüye Saygı ve Adalet İnisiyatifi'nin, Şişli Nazım Hikmet Kültür Evi'nde düzenlediği, "Ölüye Saygı ve Adalet Konferansı" ikinci gününde tartışmalar ve farklı konu başlıklarıyla devam etti.
“Ölüler için saygı istiyoruz”
Konferansın ikinci günün açılış konuşmasını İnisiyatifi’nin Eş Sözcüsü Mahmut Erol konuştu.
Şunları söyledi:
“Öyle bir hale geldik ki biz şimdiye kadar hep yaşayanlar için saygı istedik. Bugün öyle bir ülke haline geldik ki ölüler için saygı istiyoruz.
“Anneler bugüne kadar mücadeleyi hiç bırakmadılar. Anneler, gözaltına alındılar, işkence gördüler. Annelerin ciğeri yanmış. Ama toplum öyle bir toplum ki daha önce bir katliam yaşanmışsa daha yaşanmayacak gibi hareket eder.
"Aslında öyle değil. Sizin hikayelerinizi topluma defalarca anlatmamız gerekiyor. Bu devlet, toplum, uluslararası örgütler ikna edilmezse benim çocuğum Midyat’ta bir kuyudan çıkacak.
"Ben gelecekte Roboski ailesi olmak istemiyorum. Bodrumlarda çocuğu yakılan bir anne olmak istemiyorum. Bizim hedefimiz anneleri örgütlemek olmamalı, anneler zaten örgütlü. Bugüne kadar ciğeri yanmamış insanlar olmalı."
Bosna Hersek'te kayıplar mücadelesi/ "17 bin 600 kayıp var"
Konferansın ikinci günün ilk oturumu "Tutulamayan yaslar, ölülere şiddetle mücadele deneyimi“ydi.
Yöneticiliğini HDP Milletvekili Hişar Özsoy’un yaptığı oturumda Bosna Hersek’ten Ewa Klonowski, Güney Kürdistan’dan Mohammad Kawthar, Lübnan’dan Souhad Karam ve Filistin’den Umar al- Ghubari konuştu.
İlk olarak söz alan Ewa Klonowski, Bosna Hersek’teki mücadele deneyimlerini anlattı. Şunları söyledi:
"1992- 1995 savaşı arasında Bosna Hersek’te en az binlerce insan yaşamını kaybetti. Aralarında siviller ve askerler var. Sırplar başlatmıştı bu savaşı.
"Defnedilen Boşnaklar’a ulaşmak istiyordu devlet. Bu ölülerin naaşlarına ulaşmak istediler. 1996’da Uluslararası Savaş Suçları Heyeti bunu bir değerlendirmek istedi.Toplu mezarları keşfetmek amacıyla çalışmalar başladı.
"Toplu mezarlardan kemik çıkarma işlemlerine ben de katıldım. Öldürülüp mağaralara atılan insanlar vardı. Kuyular vardı. Oraları da toplu mezar alanı olarak kullanmışlar.
"Bizim açımızdan en zor olanı yanmış insanları tespit etmekti. Bir mezarda 143 erkek cesedi tespit ettik. Yaklaşık 25 bin 500 kadın tespit edebildik. 24 bin 300 kişinin DNA'sı tespit edilmeyi bekliyor. Halen 17 bin 600 kayıp var. Savaş biteli 27 yıl oldu mücadelemizi sürüyor. "
Irak’ta kayıplar mücadelesi / "Kardeşimi kaçırdılar"
Klonowski'den sonra Güney Kürdistan’dan Mohammad Kawthar konuştu. Şunları söyledi:
"Babam kayboldu. Saddam güçleri babamı 1993'te gözaltına aldı. Çok uzun süre mahkeme süreçleri, hapishane süreçleri yaşadık. Babam eve döndüğünde rengi değişmişti. Çünkü 4 yıl boyunca hiç güneş görmemişti.
"Saddam hükümeti değişti ve 2002'de demokrasi gelecek sandık. Aileler için haklar gelecek. Diktatörlük bitmedi, 7 veya 8 aile Irak'taki politik hayatı kontrol ediyor.
"Bosna'dan döndükten sonra sadece 5 gün sonra Kerkük'te erkek kardeşim işyerinden kaçırıldı. Kaçıran kişi doğrudan benle konuşuyordu abimin hayatı üzerine benle pazarlık ediyordu. Bana dediler ki 'Öğleden sonra pazarlık yapacağız'.
“Ben de çok küçüktüm ve abimin hayatı üzerine pazarlık yapacak halim yoktu. Siz müslüman da değilsiniz. Kürtsünüz. Bu kelime beni herhangi bir dinden çok uzağa götürdü. Dinlerle arama mesafe girdi. Ben bu tüm şiddeti gördükten sonra yine de barış yolunu seçtim, topluma mesajımı bu şekilde iletebildim. Derneğimizi 2006'da kurduk.
"Bir buçuk milyon kişinin kaybedildiği söyleniyor Irak'ta. Irak bu konuda dünyada en yüksek rakama sahip.
"Irak'ta halen kaybetmeler devam ediyor. Kaybedilme olgusu aslında pek çok zihinde düşüncede liderlerin aklında sürüyor."
Lübnan’da kayıplar mücadelesi/ "Kendi topraklarımızdan kovulduk"
Daha sonra Beyrut'tan gelen Souhad Karam konuştu. Dağ savaşı denilen dönemde kocasının kaçırıldığını anlatan Karam, şunları söyledi:
"Çok zor günlerdi. Biz kendi topraklarımızdan kovulduk. Kocam kayboldu. Ben kayıp bir kişinin eşi oldum. 3 çocuğum bir valizim vardı elimde.
"Nerede olduğunu bilmediğim bir kocam vardı. Kocamdan kalanlar dahi elimden alınmıştı. Çocuklarıma nasıl bakacağımı bilmiyordum. O dönem herşeyden önce çocuklarıa bakmam gerekiyordu.
"Çok fazla araştırmalar yaptım kocamı bulmak için. Çocuklarımın da benim de işim ve toprağım yoktu. Ailem de benzer durumdaydı. Çalışmam gerekiyordu. Aileme bakabilmek için.
"Kocam varken, ortak hedefimiz çocuklarımıza iyi bir eğitim vermekti. Akıllı mantıklı insanlar olmalarını istiyorduk. Hayatlarında bir eksiklik olmasın istiyorduk.
"Bir çocuğumu güzel bir okula kaydettirmiştik, o özel okula işe girdim. Çok şanslıydım. Bana bu süreçte en çok destek veren eşimin annesiydi.
"Sonra kayıp yakınları ile bir araya geldik. Bir araya gelebilmek için kendi farklılıklarımızı bir kenara koyduk. Savaş bitti fakat bizlere adalet sağlanmadı.
"O dönem birçok insanı ortadan kaybeden insanlar gelip ülkede siyasetçi oldular. Sonra bir yasa çıkardılar ve toplu mezarlar var ama bunların konuşulmaması gerek dediler.
"Uluslararası örgütler de bize destek oldu. Biz bir kanun tasarısı haırladık parlamentodan geçti. 2018’den beri de bu kanun sayesinde bir komisyonumuz var.“
Filistin’de kayıplar mücadelesi/ Nakba devam ediyor
Oturumda son olarak Filistin'den Umar al- Ghubari konuştu. Şunları belirtti:
“Haberlere bakınca Filistinlerin öldürüldüğünü görüyoruz zaten. İsrail polisi ve askeri onları öldürdükten sonra cesetlerini alıp aylarca İsrail dolaplarında saklıyorlar.
"Bu aslında ailelere ve bu kişilere karşı politik bir ceza. Ailelerin hiç bir fikri yok ailelerin İsrail bu cesetleri verecek mi? Bu konuda da bir bilgi yok. İsrail, genelde gece gömülmelerini istiyor. İsrail bu konuda kendi kontrollerini sağlıyor. İsrail tarafı için büyük bir önemi yok. Kimin patron olduğunu göstermeye çalışıyor.
“Gazeteci Şirin Ebu Akile'nin cenazesini hatırlarsınız. Gazeteci ABD’li olduğu için ABD araştırdı. Polis onun cenazesini taşıyanlarla mezarlığa kadar kavga ediyor. Biz bütün bu olayları görüyorsunuz. Ben bunu devam eden bir bir makba olarak değerlenidiyorum.”
Konferans öğleden sonra forum bölümü ile devam edecek.
(EMK/ED/RT)