Bilgi Teknolojileri danışmanı Füsun Nebil ile internetten müzik ve film indirmenin geçmişini, buna karşılık Türkiye ve dünyadaki yaptırımları ve telif hakkı meselesini konuştuk. Nebil, Adil Kullanım Kotası’nın kalkmasının ise bugünkü tekel düzeninde ‘tehlikeli’ olacağına vurgu yapıyor.
Türkiye’de internet üzerinden korsan indirmelere karşılık cezai yaptırımlar uygulanacağı konuşuluyor Füsun Nebil bilgi teknolojileri danışmanlığı yapıyor. Kendisiyle internetten müzik ve film indirmenin geçmişini ve bunlar üzerindeki yaptırımları konuştuk. Nebil, bugünkü site kapatma sürecinin MÜ-YAP ile başladığını belirtirken; telif hakları konusunda hükümetlerin her zaman şirketlerin yanında olduğunu söylüyor. Adil Kullanım Kotası’nın 2019’da kalkması durumunda ise tekel düzeninde fiyatları arttıracağını ifade ederek, “İnternetin pahalanma riski var” diyor.
Füsun Nebil hakkındaİstanbul Teknik Üniversitesi Nükleer Yüksek Mühendisligi bölümü (Simdi Enerji Enstitüsü) mezunu. Eylül 2001 yilinda Birlesmis Milletler tarafindan "9 Basarili Türk Is kadini"ndan birisi olarak seçildi 2016 itibariyle Türkiye İhracatçılar Merkezine, çeşitli projelerde "Bilişim Sistemleri Danışmanlığı" veriyor. |
İnternet üzerinden korsan film ve müzik indirmeye karşılık yaptırım olacağı konuşuluyor. Korsan indirme olayı ve karşı yaptırımlar ne zaman başladı?
1999’da P2P platform olan Napster ile müzik indirme şeklinde başladı. Daha sonra filmler ve müzikler için başka platformlar da çıktı. Tabi etkisi, müzik ve film endüstrisindeki satışların gerilemesi olarak görüldü. Türkiye’de aynı etkiyi yaşayan MÜ- YAP (Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği )2005’te site kapatmalarına başladı. Türkiye’de 2004’te 50 Milyon bandrollü satış gerçekleştirilirken, 2005’in ilk yarısında bu rakam 10 milyon olunca; MÜ-YAP devreye girdi. Siteleri arayarak, ‘Kapatın, yoksa 100 bin lira telif ödersiniz’ demeye başladı. Sitelerden iletişim bilgileri kaldırıldı. MÜ-YAPda bunun üzerine mahkemeye gitti ve ‘Biz bunlara ulaşamıyoruz, siz kapatın’ deyince, bugün başımıza gelen habersiz ve savunma alınmadan site engellemelerin tohumları orada atıldı diyebiliriz.
İnternetten bu indirmelerin kapital şirketler açısından; nasıl bir durum ortaya çıktı çözüm olarak?
Film ve müzik endüstrisi düşen satışlar nedeniyle internet üzerinden indirme yapanlarla savaşırken, 2005 yılında Apple müzik endüstrisine farklı bir teklifle geldi ve müzik eserlerini 1 dolardan satmaya başladı. Apple bu rakamın önemli bir kısmını kendisine alıyordu. Bu fiyat önce kabul görmediyse de, Apple’ın meşhur iPOD’u ile eşleştirildiğinde önemli satış miktarlarına ulaştı. O zaman herkes anladı ki; artık iş modeli değişti. Ama bu da kalıcı olmadı. Müzik ve film sektörü bir süre sonra “satın al-indir” modelinden “abone ol-istediğin kadar dinle/izle” modeline geçti. Spotify ya da Netflix ile örnekleyebiliriz. İnternet “disruptive” yani yıkıcı olarak adlandırılıyor. Çünkü oyunun kurallarını değiştirir. Müzik ve film endüstrisini başka bir şekle soktu.
“Kopyalama insan genlerinde var”
Hükümetler korsana karşı yaptırımları Dünya’da nasıl oluyor? Telif hakları kimi koruyor?
Korsan dediğimizde ilk akla gelen film ve müzik oluyor ama başka şeyler de mesela yazılımlar da korsan olabiliyor. The Pirate Bay örneği var. 2007’de kurulan site, 2008’te en çok ziyaret edilen film indirme/torrent sitesi oluyor. Başındaki çocuk 2014 yılında 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. ‘Hollywood Pirat’e Bay’e karşı’ şeklinde haberler çıktı. Sonuçta, hükümetler her zaman firmaların yanında. Çok basit bir hesapla, ne kadar çok plak satılırsa, o kadar çok vergi alınıyor. Korsan’da bunu alamıyorsunuz.
Özgür yazılım aktivisti Richard Stallman bir yazısında Amerikan Anayasa’sından örnek vererek, ‘telif haklarının kullanıcıların çıkarına’ olması gerektiğini belirtirken, yine aynı yazıda; ‘tüketicilerin hükümet tarafından ciddi cezalarla korkutulmaya çalışıldığından’ bahsediyor. Ben ve Korsan Parti, karşı cepheden bakıyoruz olaylara. The Pirate Bay’in kurucusu olan Peter Sunde, “Kopyalamanın insan genlerinde olduğunu, insanların birbirlerinden kopyalayarak bir şeyler öğrendiklerini düşünüyor ve insanoğlu olarak bugünkü bilgilerimizle, başarılarımızın basit bir kavrama yani kopyalamaya dayandığını “ söylüyor. Bu iki taraf arasında bir savaş ve mücadele var.
“Kişisel mahremiyet ihlal ediliyor”
Türkiye’de şu sıralar korsana karşı yasaların çıkartılması konuşuluyor. Dünyada bunun örnekleri var mı? Uygulanabiliyor mu?
İngiltere’de korsana karşı kullanıcıları izlemeye yönelik 2010 yılında bir karar alındı ama uygulanamadı. İP adresi ile insanların nereye ne kadar süreyle bağlandığını görüyorlar. Netflix’e girdiğini görüyorlar ama hangi filmi izledi? Siteye VPN, internete başka bir IP adresi üzerinden bağlanmanızı sağlayan hizmet ile giriyorsanız göremez. Buna karşılık Deep Packet İnsception ( DPI) dediğimiz sistem ile birlikte insanların nereye girdiği görülebilir. Bu sistemin şu an Türkiye’de de kurulu olduğunu, şirkette çalışan birisinin yabancı medyadaki haberi ile gördük. Kişisel mahremiyet ihlal ediliyor. İngiltere’de bu yasanın tartışılması ve uygulanamamasının en önemli sebebi bu.
“Adil Kullanım Kotasının kalkması tehlikeli bir durum”
Adil Kullanım Kotası (AKK) meselesi de en çok tartışılan konulardan birisi. “ Adil Kullanım Kotası” nasıl bir sistemle işliyor?
AKK kalkmadı ama kota dolduğunda kullanıcıların hızının düşürüldüğü seviyede değişiklik oldu. Eskiden hızınız ne olursa olsun, kota dolduğunda 3 Mbps’ye düşerdi. Şimdi kademeli yani hızınızla orantılı bir tablo var. Eskisinden daha iyi bir durum.
Türkiye’de Korsan Site ziyaret oranı yüzde 15 İngiliz Bilgi Teknolojileri Şirketi MUSO, korsana karşı yazılımlar üretiyor. MUSO’nun 23.000 en çok ziyaret edilen korsan site verilerine göre Nisan ayında 2016 yılı Korsan indirme ile ilgili açıkladığı rapordaki veriler ilginç. Rapora göre:
|
AKK, kendi transmisyon şebekesi olamayan firmaların toptan aldıkları bant genişliğinin maliyeti ile kullanıcılarına sattıkları bant genişliği arasında bir korelasyon kurmak için oluşturuluyor. AKK olduğunda servis sağlayıcı kullanıcı başına ne kadar bant genişliği ayıracağını biliyor ve toptan paketini ona göre alıyor. Ama kota olmadığında, müşterisi ne kadar kullanacak bilemeyecek, riskini fiyata yansıtacak. Yani zam gelecek.
AKK’nın olmadığı bir durum olurdu. Gelişmiş ülkelerde kota yok. Ama buradaki problem, firmaların bant genişliğini büyük oranda Türk Telekom’dan almak zorunda kalmaları. İkinci problem de, Türk Telekom’un fiyatlarını belirlerken maliyet bazlı hesaplama yapmıyor olması.
2019 itibariyle AKK’nın kalkacağı söyleniyor. Bu kullanıcılara ne getirecek?
Yukarıda da dediğimiz üzere servis sağlayıcı firmaların kendi transmisyon şebekelerinin olmadığı bir ortamda, maliyet açısından riskli bir durum söz konusu. Bu riskin yükleneceği yer de fiyat olacak. Tüketiciler adil kullanım kotası kalksın diye bağırırken, bu şartlarda kendi aleyhlerine bağırdıklarını farkında değiller. Tekel kalktıktan ve fiyatlar maliyet bazlı hesaplandıktan sonra adil kotanın kalkması daha akılcı olur.
Tabi bir de fiber sorunumuz var. Bugün ülkemizde 280 bin km civarında fiber var. Oysa Türk Telekom özelleştirmesi sırasında 30 milyon km bakır olduğu belirtiliyordu. Fiber daha düşük olacaktır ama 3-5 milyon km olmalıydı. Olmadığı için de Akamai raporuna bakarsanız, Türkiye internet hızında Afrika ülkeleri ile aynı düzeyde ve 71ci sırada yer alıyor. (UY/HK)