Davud, ölü sayısını gururla belirtti: Bin 400 terörist, yabancı, Saddam yanlısı. Sivil kayıplarla, çatışma bölgesinde kısılıp kalan kadın ve çocuklarla ilgili soruyu ise duymazlıktan geldi.
Aynı saatlerde binlerce Iraklı Bağdat, Basra ve Heet sokaklarında Felluceliler için gösteri yapıyordu. Göstericilerin çoğu tutuklandı, bazıları dövüldü.
Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) atadığı Allawi hükümeti, gösterilere, yeni sıkıyönetim yasaklarını uygulamaya koyarak cevap verdi. ABD ordusu ise Musul ve Necef'te başlayan yeni bir direniş dalgasıyla boğuşuyor.
Felluce'nin etrafına yerlerinden edilen kadın ve çocukları yerleştirmek üzere kamplar kuruldu. 15-50 yaşları arasındaki erkeklerin şehirden ayrılmasına izin verilmedi, dolayısıyla 150 bin kadın ve çocuk, kocalarını, babalarını, oğullarını beliyor.
Peki onlar ABD ordusunun gazabından kurtulabilecek mi? Çoğu kurtulamayacak. El-Cezire televizyonuna konuşan bir görgü tanığına göre, NBC'de yayınlanan yaralı bir Iraklının ABD askeri tarafından infaz edilmesi tek değil.
Buna rağmen, Allawi hükümetinin tüm üyeleri Iraklı sivillerin çektiklerini tam bir sessizlikle karşıladılar. Irak Kızılayı'nın vakur sözcüsü Firdus El-Ebadi'nin sözleri hepimizi günlerce etkisi altına aldı. Yardım malzemesi isteğini belirten El-Ebadi kısaca şöyle dedi: "Felluce'deki durum bir felaket". Kızılay, dün yaptığı açıklamada 800 kadar sivilin bombardıman sırasında yaşamını yitirdiğini söyledi.
Irak yakılıp yıkılıyor
Felluce'deki insanların çektikleri tekil bir durum değil. 30 Haziran'da yönetimin kısmen devredilmesiyle birlikte Irak'ın şehirlerinin İsrailvari bir biçimde kolektif cezalandırmaya maruz kaldığına tanık olduk.
Altyapıya ve evlere verilen zararla etkisi katlanan bir biçimde sivillerin katledilmesi günlük hayatımızın bir parçası haline geldi.
Kuzeyde yer alan Telafer'de ABD birlikleri geçtiğimiz ay üç gün boyunca suyu kesti ve 150 bin mültecinin ihtiyacını karşılayan yiyecek malzemelerinin dağıtılmasını engelledi.
Ondan sonra Samara'da tanklar ve uçaklarla başlatılan bombardıman sivillerin evlerine hapsolmasına neden oldu. Sokaklar cesetlerle dolarken, ABD'li keskin nişancılardan korkan insanlar yakınlarının cenazelerini alamadı.
Öldürülen 130 Iraklının çoğu sivildi. Yaralıların hastanelere gitmelerine izin verilmedi. Ve Kasım Davut katliamı "çok temiz bir operasyon" olarak yüceltti.
Iraklılar için Irak'ı kurtarmak
İşgalin her günü yeni gaddarlıklarla geliyor. Fakat o işgalin bizzat mimarları Iraklıların kendilerinin demokrasinin uzağında olduğunu iddia ediyor. Onlar, kendi insanlarını terörize eden ve yeniden yapılanmayı engelleyen "militanlar" ve "asiler". Neden barışçıl demokratik süreçlere katılmayı reddediyorlar ki?
Oysa Iraklılar bu süreçlere dahil oldular ve olmaya da devam ediyorlar. Geride kalan 19 ay boyunca seçimler için kabul edilebilir bir program oluşturmak, insan hakları merkezleri açmak, üniversitelerde konuşmak ya da şiir yazmak için protestolar, girişimler, başvurular yapıldı.
Bu sel gibi aktivizm, işgale karşı olan siyasi partiler, gruplar ya da bireyleri kapsayan oldukça geniş bir kitle tarafından hala sürdürülüyor ve hala görmezden geliniyor. Gazeteler kapatılıyor, editörler tutuklanıyor. Göstericiler dayak yiyor, tutuklanıyor, işkence görüyor ve tacize uğruyor.
Irak halkı işgale karşı birleşiyor
Felluce saldırısının dördüncü gününde, geçtiğimiz Cuma günü, Bağdat'taki dört camide Şii ve Sünnilerin ortaklaşa düzenlediği ibadetlere katılım oldukça yüksek oldu.
Bu yılın başlarında, akademisyenler, din adamları ve veteran siyasi liderlerinden oluşan gevşek bir çatı örgütü olan Irak Ulusal Kuruluş Kongresi tarafından canlandırılan cemaatler-arası ibadet geleneği 1920 devriminin sembollerinden biriydi
Daha öncesinde, Allawi "bağımsız" Irak'ta demokrasinin nasıl kurulacağını özetledi: "Teröristleri yok etmek için harekete geçeceğiz".
Bu dil, okul korosundaki çocuklar gibi öğretmenlerini, yani ABD ordu sözcüsünü tekrar eden Iraklı geçici bakanlar için geçer akçe oldu.
Fakat şimdi ve daha önce bunun yanlış olduğu görüldü. Irak'taki birçok savaşçı kendileri barakalarda yaşar, lağım ile karışık su içmek zorunda kalır ve siyasi süreçte söz sahibi olamazken ülkelerinin kaynaklarının soyulduğunu gören ve öfkelenen Iraklılardan oluşuyor.
"Kurtuluştan ve özgürleşmeden" 19 ay sonra, kurtarıcılarının kendi acılarını dindirmek için ne kadar az şey yaptıklarını görüyorlar.
Aynı eskiden olduğu gibi kendi savaşlarını kendilerinin yürütmesi gerektiğini anlayan artan sayıda Iraklının direnişe katılıyor ya da destek veriyor olmasında şaşılacak bir şey yok.
Felluce halkına gösterilen büyük destek, terlikle dolaşan, antika silahlar taşıyan fakat direnmeye devam eden genç savaşçılara bir selam olarak görülebilir.
ABD ve İngiltere'nin başını çektiği Batılı hükümetler on yıllar boyunca Saddam rejimini Irak halkına karşı desteklediler. Şimdi de benzer bir suç işliyorlar.
* Haifa Zangana, Irak doğumlu ve Saddam Hüseyin rejimi sırasında hapsedilen bir yazar.
* Bu yazı the Guardian'ın web sitesinden Türkçeleştirildi. Vurgular ve ara başlıklar bianet'e aittir.