Almanya'da 23 Şubat'ta (dün) gerçekleşen erken genel seçim sonuçlarının yankıları sürüyor.
Almanya Seçim Kurulu’nun açıkladığı geçici resmî sonuçlara göre, Hristiyan Birlik koalisyonu (CDU/CSU) yüzde 28,6 ile birinci parti oldu.
Aşırı sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisi bir önceki seçimlere göre oy oranını 10,4 puan artırarak yüzde 20,8 ile ikinci sırada yer aldı. Sosyal Demokrat Parti (SPD) yüzde 16,4 oy oranıyla üçüncü, Yeşiller Partisi ise yüzde 11,6 ile dördüncü parti oldu.
Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birlik Partisinden (CSU) oluşan CDU/CSU'nun oy oranı bir önceki genel seçimlere göre 4,9 puan arttı.
CDU Genel Başkanı Friedrich Merz, AfD’nin politikalarının Hristiyan Birlik partilerinin politikalarıyla örtüşmediğini söyleyerek AfD ile koalisyon kurmaya karşı olduğunu dile getirdi. Merz, Alman Birinci "AfD ile çok temel, farklı görüşlerimiz var. Örneğin dış politikada, güvenlik politikasında ve diğer pek çok alanda. Onlar bizim istediğimizin tam tersini istiyorlar. İşte bu yüzden işbirliği olmayacak" dedi.
Merz’in SPD ile görüşmelere başlaması bekleniyor.
Avrupa'daki yerel medya, bunun Almanya'nın kıtadaki rolü açısından ne anlama gelebileceğini irdeledi.
"ABD'ye karşı AB"
Almanya merkezli günlük ekonomi gazetesi Handelsblatt, Merz'in Avrupa Birliği yanlısı bir şansölye olmasını istiyor:
AB içinde hemen herkes, Almanya'nın dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olarak siyasi rolünü yeniden üstlenmesini ve AB'yi ABD'ye bağımlı olmadığı yeni bir döneme taşımasını bekliyor, zira büyük ağabey (ABD) artık kendi tuhaf yolunu izliyor. AB, Vladimir Putin ve Donald Trump'ın arasında ezilmek istemiyorsa, kendine güvenmeli, birlik olmalı ve güçlenmeli. Ve bu süreçte Merz'in öncü bir rol üstlenmesi gerekecek.
"Merz, AB'yi zorlamalı"
İtalya'nın en eski günlük gazetelerinden La Stampa, Merz'in Donald Trump yönetimindeki ABD'ye karşı AB'yi ortak bir tutum alma konusunda zorlaması gerektiğini vurguladı:
Avrupa ve ABD arasındaki ilişkilerde savaş sonrası dönemin en kötü krizi yaşanırken Almanya’da hükümet çöküyordu. Dünkü seçim, Almanya ve Avrupa’ya zararı dokunan bu namevcutluğun sonunun başlangıcı anlamına geliyor.
Friedrich Merz’i, Avrupa’nın Trump yönetimine vereceği yanıta öncülük etme ve laf anlamaz AB’yi bir arada tutma gibi bir sorumluluk bekliyor. Peki Merz bu görevi yerine getirecek nitelikte mi?
Avrupa'da yeni siyasi odaklar
Yunanistan merkezli günlük ekonomi gazetesi Naftemporiki, Merz'in Almanya'ya öncelik vereceğini öngörürken AB'de gelişen yeni siyasi odaklara değiniyor:
Merz, yeni ve pan-Avrupacı bir yönetim anlayışı vadetse de ‘önce Almanya’ diyor ve -bir ‘Atlantikçi’ olarak- Trump’ın politikalarının izinden gidiyor. Nihayetinde Almanların yalnızca yüzde 1’i Avrupa’yı öncelikleri olarak görüyor. AfD’nin büyük yükselişiyle bu hissin daha da güçleneceği öngörülüyor.
Öte yandan, Alman siyasetinin sağa kayması "İki vitesli" Avrupa’nın doğuşunu hızlandırabilir. Kuzey Avrupa’da şimdiden ‘Hanse Birliği 2.0’ adı verilen ve müşterek ekonomik çıkarlara sahip, ulusal borcu düşük ve yeniliğe yatırım yapabilecek bir ülkeler grubu oluşumundan söz ediliyor.
"Hiç değilse Ukrayna'ya yapılan yardımlar kesilmeyecek"
Ukraynalı siyaset bilimci Serhiy Taran ise seçim sonuçlarından duyduğu memnuniyeti Facebook'ta şöyle dile getiriyor:
Küresel çılgınlık henüz tüm ülkeleri etkisi altına almış değil. Avrupa'nın en büyük ekonomisinde sağduyu baskın eğilim olmayı sürdürüyor ve bu da AB'nin geleceği açısından umut verici. Hiç değilse Ukrayna'ya yapılan yardımlar kesilmeyecek. Donbas'ta Alman askerleri görülmeyecek olsa da mali ve askeri destek sürecek.
Asıl önemlisi, Merz'in Avrupa güvenliği konusundaki açıklamalarının askeri bütçe ve savunma harcamalarında keskin bir artışa yol açacak olması. Bu gerçekleşirse, Avrupa -yavaş da olsa- ABD'den bağımsız kendi alternatif güvenlik sistemini oluşturma umudunu taşıyabilir.
(EC)