I- İnternet Ortamında Yayınlanan Gazeteler Ve Gazetecilik
Teknik yapısı bakımından İnternet ortamında yayınlanan Web sayfalarındaki haber, yazı veya internet gazetelerinde görülen suç içerikli yayınlardan kimin ve nasıl sorumlu olacağı konusunda yasal düzenleme eksikliğinden dolayı zorluklar yaşanmaktadır. Yasal düzenlemenin eksikliği çözümlenmesi gereken bir sorun olarak ortada durmaktadır. 4676 sayılı Yasa ile "sorun"lar çözülmemiş, aksine artmıştır.
1.1- İnternet Ortamında Yayınlanan "Gazeteler/Yayınlar" Ve Gazeteci
İnternet ortamında yayınlanan "internet gazeteleri"nde sayfaları düzenleyenler, yani içerik sağlayıcılar gazetecilerdir. Gazetecilik işlevi ve tanımı bakımından en önemli başvuru kaynaklarından birisi de Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'dir. Gerçekten bu Bildirgede "Gazeteci" tanımı şöyle verilmektedir :
" Düzenli bir şekilde, günlük yahut sürekli bir yazılı, görüntülü, sesli, elektronik veya dijital basın ve yayın organında, kadrolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme, iletme veya görüş , fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu olup çalıştığı işletme ile ilgili yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun olan gazetecidir"
Hak ve Sorumluluk Bildirgesinde de belirtildiği gibi "elektronik veya dijital basın ve yayın organında" gazetecilik tanımlanmıştır. Ortaya çıkan üründe internet ortamında yayınlanan "gazetedir".
1.2- İnternet Ortamında Yayınlanan Gazete Basın Yasasındaki Gazete
Ama yazılı basında tanımlanan gazeteye ( süreli yayın/ mevkute) benzemesine karşılık, Basın Yasasında tanımlanan "gazete" değildir.
Basın Yasasının 1.maddesinde açıklandığı gibi " Basılmış eserlerle bunların neşri bu kanunda yazılı hükümlere tabidir." O halde maddeye göre "yazılı basın" Basın Yasasına tabidir. "İnternet ortamındaki WEB sayfası" ile yazılı basının kuralları çatışır.
İnternet ortamının teknik niteliklerini düşünürseniz, internet gazetesi; Basın Yasasında yer alan ve yayın fiilini tanımlayan 2.maddede açıklanan " basılmış eserlerden maksat neşredilmek üzere tabı aletleriyle basılan veya sair her türlü vasıtalarla çoğaltılan yazılar ve resimler gibi eserlerdir" tanımına uymamaktadır.
Gazetelerde ve dergilerde "nüsha" esastır. Kalıcıdır. Değişmez. Basım aletleriyle veya tab aletleriyle çoğaltılarak yayım fiili gerçekleşir. Oysa İnternet ortamında yayınlanan WEB sayfasının tab aletleriyle basılan bir sayfa olmadığı ve bilgisayara bağlı printer üzerinden çıkış alınmak suretiyle elde edilen nüshanın/nüshaların da "sair her türlü vasıtalarla çoğaltılan yazılar ve resimler gibi" eser olmadığı da açıktır. Süreli yayında değildir
Basın Yasasının 3.maddesinde tanımlanan "neşir"fiili; basılmış eserin herkesin görebileceği veya girebileceği yerlerde gösterilmesi veya asılması veya dağıtılması veya dinletilmesi veya satılması veya satışa arzı ile meydana gelir.
Bu yasanın tanımında gösterilen internet ortamında yayınlanan WEB sayfasının yayınını "basılmış eser" saymak ve eylemi "neşir" olarak nitelendirmek de mümkün değildir. Çünkü daha internet ortamında oluşan suç teşkil eden eylemlerin kimin tarafından meydana getirilmiş sayılacağı, yayın fiilinin nerede gerçekleşmiş olduğu ve nerede bittiği dahi tartışmalıdır.
Basit bir örnek; Basın Yasasının 12. maddesi nasıl uygulanacak ve bu maddeye aykırı davrananların "aykırı" eylemleri nasıl saptanacak ve aykırılık saptandığında cezai hüküm olan 4676 sayılı Yasa ile değişik Basın Yasasının 24. maddesi nasıl uygulanacak?
Dakika dakika değişen Web sayfalarındaki yayınların her birinden printer çıkışı alıp bağlı bulunulan Basın Savcılığına götürülüp teslim mi edilecektir? Günde kaç bin sayfa eder...Acaba web sayfasında yayın girildiği andan itibaren Savcılığa printer çıkışı alınmış sayfa örneği hemen mi götürülecek, yoksa ertesi gün mü teslim edilecek? Basın Yasasının 24.maddesine göre yasanın emredici hükümünün yerine getirilip getirilmediğini Savcılık nasıl saptayacak? Hangi nüsha için davayı nasıl açacak ve üç aydan bir yıla kadar hapis cezasını kim için isteyecek? Suçun faili kim olacak? Ağır para cezası 30-100 milyar lira arasında uygulanacağına göre bu uygulama nasıl yapılacak?
WEB sayfasının oluşum ve yayın biçimi, İnternet Servis Sağlayıcılarının ve İçerik sağlayıcılarının teknik ve hukuksal duruşu, internet ortamında yayınlanan sayfanın sahipliği gibi konular gözönünde bulundurulacak olursa İnternet Ortamında Yayın bakımından ayrı bir yasa yapılması ve öncelikle "sorumluların" belirlenmesi zorunludur.
1.3- Radyo Televizyonlardaki Yayın Ve Internet Ortamında Yayın
Acaba 4676 sayılı Yasa ile değişik 3984 sayılı yasadaki tanımlara uygun bir "yayın"la mı karşı karşıyayız?
3984 sayılı Yasanın değişik 3. maddesinde "tanımlar" yapılmıştır. Bu Kanunda tanımlara göre;
b) Radyo yayını: Elektromanyetik dalgalar, veri şebekeleri ve diğer yollarla halkın doğrudan alması maksadıyla yapılan ses yayınlarını,
c) Veri yayını: Radyo ve televizyon yayını ile birlikte, radyo ve televizyon programlarıyla ilintili ve radyo ve televizyon programlarından bağımsız verilerin, elektromanyetik dalgalar, veri şebekeleri ve diğer yollarla halkın doğrudan alması maksadıyla yapılan yayınları,
d) Televizyon yayını: Elektromanyetik dalgalar, veri şebekeleri ve diğer yollarla halkın doğrudan alması maksadıyla yapılan, hareketli veya sabit resimlerin (görüntü) sesli veya sessiz kalıcı olmayan yayınlarını,
ifade eder.
Değişik 3984 Sayılı Yasanın yine 4. maddesinde tanımı verilen bu kavramların İletişim Ortamı ise (z) bendinde aşağıdaki gibi tanımlanmıştır.
"İletişim ortamı: Radyo ve televizyon programlarının üretildiği merkez çıkışındaki sinyali herhangi bir teknik kullanarak tek veya birden fazla radyo ve televizyon yayınını bir arada olarak radyo, televizyon ve veri dağıtım sistemlerine ileten her nevi ortamı" İfade eder.
Cumhuriyet Gazetesi Haber Müdürü ve İ.Ü.İletişim Fakültesi öğretim Üyesi Hakan Kara'nın ders notlarına göz attığımızda ise; İnternet yayınlarının radyo ve televizyon yayını olmadığı hemen görülür.
Örneğin İnternet ortamında Chat sitelerini açtığınızda burada aynı anda yüzlerce insan birbiriyle sohbet edebilir.
Ya on binlerce haberin gönderildiği haber grupları? Sadece gazeteciler yok haber gruplarında...
Tek bir kişi bile bir haber grubu oluşturabilir. Artık istedikleri an öğrenciler, kadınlar, çeşitli kitle örgütleri,insan sağlığından çevreye, hukuka kadar pek çok konuda haber grupları var. Ama internet ortamında yayın yaparken radyo ve televizyon yayını yapmış olmuyorlar...
Radyo ve televizyon yayınlarının belli frekanstan yayın yapma zorunluluğunun aksine internette zaman ve mekan kavramının anlamı değişmiştir.
Web sayfalarında haberler artık her an yenilenmektedirler. Üstelik bu yenileme işlemi otomatik hale gelmektedir. Belli bir kaynaktan gelen haberleri bilgisayar web sayfasına yerleştirmektedir. Bunu televizyonlardaki canlı yayına benzetebiliriz. Ama canlı yayın yapılır ve biter. İnternet ortamındaki yayınlarda "canlılık" süreklidir. Sürekli yeni mesajlar gelir...
Günümüzde web siteleri genellikle gazetelerle, radyo televizyonlarda yayınlanan "haber" bültenleri ile karıştırılıyor. Benzer ama çok önemli farklılıklar taşır. Çünkü web siteleri giderek "dinamik" bir yapıya dönüşmüştür...Radyo ve televizyonlardaki haber bültenleri "yayınlanma frekansı"na, yayın iznine, frekans tahsisine bağlıdır.
Afrika dahil dünyanın her bölgesinde Türkçe bir web sitesi kurma şansına sahipsiniz. Ama radyo ve televizyon yayını yapamayabilirsiniz.
Webde sorun sadece haberle ilgili değildir. Tüm şirketlerin giderek birer web sayfası olacaktır ve vardır da... Kendi ürünlerini tanıttıkları sayfalar gazete sayfası, radyo-tv yayını değildir. Eğitim kurumlarının ve öğretmenlerin birer web sayfası olacaktır.
Yasa maddesini incelemeden önce internet ile ilgili olan bazı bilgileri ve mevcut yasalarımız karşısında çıkan sorunlara bakmak gerekir.
Iı- Yasal Ortamdaki "Sorumluluk" Eksikliği 4676 Sayılı Yasa İle Giderilmemiş; Aksine İnternet Bilinmeden Yapılan Düzenleme Kaos Yaratacaktır
4676 sayılı Yasa değişikliği milletvekillerinin amaçladığı "sorumluluk" için hukuki bir düzenleme önermemiştir. Önerinin yasallaşmış olması ise karışıklık yaratacak nitelikte bir düzenleme olmuştur.
Hükümet, Anayasa Komisyonu ve TBMM'si sorunun çözümünde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi, Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ve iç hukuk mevzuatımızdaki yasalara bakarak düzenleme yapmamıştır.
Örneğin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10.maddesinde yer alan ifade özgürlüğünde haklar sayılmıştır. Hakların kullanılmasındaki ilkeler gösterilmiştir. İfade özgürlüğü konusundaki "sınırlandırmalar"da maddenin ikinci paragrafında yazılıdır. İfade özgürlüğü kullanılırken kişilerin ve kurumların şeref ve haysiyetleri korunacaktır. Yani kişilik haklarının korunması zaten kuraldır. 1982 Anayasasında da yer alan 20.madde de Sözleşmenin 8. maddesinde yer alan hükme göre düzenleme yaparak özel yaşamın gizliliğini kabul etmiştir. 10. maddenin ikinci paragrafında ulusal güvenliği ve kamu güvenliğini, yargı otoritesini koruyarak ifade özgürlüğünün görev ve sorumluluk bilinciyle kullanacağı hüküm altına alınmıştır.
İnternet ortamındaki yayınları da yasal olarak bu kıstaslara uygun biçimde "ifade özgürlüğü" hakkına uygun olan yasayla korumak gerekirdi. Aksi yapıldı ve salt kişilik haklarına saldırı kavramından hareketle "yalan haber", "hakaret" ve benzeri fiiller bakımından hükümler getirilmekle yetinildi. Eksik ve hatalı düzenleme yapıldı. Ek Madde 9 ile tek başına düzenlenemeyecek nitelikteki internet ortamındaki yayınlar bakımından, olsun da nasıl olursa olsun ama bir düzenleme olsun mantığı işletildi.
Yasa yapılmalı. Bu yasa internet ortamında yayıncılık yapanların, gazetecilerin ve onların derdinden anlayan ve bu ülkeyi iyi tanıyan hukukçuların katkılarıyla çıkmalı. Aksi takdirde karşımıza sansür yaratan denetim mekanizmaları çıkarılacaktır.
Bu gün Türk Hukuk mevzuatına göre; hakaret fiillerinin internet ortamında yayınlanan sayfalarda işlenmesi halinde ceza davaları açılabilmektedir. Kişilik haklarına saldırı söz konusu olduğu zamanda mahkemelerde davacı ve davalı taraf oluşabilmekte, Borçlar Yasası ve Medeni Kanun hükümlerine göre davalar sonuçlanmaktadır. Ceza ve özel hukuk alanında davalar açılabilmekte; ancak bazı yasal eksiklikler sorun yaratmaktadır.
İnternette yapılan yayınlardan dolayı "kimin sorumlu olduğu" ve suç işlendiği iddiasıyla başlatılacak olan soruşturmalarda "kimin sorumlu tutulacağı" hakkında yasal bir düzenleme yoktur.
Uygulamada yasal düzenleme olmaması nedeniyle çekilen sıkıntılar şunlar olmaktadır:
- Kim hakkında, hangi mevzuata göre soruşturma açılacaktır?
- Suç faili olduğu iddia edilen kişilerin kimliklerinin saptanmasında zorluk vardır
- Suç yeri neresidir?
- Suç ne zaman işlenmiş sayılacaktır?
- Dava ve ceza zamanaşımı nedir?
- Şikayet süresi bakımından hangi hükümler ve hangi mevzuat uygulanacaktır?
İnternet için yasa yaparken öncelikle "sorumluluklar" ve cezai/hukuki sorumluluğun kime ait olacağı hukuken belirlenmelidir.
Sorumluluk belirlenirken acaba sorumluluğun öncelikle;
1- İnternet ortamında yayın yapan internet gazetelerinin WEB sayfasındaki suç içeren veya hukuka aykırı bilgi ve sunumu yapan, bilgiyi ve haberi veren, yazıyı, çizimi yapan gerçek kişiye, (içerik sağlayıcıya)
2- Web sayfasının yer aldığı sitenin sahibine,
3- Server, host veya İnternet Servis Sağlayıcı hukuka aykırı olan veya suç içeren haber, yazı, resim ve çizimden haberdar olmuş ve içeriğin suç olduğunu biliyor ve eğer teknik olarak yayını denetleme olanağı varken yayına engel olmamış ve zararı önleyecek çaba göstermemiş kişi veya tüzel kişiliğe,
ait olacağını belirleyen bir hukuki sorumluluk sistemi mi kurulmalıdır?
Ya da böyle bir sorumluluk sistemi yerine / sorumluluğun belirlendiği yeni bir sorumluluk sistemi mi oluşturulmalıdır? Bu konuda hukuk üretilmelidir.
Bunun için 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Yasası ile 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Yasadan ve 5680 sayılı Basın Yasasından yararlanmak olanaklıdır.
Web sayfasının sahibi, sayfada yayınlanan yazıyı yazanlarla birlikte kimlerin sorumlu sayılacağı tıpkı Basın Yasasındaki "sorumlu müdür"ün hukuki durumunu belirleyen 16.maddeye benzer biçimde internet ortamındaki yayınlar için düzenleme yapılabilir. İnternet Servis Sağlayıcılarının hukuksal sorumlulukları ile içerik sağlayıcıların hukuki ve cezai sorumluluğu aynı yasalara bakılarak düzenlenecek yasa üretilebilir. Basın Yasasında olduğu gibi düzenlenecek bir beyanname verilmesi düşünülebilir ve bu beyannamenin verilmesi suretiyle "kimin neden sorumlu olduğu" açıklığa kavuşturulabilir.
Ancak TBMM tarafından kabul edilen 4676 sayılı Yasa bu sorumluluk sistemi konusunda çözüm üretmekten uzak durmuş ve amacıyla bağdaşmayan bir Ek madde kabul etmekle uygulamada çıkacak sorunlara kapı aralamıştır.
"Sorumluluk Sistemi" bakamından ne yapmalıdır? Bunun için izlenecek yöntem bakımından, halen yürürlükte bulunan yazılı, işitsel ve görsel basın alanındaki yasalarda yer alan hukuki ve cezai sorumluluk düzenlemelerine bakmak gerekir.
9.1- 5680 Sayılı Basın Yasasındaki
Sorumlu Müdür Sorumluluğu
9.1.1- 5680 Sayılı Yasadaki Değişiklikten Önceki Sorumluluk
Yukaradaki bölümde açıklanmış olmasına rağmen bu başlık altında yazılı basında sorumlu müdür sorumluluğuna kısaca değinmek gerekiyor.
Değişiklikten önceki Basın Yasasının 16.maddesinde "sorumlu müdür"ün hukuki ve cezai sorumluluğu gösterilmiştir. Bu maddeye göre süreli yayında (mevkute/ günlük gazete, dergi, bülten gibi) sorumlu müdür yazıyı, haberi yazan ve karikatürü çizenle birlikte sorumludur. Ancak sorumlu müdürler için verilen hürriyeti bağlayıcı cezalar sürelerine bakılmaksızın para cezasına çevrilir.
Sorumlu müdür, gazete, dergi veya bülten gibi süreli yayınlarda müstear adla veya imzasız yayınlanan yazı veya haber veya resim veya karikatür sahiplerinin adlarını bildirmek zorunda değildir. Sahibi belli olmayan veya sorumlu müdür tarafından açılan davanın görüldüğü mahkemece yapılacak birinci sorgusu sırasında sahibini açıklayabilir. Mahkeme önündeki ilk sorgusunda sahibinin kim olduğu açıklanmaz veya sorumlu müdür tarafından yazı veya haber sahibinin kimliği doğru olarak açıklanmazsa; sorumlu müdür yazıyı veya haberi veya karikatürü yapan kimse gibi sorumlu olur.
Mevkutenin sahibi tarafından, sorumlu müdürün rızasına aykırı olarak yayınlanan yazı veya haberden sorumlu müdür sorumlu tutulmaz. Bu durumda sorumlu müdür hakkındaki ceza sorumluluğu yazı veya haberi yayınlatana aittir.
Mevkute tanımına girmeyen; yani süreli olmayan yayınlar (kitap, roman gibi örneğin) bakımından ise Basın Yasasının 16.maddesinde düzenleme vardır. Buna göre mevkute tanımına girmeyen basılmış eserlerle işlenen suçlarda ceza sorumluluğu suçu oluşturan eserin yazarı, çevireni veya çizeni ile birlikte yayınlatana aittir. Ancak yayınlatanlar için, tıpkı günlük gazetelerdeki sorumlu müdürlerde olduğu gibi, hürriyeti bağlayıcı cezalar sürelerine bakılmaksızın para cezasına çevrilerek hükmolunur.
Eğer mevkute tanımına girmeyen basılı eserin sahibi belli değilse sorumluluk, yayınlatana aittir. Eserin yazarı, çevireni ve çizeninin bilgi ve izni dışında yayınlandığı takdirde sadece yayınlatan, eseri meydana getiren gibi sorumlu olur.
Eğer yukarıda sayılan kişiler; yani sorumlu müdürler, yayınlatanlar, eser sahipleri belli olmadığı veya bu kimseler aleyhine Türk Mahkemelerinde dava açılamadığı takdirde sorumluluk, basana, basan da belli olmadığı takdirde satan ve dağıtana aittir.
Sahibinin rızası olmadıkça Türkiye'de yayımlanan yayınlardan aynen yapılacak iktibaslarda sorumluluk iktibas edene aittir.
Kanunla yasaklanmış herhangi bir dille yayın yapılması halinde, sorumlu müdürlerle yayınlatanlar hakkında bu maddede öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hükmü uygulanmaz.
Basın Yasası ile diğer yasaların basılı eserin sahip veya yayınlatanını cezai veya hukuki bakımdan sorumlu kıldığı hallerde, sahip ve yayınlatan tüzel kişi ise, temsilen bir gerçek kişi gösterilmiş olsa bile sorumluluk tüzel kişiye aittir.
9.1.1- Basın Yayasının 16. Ve 17. Maddesini Değiştiren 4676 Sayılı Yasanın Yeni Sorumluluk Düzenlemesi
4676 sayılı Yasa ile 5680 sayılı Yasanın 16.maddesinde değişiklik yapılmıştır. 16.maddenin 1. numaralı bendi değiştirilerek cezai sorumluluk bakımından, yine Basın Yasasının cevap ve düzeltme ile ilgili olan 19. maddesi değiştirildiği için, sorumlu müdür yanında; anonim şirket yönetim kurulu başkanı veya en üst yöneticiye de sorumluluk yüklenmiştir1.
4676 sayılı Yasa ile Basın Yasasının 16.maddesinin (1) bölümü aşağıdaki gibi değiştirilmiştir:
Madde 19- 15.7.1950 tarihli ve 5680 sayılı Basın Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
1. Mevkutelerle işlenen suçlarda sorumluluk, suçu meydana getiren yazıyı veya haberi yazan veya resmi veya karikatürü yapan kimse ile beraber bu mevkutenin ilgili sorumlu müdürüne; 19 uncu maddeye aykırı hareket edilmesi halinde ise sözü edilen kişilerle birlikte mevkutenin sahibi olan gerçek kişiye ve mevkute sahibi olan anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı ile diğer şirket ve tüzel kişilere ait mevkutelerde tüzel kişiliğin en üst yöneticisine aittir. Ancak, sorumlu müdürler için verilen hürriyeti bağlayıcı cezalar, sürelerine bakılmaksızın para cezasına çevrilerek hükmolunur ve bu cezalar ertelenemez.
Altı çizili bulunan cümleler 16.maddenin 1. fıkrasında yerleştirilmiştir. Dolayısıyla; tekzip/ cevap ve düzeltme müessesi bakımından getirilen değişiklikle sorumlu müdürle birlikte cezai sorumluluk yüklenen kişiler örneğin gazetenin imtiyaz sahibi kişi, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirket ve tüzel kişilerde ise en üst yönetici sorumlu sayılmıştır.
Yasa koyucu cevap ve düzeltme bakımından hem sorumlu müdürü hem de gazete sahibi ile sahip anonim şirket ise yönetim kurulu başkanını cezai yönden sorumlu saymıştır.
Değişiklikten önce Basın Yasasının 17. maddesine göre2 basın yoluyla işlenecek fiillerden dolayı sorumluluk hali 16.maddeye atıfla düzenlenmişti.
Yeni düzenlemeye göre de 17.madde; basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle açılacak manevi tazminat davasının kimlere karşı yöneltileceği hakkında, cezai sorumluluğu düzenleyen ve değiştirilen Basın Yasasının 16.maddesine yollama yapmaktadır.
4676 sayılı Yasa ile değişen 5680 sayılı Basın Yasasının 17. maddesi yeniden aşağıdaki gibi düzenlenmiştir.
MADDE 20. - 5680 sayılı Kanunun 17 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 17. - Basın yolu ile işlenen yalan haber, hakaret, sövme ve her türlü fiilden doğacak maddî ve manevî zararlardan, 16 ncı maddeye göre sorumlu olanlarla birlikte Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre mevkutelerde sahibi ve mevkute olmayanlarda naşiri; mevkute sahibi ile mevkute olmayanların naşirinin şirket olması halinde şirket ile birlikte anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirket ve tüzel kişilerde en üst yönetici müştereken ve müteselsilen sorumludur. Tazminat talebinin haklı görülmesi halinde tazminat miktarı, on milyar liradan az olmamak üzere fiilin ağırlık derecesine göre belirlenir. On milyar liralık alt sınır her yıl Maliye Bakanlığınca ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılır. Bu maddeye göre açılacak manevî tazminat davalarında hâkim tensip kararı ile birlikte bilirkişiyi de tayin eder ve davayı en geç altı ay içinde karara bağlar.
Zarar doğurucu fiilin işlenmesinden sonra mevkutenin devredilmesi, başka bir mevkute ile birleşmesi veya sahibi olan gerçek kişi ya da şirketin herhangi bir surette değişmesi halinde mevkuteyi devralan, birleşen ve her ne suretle olursa olsun mevkutenin sahibi gerçek kişiler ile anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı diğer şirket ve tüzel kişilerde en üst yönetici de, bu fiil nedeniyle hükmedilen tazminattan birinci fıkrada sayılanlarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.
Basılmış eser sahiplerinin dernek, vakıf ve benzeri tüzel kişiler olması halinde tüzel kişilikle birlikte yönetim organlarında yer alanlar hakkında da yukarıdaki hükümler uygulanır.
Bu maddeye göre açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde, bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizi üzerinden temerrüt faizine de hükmedilir.
4676 sayılı yasa " Basın yolu ile işlenen yalan haber, hakaret, sövme ve her türlü fiilden doğacak maddî ve manevî zararlardan" yine Basın Yasasının 16 ncı maddesinde sorumlu olanlarla birlikte, Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre mevkutelerde sahibi ve mevkute olmayanlarda naşiri; mevkute sahibi ile mevkute olmayanların naşirinin şirket olması halinde şirket ile birlikte anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirket ve tüzel kişilerde en üst yöneticiyi müştereken ve müteselsilen sorumlu kabul etmiştir.
17.maddede " yalan haber", "hakaret", "sövme" fiilleri kullanılmıştır. Bunların basın yoluyla işlenmesi gerektiği başlangıçta belirtilmiştir.
Yeniden düzenlenen 17.maddeye göre de sorumlu tutulan kişiler arttırılmış ; 16.maddede sorumlu olan kişilere; yine sahibini, naşiri, eğer sahibi şirket veya tüzel kişi ise yönetim kurulu başkanı veya en üst yöneticiyi eklemekte, bu kişileri diğerleriyle birlikte müteselsilen ve müştereken sorumlu tutmuştur.
4676 sayılı Yasanın Basın Yasasının 16., 17 ve 19. maddesini değiştirmesi karşısında yaratılan "sorumluluk" sistemi 5680 sayılı Yasanın önceki düzenlemesinde yer alan cezai ve hukuki sorumluluk sistemlerini değiştirmiştir.
4676 sayılı Yasa Basın Yasasında yer alan "sorumlu müdür" gibi bir sorumluluk sistemi kabul etmemiştir. 3984 sayılı Yasa da böyle bir sorumluluk sistemi düzenlenmemiştir. Aksine; anonim şirket veya en üst yönetici sorumluluğu getirilmiş ve yayından sorumluluk bu kişilere yüklenmiştir.
9.2- 3984 Sayılı Radyo Ve Televizyonların Kuruluş Ve Yayınları Hakkında Kanuna Göre Sorumluluk Düzenlemesi
9.2.1- 3984 Sayılı Yasa Değişmeden Önceki Düzenleme
Önceki 3984 sayılı Yasa radyo ve televizyon yayınlarıyla işlenen suçlar ve haksız fiillere ilişkin hukuki sorumluluk konusunda hüküm getirmemiştir. Yasada "özel sorumluluk" yükleyen herhangi bir düzenleme yoktur.
3984 sayılı Yasada, Basın Yasasının kabul ettiği gibi bir "özel sorumluluk" maddesi bulunmamasına rağmen, "sorumluluk" sistemi RTÜK tarafından 16 Mart 1995 günlü ve 22229 sayılı resmi gazetede yayınlanan Yönetmelik'le sağlanmak istenmiştir.
Yönetmelik başlığı 3 Şubat 1999 tarih ve 23600 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak değiştirilmiş olan "Özel Radyo ve Televizyon Kuruluşlarının Uyması Gerekli Asgari İdari ve Mali Şartlarla Yayın Alanı, Yayın Saat ve Süreleri Hakkında Yönetmelik" in 17. maddesine göre:
"Sorumlu Müdür
Madde 17- Özel radyo ve televizyon kuruluşları sunacakları yayın hizmetlerinin özellik ve önemini değerlendirerek bir veya birden çok sorumlu müdür bulundururlar.
Sorumlu Müdür olarak görevlendirileceklerin:
a) Türk vatandaşı olmaları,
b) Ulusal ve bölgesel düzeyde faaliyette bulunan yayın kuruluşlarındakilerin yüksek öğrenim görmüş olmaları,
c) İkametgahlarının Türkiye'de olması veya Türkiye'de devamlı oturmaları,
d) Kamu hizmetlerinden yasaklı olmamaları veya kısıtlı bulunmamaları,
Madde 18- Yayından doğan sorumluluk yayını yöneten veya programı yapanla birlikte sorumlu müdüre aittir. Bu hüküm yayın kuruluşunun 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanundan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
Ancak şirketi idare ve temsile yetkili kişiler, sorumlu müdürün incelemesinden geçmeden veya rızası hilafına bir yayına karar vermişlerse, bu gibi hallerde sorumluluk yayına karar veren söz konusu kişilere geçer.
3984 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 27 ve 28 inci maddeleri gereğince yapılan yayınlardan sorumlu müdür mesul tutulmaz"
Yönetmelik hükümlerine göre; sorumlu müdür Yasanın 25.maddesine göre yargı kararları saklı kalmak koşuluyla "yayınlar önceden denetlenemez ve durdurulamaz".Ancak milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yahut kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması kuvvetle muhtemel olursa Başbakan veya görevlendireceği bakan yayını durdurabilir. 25.maddeninin ikinci fıkrasında ise radyo ve televizyon kuruluşları Cumhurbaşkanı veya Hükümetin milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel sağlığın ve genel ahlakın gerekleriyle ilgili bildirilerini yayınlamakla yükümlüdür. İşte bu fıkraya göre yayınlanacak "bildirilerden" sorumlu müdür sorumsuzluğu kabul edilmiştir. 4676 sayılı Yeni Yasa bu madde hükümlerini değiştirmemiştir.
Önceki 3984 sayılı Yasa hükümleri değiştirilmeden önce 27 maddede düzenlenen seçim dönemlerindeki yayınlardan ve 28.maddede düzenlenen cevap ve düzeltme ile ilgili olan yayınlardan sorumlu müdürün yine sorumlu tutulamayacağı kabul edilmiştir.
Yine aynı Yönetmeliğin 19.maddesinde "Yayın Denetim Kurulu" adı altında işlerliği olmayan ve hukuki olarak hiçbir sorumluluk yüklenmeyen bir kurul düzenlemiştir. Bu kurulun görevi, yapılacak yayınların; yasa ve RTÜK tarafından çıkarılan yönetmeliklerde öngörülen ilke, kural ve yükümlülüklere uygunluğunu sağlamaktır. Yayın kuruluşu kendi mensupların arasından seçeceği üç kişilik bir yayın iç denetim kurulu oluşturacaktır. Ancak 19.madde yönetmelik hükmü olarak yazılı kalmaktan öteye geçememiştir.
9.2.2- 4676 Sayılı Yasa İle Yapılan Değişiklik Sonrası Sorumluluk
Değişiklikten önceki 20.4.1991 kabul tarihli 3984 sayılı Yasanın 34.mddesinde cezalar ve müsadere hükümleri düzenlenmiştir. 34/1.maddeye göre bu yasada belirtilen istisnalar dışında, Üst Kuruldan izin almadan radyo ve televizyon yayını yapan ya da izni Üst Kurul tarafından geçici ya da sürekli iptal edilmesine rağmen yayında bulunan kişi ya da kuruluşların sahip ve yöneticilerine fiilleri başka bir suç oluştursa bile fiilin ağırlığına göre altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Bu maddeye aykırılıktan sorumlu olarak gösterilenler "kişi" ya da "kuruluşların sahip ve yöneticileri"dir.
34 üncü maddenin ikinci fıkrasında ise "Yayın bantlarını bir yıl süre ile muhafaza etmeyen ve bu süre içerisinde Cumhuriyet Savcılığına istenmesine rağmen sesli ve görüntülü olarak teslim etmeyen yayın kuruluşlarının sahip ve yöneticileri" için bir yıldan beş yıla kadar ağır para cezası öngörülmüştür.
4676 sayılı Yasada 34.madde yerine Ek Madde 2 olarak yeni bir düzenleme getirilmiştir. Buna göre:
EK MADDE 2. - Bu Kanunda belirtilen istisnalar dışında, Üst Kuruldan izin almadan radyo ve televizyon yayını yapan ya da Üst Kurul tarafından geçici ya da sürekli iptal edilmesine rağmen yayın yapan kişiye, kuruluşların ise sahip ve yöneticilerine, fiilleri bir başka suç oluştursa bile, fiilin ağırlığına göre altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ve bir milyar liradan yüz milyar liraya kadar para cezası verilir. Ancak, Türkiye Cumhuriyetinin varlık ve bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı yıkıcı ve bölücü faaliyetlere sevk edecek şekilde yayın yaptıkları tespit edilerek yayınları durdurulan veya yayın izinleri iptal edilen kişiler, bu kuruluşların sahipleri ve yöneticileri ile bu tür yayınlarda görev alanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesine göre cezalandırılır. Ayrıca tüm yayın cihazları Türk Ceza Kanununun 36 ncı maddesine göre müsadere edilir.
Yayın bantlarını bir yıl süre ile muhafaza etmeyen ve bu süre içinde Üst Kurul veya Cumhuriyet savcılığınca istenmesine rağmen sesli ve görüntülü olarak teslim etmeyen yayın kuruluşlarının sahip ve yöneticileri, altı aydan bir yıla kadar ağır hapis ve bir milyar liradan on milyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Ayrıca, bir aydan üç aya kadar ilgili kuruluşun yayınının durdurulmasına karar verilir. Gönderilen bandın içerik bakımından istenen yayın olmaması veya bantta tahrifat, çıkarma, silme gibi işlemler yapılması halinde, ayrıca iki yıldan on yıla kadar ağır hapis ve iki milyar liradan on milyar liraya kadar ağır para cezası verilir.
Bu maddedeki para cezaları, her yıl Maliye Bakanlığınca ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılır.
4676 sayılı Yasa ile bu madde yürürlükten kaldırılmamış olmasına rağmen
(Maddenin yürürlükten kalktığına dair bir düzenleme kabul edilen yeni yasada gösterilmemiştir.) EK Madde 2 ile yeniden düzenlenmiştir.
Düzenleme yine "sahip ve yöneticilerini" cezai yönden sorumlu saymıştır. Hapis cezası muhafaza edilmiş ayrıca 314.maddeye göre işlem yapılması ve müsadere hükmü getirilmiştir.
Yayın bantları konusunda da Savcılık dışında RTÜK'na teslim zorunluluğu ile altı aydan bir yıla hapis cezası yanında bir milyar liradan on milyar liraya kadar ağır para cezası konmuştur. Ayrıca bir aydan üç aya kadar ilgili kuruluşun yayınının durdurulmasına karar verilmesi, gönderilen bandın içerik bakımından istenen yayın olmaması veya bantta tahrifat, çıkarma, silme gibi işlemler yapılması halinde ayrıca iki yıldan on yıla kadar ağır hapis ve iki milyar liradan on milyar liraya kadar ağır para cezası kabul edilmiştir. Para cezaları ise her yıl arttırılacaktır.
Bu madde dışında 3984 sayılı Yasanın değiştirilmeden önce yayın kuruluşlarının sahipleri, şirket modeli ve hisse oranlarını düzenleyen 29.maddede; 4676 sayılı Yasa da da Özel Radyo ve Televizyon Kuruluşlarının kuruluş ve hisse oranları düzenlenmiştir. Yayından sorumluluk düzenlemesi bu maddede yoktur. Sadece 4676 sayılı Yasa ile 29.maddenin son fıkrasına uydu platformu ve kablo sisteminden iletilen ve yurt dışından yapılan yabancı kaynaklı yayınların Türkçe seslendirilmelerine, birkaç dilden aynı anda yayın yapılmasına ve Türkçe Reklam girişine olanak tanınması madde olarak eklenmiştir. Türkçe reklam girişi yapılan yayınlar için Üst Kurulun ilgili reklam yönetmeliğinin uygulanacağı maddede gösterilmiş olduğundan, bu konuda Reklam Yönetmeliği uygulanacaktır. Bunun dışında yayından sorumluluk hali bu maddede önceki ve yeni yasaya göre düzenlenmemiştir.
Önceki 3984 sayılı Yasanın 28. maddesinde düzeltme ve cevap hakkı düzenlenmiştir. Bu madde göre de "yayın kuruluşları" yaptıkları her yayının bandını bir yıl süreyle saklamak zorundadır. Bu madde sorumlu olarak "yayın kuruluşunu" göstermektedir. Basın Yasasının 19.maddesinde olduğu gibi, cevap ve düzeltmenin hukuki muhatabı olarak sorumlu müdür gösterilmesine rağmen 3984 sayılı yasada gösterilen hukuki muhatap sadece "yayın kuruluşu" idi. Ancak cezai ve hukuki sorumluluk bakımından her iki yasadaki sorumluluk sistemi de değişmiştir.
3984 sayılı Yasanın değişiklikten önceki metni şöyledir:
Düzeltme ve Cevap Hakkı
Madde 28-Gerçek ve tüzelkişilerin kişilik haklarına saldırı teşkil eden yayınlar ile gerçeğe aykırı olduğu iddia edilen yayınlara karşı cevap ve düzeltme hakkı tanınması için ilgililer yargı yoluna başvurabilirler.
Yayın kuruluşları yaptıkları her yayının bandını bir yıl muhafazaya mecburdur. İlgili, dava açmaya esas olmak üzere, yazılı olarak Üst Kurula başvurarak yayın bandından ücretini ödeyerek bir kopya isteyebilir.
Yargıya yapılan başvuru üzerine yargı gerekli incelemeyi yapar. Başvuru yerinde görülürse düzeltme ve cevap, saldırı teşkil eden veya gerçeğe aykırı yayının yapıldığı aynı saatte, aynı program içinde yayınlanır. Yayın süresi ve şeklini halin icabına ve delillere göre hâkim takdir eder.
Kişilerin yargıya başvurmaları yayından itibaren 10 gün içinde yapılır. Mahkeme 3 gün içinde karar verir. Verilen karara karşı tebliğden itibaren 3 gün içinde bir üst mahkemeye itiraz edebilir. Üst mahkeme 3 gün içinde karar verir. Verilen karar kesindir.
Mahkeme kararı ilgili kuruluşa tebliğ edildiğinin ertesi günü yayın yapılır.
Yayını yapmayan veya karara uygun şekilde yapmayan veya geciktiren kuruluşun yayını Üst Kurulca, eyleminin ağırlığına göre 3 aya kadar durdurulur. İkinci kez tekrarı halinde yayın izni iptal edilir.
Yetkili ve görevli mahkeme; ulusal yayın yapan kuruluşlar için Ankara Sulh Ceza Mahkemesi, bölgesel ve yerel yayın yapan kuruluşlar için başvuru sahibinin ikâmetgâhı sulh ceza mahkemesidir.
Gerçek ve tüzelkişilerin ayrıca genel hükümlere göre ilgili yayın kuruluşuna karşı tazminat davası açma hakkı saklıdır. Tazminat davası haklı görüldüğü takdirde mağdur tarafa ödenecek tazminat miktarı yüz milyon TL'dan az olamaz. 3506 sayılı Kanun hükümleri saklıdır.
4676 sayılı Yasa 28.maddeyi de değiştirmiştir. Kabul edilen maddeyeye göre yapılan ek fıkra değişiklikleri maddede siyah olarak yeniden gösterilmiştir.
MADDE 12. - 3984 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin altıncı ve sekizinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Düzeltme ve Cevap Hakkı
Madde 28-Gerçek ve tüzelkişilerin kişilik haklarına saldırı teşkil eden yayınlar ile gerçeğe aykırı olduğu iddia edilen yayınlara karşı cevap ve düzeltme hakkı tanınması için ilgililer yargı yoluna başvurabilirler.
Yayın kuruluşları yaptıkları her yayının bandını bir yıl muhafazaya mecburdur. İlgili, dava açmaya esas olmak üzere, yazılı olarak Üst Kurula başvurarak yayın bandından ücretini ödeyerek bir kopya isteyebilir.
Yargıya yapılan başvuru üzerine yargı gerekli incelemeyi yapar. Başvuru yerinde görülürse düzeltme ve cevap, saldırı teşkil eden veya gerçeğe aykırı yayının yapıldığı aynı saatte, aynı program içinde yayınlanır. Yayın süresi ve şeklini halin icabına ve delillere göre hâkim takdir eder.
Kişilerin yargıya başvurmaları yayından itibaren 10 gün içinde yapılır. Mahkeme 3 gün içinde karar verir. Verilen karara karşı tebliğden itibaren 3 gün içinde bir üst mahkemeye itiraz edebilir. Üst mahkeme 3 gün içinde karar verir. Verilen karar kesindir.
Mahkeme kararı ilgili kuruluşa tebliğ edildiğinin ertesi günü yayın yapılır.
(4676 Sayılı Yasa ile değişik) Yayını yapmayan veya karara uygun şekilde yapmayan veya geciktiren kuruluşun yayınlarından sorumlu en üst yöneticisi ile kuruluşun sahibi olan anonim şirketin yönetim kurulu başkanına otuz milyar liradan doksan milyar liraya kadar ağır para cezası verilir. Ayrıca, kuruluşa Üst Kurulca eylemin ağırlığına göre üç aya kadar gelir getirici yayın yapma yasağı verilebilir. İkinci kez tekrarı halinde yayın izni iptal edilir ve en yüksek para cezasına hükmolunur. Bu cezalar ertelenemez. Hangi yayınların gelir getirici yayınlar olduğu Üst Kurul tarafından belirlenir.
Yetkili ve görevli mahkeme; ulusal yayın yapan kuruluşlar için Ankara Sulh Ceza Mahkemesi, bölgesel ve yerel yayın yapan kuruluşlar için başvuru sahibinin ikâmetgâhı sulh ceza mahkemesidir.
(4676 sayılı Yasa ile Değişik) Gerçek ve tüzel kişilerin ayrıca genel hükümlere göre ilgili yayın kuruluşuna karşı tazminat davası açma hakkı saklıdır. Yayın kuruluşu ile birlikte şirketin yönetim kurulu başkanı da müştereken ve müteselsilen sorumludur. Zarar doğurucu fiilin işlenmesinden sonra yayın kuruluşunun devredilmesi, başka bir kuruluşla birleşmesi veya sahibi olan şirketin herhangi bir surette değişmesi halinde yayın kuruluşunu devralan, birleşen ve her ne suretle olursa olsun yayın kuruluşunun sahibi veya hissedarı olan şirket ve şirketin yönetim kurulu başkanı da bu fiil nedeniyle hükmedilen tazminattan yayın kuruluşu ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Tazminat talebinin haklı görülmesi halinde tazminat miktarı, on milyar liradan az olmamak üzere fiilin ağırlık derecesine göre belirlenir. On milyar liralık alt sınır her yıl Maliye Bakanlığınca ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılır. Bu maddeye göre açılacak manevi tazminat davalarında hâkim tensip kararı ile birlikte bilirkişiyi de tayin eder ve davayı en geç altı ay içinde karara bağlar. Bu maddeye göre açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde, bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizi üzerinden temerrüt faizine de hükmedilir.
Cevap ve düzeltme hakkı bakımından getirilen bu düzenleme 4676 sayılı Yasanın 16.ve 17. maddesindeki düzenlemeye paralel olarak gerçekleştirilmiştir.
3984 sayılı Yasayı değiştiren 4676 sayılı Yasanın 28. maddenin düzenleme biçimine göre; cevap ve düzeltmenin radyo ve televizyonlarda yayınlanmaması haliyle ilgili olarak "Yayını yapmayan veya karara uygun şekilde yapmayan veya geciktiren kuruluşun yayınlarından" radyo ve televizyon yayınlarından sorumlu en üst yöneticisi ile kuruluşun sahibi olan anonim şirketin yönetim kurulu başkanı" sorumlu tutulmuş ve para cezası konulmuştur. Önceki maddede yer alan RTÜK'ün ihlalin tekrarlanması ile ilgili olan yaptırımı izin iptali şeklinde düzenlenmiştir.
Yine 4676 sayılı Yasa ile değiştirilen 28.maddeye yapılan 8. fıkra eklemesiyle gerçek ve tüzel kişilerin radyo ve televizyon yayınları bakımından ilgili yayın kuruluşuna tazminat davası açma hakkı tanınmıştır. Madde düzenlemesine göre de rdyo ve televizyon yayınlarında örneğin kişilik haklarına saldırıdan dolayı açılacak herhangi bir maddi ve manevi tazminat davası bakımından " Yayın kuruluşu ile birlikte şirketin yönetim kurulu başkanı da müştereken ve müteselsilen sorumludur." şeklindeki düzenlemeye göre " yayın kuruluşu" ile birlikte "şirketin yönetim kurulu başkanı" sorumlu sayılmıştır. Yayın kuruluşunun devredilmesi veya başka bir kuruluşla birleşmesi, sahibinin değişmesi halinde de "yayın kuruluşunu devralan, birleşen ve her ne suretle olursa olsun yayın kuruluşunun sahibi veya hissedarı olan şirket ve şirketin yönetim kurulu başkanı da bu fiil nedeniyle hükmedilen tazminattan yayın kuruluşu ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu" kabul edilmiştir.
Hem Basın Yasasının 17.maddesinde hem de 3984 sayılı yasanın 28.maddesinde yapılan bu değişiklikle tazminat talebinin haklı görülmesi halinde tazminat miktarı, on milyar liradan az olmamak üzere fiilin ağırlık derecesine göre belirlenecektir. On milyar liralık alt sınır her yıl Maliye Bakanlığınca ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılacak ve bu maddeye göre açılacak manevi tazminat davalarında hâkim tensip kararı ile birlikte bilirkişiyi de tayin edebilecektir. Getirilen yeni düzenlemeye göre de dava en geç altı ay içinde karara bağlanacaktır. Bu maddeye göre açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde, bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizi üzerinden temerrüt faizine de hükmedilecektir.
Bütün bu sorumsuzluk ve sorumluluk hallerinin yanısıra, Basın Yasasının 16.maddesinde gösterilen sorumlu müdürün hukuki sorumluluğuna benzer bir "sorumluluk" hali 3984 sayılı Yasada kabul edilmemiş ve Yönetmelikle boşluk doldurulmaya çalışılmıştır. 4676 sayılı Yasa ile değiştirilen 3984 sayılı Yasada yapılan düzenleme ise 28.madde de kendini göstermektedir. Bu sorumluluk sistemi ise "yayın kuruluşu" ile "şirket yönetim kurulu başkanı" veya "şirkette en üst sorumlu yönetici" olarak kabul edilmiştir.
Dolayısıyla 3984 sayılı Yasa, Basın Yasasının düzenlemesine bakarak Yönetmelik dışında dışında herhangi bir özel sorumluluk hali düzenlemediğinden pratikte; hem ceza hem de hukuki sorumluluk bakımından genel hükümler uygulanmaktadır. 4676 sayılı Yasa ise genel hükümlerin yanında özel sorumluluk hallerini düzenlemeye çalışmış; ancak Web sayfasında herhangi bir "sorumlu müdür" gibi bir sorumluluk sistemi getirmemiştir.
Ancak özel bir sorumluluk hali düzenlenecek ise; bunun Yönetmelikle değil, Yasa ile yapılması gerekir. Çünkü "suçta ve cezada kanunilik" esasına göre cezai ve hukuki sorumluluk ancak yasa ile düzenlenebilir.
10. 2954 Sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kanununa Göre
Sorumluluk
TRT yayınları bakımından işlenen suçlar ve haksız fiil sorumluluğu 2954 sayılı Yasanın 28.maddesinde gösterilmiştir.
"Sorumluluk
MADDE 28- Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun yayınları yoluyla işlenen suçlarda veya haksız fiillerde, yayın tespit yoluyla yapılmışsa, metni yazan veya sesi tespit edilen, bu metni veya tespiti fiilen kontrol eden ve yayını fiilen yöneten ve kontrol eden kişiler sorumludur.
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun, kendilerine tevdi edilen metni aynen okumakla görevli personeli o yayının yönetim ve kontrolunda özel olarak görevlendirilmiş olmamak şartıyla, o yayın yoluyla işlenen suçtan veya haksız fiilden sorumlu tutulmazlar.
Bu kanunun 18 nci, 22 ve 27 nci maddeleri uyarınca yapılan ve bu özelliği anonsla belirtilen yayınlar ile tespitlerden faydalanmaksızın Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu istasyonları dışındaki bir radyo ve televizyon kuruluşundan naklen yapılan yayınlardan, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu personeli sorumlu değildir.
Kişiler, kurum ve kuruluşlar yayınlar nedeniyle uğradıkları zararlardan ötürü, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Personeli aleyhine değil, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu aleyhine dava açarlar. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır.
Kişiler, kurum ve kuruluşlarca yayın yoluyla suç işlendiği iddia edilerek Türkiye radyo-Televizyon Kurumu personeli hakkında açılan ceza davalarında, personel, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu avukatlarınca savunulur.
Bu madde kapsamına giren suçlardan ve haksız fiillerden dolayı yayının yapıldığı tarihten başlayarak altmış gün içinde açılmayan davalar dinlenmez"
Yasa, canlı yayınlardaki sorumluluk ile diğer yayınlardaki sorumluluk hallerini ayrı ayrı düzenlemiştir. Denetimden geçmeden, olayın veya konuşmanın anında ve doğrudan doğruya radyo ve televizyondan yayınlanması halinde, yani canlı yayında işlenmiş suç veya haksız fiillerden TRT personeli sorumlu tutulamaz.
Tespit yoluyla yapılan yayınlarda ise metni yazan veya sesi tespit edilenle birlikte bu metni veya tespiti fiilen kontrol eden ve yayını fiilen yönetin ve kontrol eden kişiler sorumludur. Örneğin haber programları ön hazırlık bittikten sonra yapılan canlı yayınlardır. Bu yayınlardaki haber metinlerini hazırlayan ile birlikte bu metinleri fiili olarak kontrol edip denetleyenler de sorumludur. Ancak 2954 sayılı Yasanın 28.maddenin 2. fıkrasına göre kendilerine verilen metinleri aynen okumakla görevli personeli örneğin spikerleri o yayının yönetim ve kontrolünde özel olarak görevlendirilmiş olmamak şartıyla, o yayın yoluyla işlenen suç veya haksız fiilden sorumlu tutulmazlar. Şayet metni okuyan spiker, o metnin denetimini önceden yapmakla görevli ise, cezai ve hukuki sorumluluğu vardır.
Canlı yayınların dışındaki tespite dayalı yayınlarda ise, konuşan ile birlikte yayını fiilen yöneten kişiler de sorumludur. Kendilerine metin verilen ve metinleri aynen okumakla görevli olan ve bir denetim görevi bulunmayan personelin hukuki sorumsuzluğu ise canlı olmayan tespitli yayınlarda da geçerlidir.
TRT Personeli kanuni zorunlu yayınlardan, örneğin hükümet bildirileri ve konuşmalarıyla ilgili yayınlarından sorumlu değildir. Siyasi parti seçim konuşmalarıyla yargı kararıyla yayınlanması gereken cevap ve düzeltme metinlerinin yayınlanmasından sorumlu değildirler. Aynı şekilde TRT Personeli, TRT istasyonları dışındaki radyo ve televizyon yayınlarından dolayı sorumlu değildirler. Bu yayınların "denetim" olanağı yoktur.
TRT'nin herhangi bir yayını yasama, yürütme ve yargı organlarınca soruşturma, kovuşturma veyahut araştırma konusu olmuşsa, yayına ait metin ve tespitlerin, bu işlemlerin sonuçlandığı yetkili makam tarafından TRT'ye yazılı olarak bildirilinceye kadar saklanması zorunludur. 29.maddede yapılan bu düzenlemeye göre; ayrıca TRT yayınlarında kullanılan yazılı metinler ve metni bulunmayan radyo ve televizyon yayınlarına ait tespitler yayın tarihinden başlayarak 75 gün süreyle saklanmaktadır. Tespit yapılmaksızın yapılan naklen yayınlarda ve müzik yayınlarında böyle bir zorunluluk yoktur.
TRT'nin yayınlayacağı programların son denetimi, TRT Genel Müdürü adına ve doğrudan kendisine bağlı Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı tarafından yapılır. Yayın Denetleme Kurulu 24.07.1984 gün ve 18468 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmış olan Radyo-Televizyon Programlarının Son Denetimi Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre çalışmaktadır.
Vıı- Yasasızlık Sorunu Nasıl Çözülmeli?
Yasa yapılmalı. Yayın fiilini düzenleyen yukarıdaki yasaların "sorumluluk" halini düzenleyen hükümlerine bakılmal. Yazılı, işitsel ve görsel basında nasıl bir düzenleme yapıldığı dikkate alınmalı. Sonra da internet yayıncılığının ne olup olmadığı konusunda kafa yorarak yeniden bir yasa üretmeli .
Bu yasa internet ortamında yayıncılık yapanların, gazetecilerin ve onların derdinden anlayan ve bu ülkeyi iyi tanıyan hukukçuların katkılarıyla çıkmalı. Aksi takdirde karşımıza bu günkü gibi "sorumluluk" sistemlerini de altüst eden "sınırlandırma/sansür" yaratan denetim mekanizmaları çıkarılacaktır.
Radyo ve Televizyon yayınları ile yazılı basın hukuki düzeni ve internet ortamındaki yayınların özelliği dikkate alınarak yeni yasa üretilmesi; halkın gerçekleri öğrenme hakkı esas alınarak yeniden düzenlenmelidir. Böylelikle 4676 sayılı Yasanın da değişikliklerinin getirdiği "sınırlandırmanın"da ne kadar hukuka aykırı olduğu daha iyi anlaşılabilir.
Ancak TBMM'nin 4676 sayılı Yasa ile kabul ettiği maddeler "yasaklama", "denetleme" ve "müdahale" alanları genişletilerek sınırlandırma mantığıyla kabul edilmiştir. Mantık ve amaç buydu, bu amaç gerçekleşti. Hatta internet ortamındaki yayınlara da sıçradı.
Yargı ve hukuk; İnternet ortamındaki yayınlar bakımından arayış içindedir. Hiç kimse suç işleme özgürlüğünü savunamamaktadır. Hukuk suç işlemeyi hak ve özgürlük olarak kabul etmez. Hükümetler internet ortamında yayınlar için yasa üretmekte ve yaşama geçirmektedir. İnternet'i denetim altına almak, hukuku zorlayarak sonuç çıkarmak ve hatta siyasal istekler için özgürlükleri sınırlandırmak hukuka aykırıdır. Uluslar arası düzenlemeye ve diğer ülkelerin bu konudaki yasaları önümüzü açan düzenlemelerle yüklüdür. Yararlanmamız gerekir.
Kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın haber alma ve bilgi edinme hakkı kabul edilerek internet ortamında yaşama geçirilip kullanılması için geliştirilecek. Ama böyle yasaları Meclisten geçirerek hukuk devleti olunamaz.
Elde edilen bilginin özgürce dolaşması ve yorumlanması da ifade özgürlüğü kullanımının sonucu sayılacak. Bu hak kullanılırken görev ve sorumluluk bilinciyle hareket edilecek. Yasa buna göre düzenlenecek.
Anayasa ile düzenlenen temel bir hak konusunda 3984 sayılı Yasayı ve beraberinde Basın Yasasını değiştiren, İnternet yayınlarını "müdahale edilen düşünce ve ifade özgürlüğü" alanına çekerek sınırlandırma gerçekleştiren böyle bir yasa değişikliği "ifade özgürlüğü" hakkına aykırıdır.
TBMM'de kabul edilen "Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" 1982 Anayasasında yer alan temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması mantığı ile örtüşen bir mantıktır. Anayasada yer alan ve devleti kutsal sayan anlayıştan hareketle, iletişim özgürlüğü denetim ve kısıtlama altına alınmıştır. Müdahale alanları yaratılmış ve sınırlandırma esas kabul edilmiştir
Artık 4676 sayılı ile değişen 3984 sayılı Yasa ve Basın Yasasındaki değişiklik gerekçeleri; internet yayınları bakımından örnek alınacak yasa olmaktan çıkmıştır. Sadece "sorumlu müdür" kavramından hareketle yayınlardaki cezai ve hukuki sorumluluk kavramları incelenebilir. Yararlanma konusunda da herkesin gerçekleri öğrenme hakkı esas alınarak düzenleme yapılmalıdır. Aksi düşünce müdahale ve sınırlandırma getirir.