Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Ulusal Komitesi, hükümetin demokrasi açılımını en geniş kitlelere benimsetmeye çalıştığı günlerde Milliyet gazetesinden Devrim Sevimay ve sanatçı Hülya Avşar hakkında "kin ve düşmanlığa tahrik" iddiasıyla soruşturma açılmasını eleştirdi.
Komite, sorunların çözümünün ilk şartının toplumda tam bir ifade ve basın özgürlüğünün yerleşmesi olduğunu açıkladı:
"Gündemin en çok tartışılan ve amacı barış olan bir konuda düşünce açıklamak da bu düşünceleri yayınlamak da suç oluşturamaz. Bunu suç gören zihniyet hak ve özgürlükler konusunda sorunlu bir zihniyettir. Demokrasinin olmazsa olmazı olan basın özgürlüğünün önündeki bütün engellerin kaldırılması için yetkilileri göreve çağırıyoruz."
Savcı Ali Çakır'ı nereden tanıyoruz?
IPI Ulusal Komitesi'nin eleştirdiği soruşturmayı yürüten Savcı Ali Çakır'ın adını bianet, daha önce de İdare Mahkemesi'nin Ermeni Konferansı'nı iptal etmesini eleştiren Radikal ve Milliyet gazetelerinin beş yazarına dava açılmasıyla gündeme getirmişti.
O dönem Bağcılar Cumhuriyet Savcısı olan Çakır, şu an Ergenekon Davası'ndan tutuklu sanık olarak yargılanan "Büyük Hukukçular Birliği Derneği" yönetim kurulu üyesi avukat Kemal Kerinçsiz ile bir grup avukatın şikayetiyle Radikal ve Milliyet gazetesi yazarları İsmet Berkan, Murat Belge, Haluk Şahin, Hasan Cemal ve Erol Katırcıoğlu hakkında iddianame düzenlemişti. Davalar ya zamanaşımından düşmüş ya da beraatle sonuçlanmıştı.
Latife Hanım" kitabında "Atatürk'e hakaret etmekle" suçlanan yazar İpek Çalışlar da Çakır'ın ifadesini aldığı ortamı bianet'e şöyle açıklıyordu:
"İfade verme günümüzün geçtiğini bu yüzden davayı açtığını söyledi. Odada bir bey vardı. Kendisini Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Başkanı Taner Ünal olarak tanıttı. Ünal savcının danışmanı gibi davranıyordu tam bir görüş birliği içindeydiler. Savcı onu dışarı çıkarmadı, sözümüze müdahale etmemesini sağlamadı."
Çalışlar, sonunda beraat ettiyse de bir süre sanık olarak yaşamak zorunda kaldı.
Bir televizyon programında "Çocuğum olsa askere göndermem" diyen Sanatçı Bülent Ersoy hakkında "halkı askerlikten soğutmak" suçlamasıyla iddianame düzenleyen de Çakır'dı. 18 Aralık 2008'de verilen beraat kararını temyiz eden kişinin Çakır olup olmadığıysa bilinmiyor.
Ersoy hakkındaki iddianamede "Her Türk asker doğar" sözüne yer verdiği için Çakır'ı eleştiren Taraf gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan'ın "hakaret" suçlamasıyla yargılanması da yine Çakır'ın şikayetiyle oldu.
Ocak 2009'da hakim karşısına çıkan Altan, Çakır'ın tespitini hatırlatarak, "Bu salondaki sizlere soruyorum siz doğuştan asker mi doğdunuz? Bir savcı İnternet sitelerinden ve gazete kupürlerinden oluşan bir iddianame yazarsa benim de onu eleştirme hakkım var. Bu sadece bizim değil, hukukçuların da görevi" dedi.
Anadolu'da Vakit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak hakkında, 13 Şubat 2008'de çıkan "Cübbe Sarık" yazısında "askeri kuvvetlerini aşağıladığı" gerekçesiyle dava açan da Çakır'dan başkası değildi.
Yeni Asya gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü Faruk Çakır da, "Danıştay davası genişleyecek" ve "Danıştay Soruşturması Genişletiliyor" başlıklı haberlerde "Soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği" gerekçesiyle yargılanıyor.
Çakır'ın icraatları elbette bununla sınırlı değil. Bu örnekleri vermekle yetinelim. (EÖ)