Yapılan toplantıyı Belediye görevlileri dağıtır. Cop kullanılır . Mitinge katılan görme özürlülerden bazıları Belediye görevlileri tarafından dövülür . Mitinge katılanları zabıtaların coplayarak dağıtması dövmesi televizyon, radyo ve basında haber olarak yayınlanır .
Görüntüleri televizyonda izleyen Turk Net abonesi olan bir kişi İnternet'teki Forum sayfasına gör üşlerini yazarak gönderir.
"Bugün televizyonda gördüklerime inanamadım. Ellerinde telsiz, cop,vs. olan belediye görevlileri tekme tokat bir grup insanı dövüyordu. Ana avrat küfür ediyorlardı. Suçları ise, Kurtuluş Metro İstasyonunun önündeki bir kuyuya düşen arkadaşları adına protesto gösterisi düzenlemek. Kim olursa olsun, ne olursa olsun, kör bir insana vurmak affedilemez . Hangi mevkide olursa olsun, o kör insanlara el kaldıran hayvanları kınıyorum. Hepsine lanet olsun. Anlaşılan güçleri ancak onlara yetiyor ..."
Bu mesajı okuyan Ali Emre Ersöz de olaylara duyduğu tepkiyi dile getirir.
Ali Emre ERSÖZ "Forum Güncel" sayfasına benzeri cümlelerle "emniyet görevlilerini" eleştiren benzeri birkaç cümle yazıp gönderir. Mesajın altına elektronik posta adresi ile adını ve soyadını da yazar. Forum.Güncel'de bu mesajı okuyan bir başka kişi ise yayınlanan mesajdan bir çıkış alarak Ali Emre Ersoz hakkında ihbarda bulunur. Ersöz'ün açık kimliği ve elektronik posta adresi zaten gönderdiği mesajda yazılıdır.
Antiterör örgütünden ev baskını
24 Aralık'ta sabah saat 03:30'da , 9 kişiden oluşan otomatik silahlı bir anti-teror timi Ersöz'ün Taksim'de ailesiyle birlikte kaldığı evi basar .
Gözaltına alınan Ersöz, Terörle Mücadele Merkezinde sorgulanır. 3 tim görevlisi tarafından ertesi gün Karaköy Polis Karakolu'na teslim edilir. Burada da bir gece kalan Ersöz, Cumhuriyet Savcılığı'na çıkarılır ve ifadesi alınır. Daha sonra serbest bırakılır. Savcı önüne çıkana kadar üç gün gözaltında kalmıştır.
Beyoğlu C. Savcılığı tarafından düzenlenen iddianame ile "devletin emniyet muhafaza kuvvetlerini alenen tahkir ve tezyif" suçlamasından dolayı TCK'nun 159/12 maddesine aykırı davranmaktan hakkında dava açılır.
24 Temmuz 1979 İstanbul doğumlu Ersöz; gözaltına alındığı tarihte de Bakırköy son sınıf öğrencisiydi. Saint Michael Fransız Lisesi'nde 2 inci sınıfa kadar okumuştu.
Karar oturumunda son sözleri sorulduğu zaman İnternet'in kamuya açık bir alan olmadığını ileri sürer:
"Bu alan sadece İnternet kullanıcılarına açıktır. Bu nedenle hakaret, kamu tarafından bilinmemektedir."
Ayrıca olayın gerçekleştiği gün zabıtaların körleri dövdüğüne dair bir mesaj okuduğunu, bu mesajı "polislerin körleri dövdüğü" şeklinde algıladığını , dava konusu olan mesajı yazdığı sırada sarhoş olduğunu ve daha önceden polislerle ilgili yaşadığı kötü anılardan etkilendiğini ileri sürer.
1 Haziran 1998 günü Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararı ile TCK'nun 159.maddesine aykırılıktan 10 ay hapis cezasına mahkum edilir.
Verilen ceza, duruşmadaki iyi hali dikkate alınarak mahkeme tarafından ertelenir .
Böylece Türkiye'de ilk kez İnternette yayınlanan bir mesaj nedeniyle suç sabit görülmüş ve mahkumiyet kararı verilmiş oldu.
İkinci Olay: İkinci Mahkumiyet
Merkezi İstanbul'da bulunan Yapı Kredi Bankası'nın yan kuruluşu olan Superonline Uluslararası Elektronik Bilgilendirme ve Haberleşme Anonim Şirketi abonesi olan İnternet kullanıcılarından gelen yoğun istek üzerine internet ortamında "FORUM : TARTIŞMA PLATFORMU"sayfası açar.
Bu platformun amacı, internet kullanıcılarına hizmet vermek ve serbest tartışma ortamında her hafta bir konu seçerek abonesi olan kişilerden gelen yazıları bu sayfada yayınlamaktır.
Coşkun Ak şirkete bağlı çalışan bir gazetecidir. Görevi ise İnternette yapılan yayınlarla ilgili olarak "interaktif bölümler koordinatörüdür"
26.5.1999 tarihinde başlayan yeni sayfanın, (Forum: Tartışma Platformunun) konusu ise " TÜRKİYE'DE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ"dir.
Bu sayfaya ilk mesaj; 26.5.1999 tarihinde gönderilir. Mesajı gönderen kişi (Bir insan) rumuzunu kullanır.
Diğer internet kullanıcıları da sayfaya gönderilen bu yazıya karşılık; tepkilerini dile getiren görüşlerini gönderirler. Olumlu ve olumsuz tepkiler sayfada yayınlanır.
Macit Musal isimli kişi de (Bir İnsan) rumuzu ile gönderilen mesaja karşı suç unsuru bulunduğunu bildiren mesajını Çoşkun Ak'a gönderir ve beğenmediği (Bir İnsan) rumuzu ile gönderilen yazının sayfadan silinmesini ikaz eder.
Coşkun Ak sayfayı iptal etmez. Adalet Bakanlığı'na suç ihbarında bulunur. Bakanlık suç konusu web sayfalarının örneklerini C. Savcılığı'na gönderir. Dava açılması için hazırlık soruşturması başlatılır.
İddianame Düzenlenmesi Ve İddia
İstanbul C.Başsavcılığı Basın Bürosu'nun 1999/280 Esas, 1999/348 iddia numaralı ve 28.07.1999 günlü iddianame ile Coşkun Ak hakkında dava açılmıştır.
İddianame ile yüklenen suç dört defa TCK'nin 159. maddesinin ihlalidir .
İddianame, Coşkun Ak'ı suçlar ve sorumluluğunu şöyle açıklar:
"... ancak sanık Coşkun Ak, yazılanlarda suç unsuru bulunmadığını düşünerek ikaza rağmen, internetteki sahifeyi iptal etmemiş, yukarıda arz edilen bir haftalık sürenin bitmesini beklemiş ve bu süre içinde Anayasal kuruluşları tahkir ve tezyif eden sözler içeren İnternet sahifesi İnternet kullanıcılarının istifadelerine açık tutulmakla suçun unsurları gerçekleşmiş bulunmaktadır.
Ülkemizde internetle işlenen suçlar bakımından yasal bir düzenleme olmamakla birlikte sanığın durumu, yazı sahibinin kimliğini açıklamayan mevkute sorumlu müdürü veya yayınlatan durumuna benzemekte olup suça konu İnternet sahifesinin düzenlenmesine önayak olan, ikaza rağmen bu sahifede yayınlanan mesajları İnternet ortamında silmeyen ve İnternet kullanıcılarının hizmetine sunan Coşkun Ak'ın bu sahifede yer alan aşağıdaki sözlerle müsnet suçları işlediği kanaatına varılmıştır."
İddianamenin sonraki bölümünde ise; gönderilen mesajda yazılı bazı bölümler yer almıştır. Mesajda yer alan bu bölümler, iddianamede özetle verilmiş ve bu sözlere yer verilmiş olmakla Cumhuriyetin, Askeri Kuvvetlerin, Emniyet Muhafaza kuvvetlerinin, Adliye'nin manevi şahsiyetinin tahkir ve tezyif edildiği görüşüyle TCK'nin 159.maddesinin dört kere uygulanarak cezalandırma istenir.
Söz Savunma'nın:
6.7.2000 günlü Coşkun Ak Savunması aynen şöyledir:
"İnternet, birden fazla haberleşme ağının (Networks), birlikte meydana getirdikleri bir iletişim ortamıdır. Bu iletişim ağları, bilgisayarlar ile oluşturulmaktadır. Diğer bir deyişle, İnternet bilgisayarlar arasında kurulmuş bulunan bir haberleşme ağıdır. Temel amaç, iletişim olduğu için, ağı meydana getiren bilgisayarların arasında bağlantı kurulması gerekmektedir. Bunun sağlanması için de "ortak bir dil" kullanılmaktadır = Internet Protokolü ( TCP/IP -Transmission Control Protocol / Internet Protocol). TCP/IP kullanımı ile, bilgisayarlar birbirleri ile iletişim kurarak "konuşabilmekte", karşılıklı olarak bilgi aktarabilmektedirler. Bilgisayar başındaki kişiler, bu yöntemden yararlanarak, birbirleriyle iletişim kurmakta ve bilgi alış-verişinde bulunabilmektedirler. Fiili iletişim ise, yüksek kapasiteli telefon hatları üzerinden yapılmaktadır. İnternet, kişilerin dünya üzerinde birbirleri ile adeta sınırsız amaç ve içerikte iletişim kurmalarını , bilgi alıp vermelerini sağlayan bir ortak haberleşme altyapısıdır. Amerika Birleşik Devletleri Yüksek Mahkemesi bir kararında İnternet'i şöyle tarif etmiştir: "İnternet birbirleri ile bağlı bulunan bilgisayarlardan oluşan uluslararası ağdır... Internet, bireylerin dünya çapında haberleşmesi için tamamen yeni ve benzeri olmayan bir ortamdır..." . TCP/IP uyumlu olması koşulu ile, dünyanın herhangi bir yerindeki bilgisayar ağı İnternet'e katılabileceği gibi , haberleşme menzili elverdiği nispette, uzaydaki bir bilgisayardan da İnternet'e bağlanmak mümkündür . Bu altyapının yani İnternet'in bir sahibi yoktur;onu işleten, idare eden, denetleyen bir merkezî otorite söz konusu değildir .
İnternet'e girmek için birinci koşul olarak bir bilgisayara sahip olmak gerekiyor. Bu bir kişisel bilgisayar (PC) de olabilir, hatta sadece bir "diz üstü (lap top)" de yeterlidir .
İkinci olarak, bu bilgisayara "modem" takılması gerekmektedir.
Modem, bilgisayarın haberleşme kanalları ( telefon hatları gibi ) üzerinden bilgi iletişimi yapmasını sağlayan basit bir teknik cihazdır.
Üçüncü olarak, modem kullanılarak bilgi aktarılacak haberleşme kanallarına ihtiyaç vardır. Bu kanallar, prensip olarak belli bir kamusal yetkiye dayanarak faaliyet gösteren posta idareleri tarafından kurulmakta ve yönetilmektedir. Son olarak da, bilgisayarı başında bulunan kişinin, modem aracılığı ile ve haberleşme kanalları üzerinden, İnternet ağına dahil olmasını sağlayacak bir kuruluşun varlığı -tavassutu- gerekmektedir. Çünkü, haberleşme kanalları, sadece klasik, genel-geçer iletişimi sağlayan bir ortamdır. İnternet ağı ise, bunlardan ayrı ve farklı bir ortamdır. Bu nedenle, bilgisayarların, İnternet ortamına girmelerini sağlayan, onlara İnternet kapısını açan kuruluşlar vardır. Bunlara İnternet Servis Sağlayıcısı (ISS) (Internet Access Provider - IAP / Internet Service Provider - ISP) ismi verilmektedir.
Yukarıda özet olarak sıralanan işlemler ve söz konusu edilen araçlara bakınca, İnternet'e ulaşmanın ve İnternet'te aktif veya pasif olarak yer almanın ne kadar kolay bir işlem olduğu görülmektedir. Bu da esasen İnternet'in esas amacı paralelinde olan bir uygulamadır. Herhangi bir kişi, içinde modem bulunan bir diz üstü bilgisayarından, mobil telefon cihazını (cep telefonu) kullanarak İnternet'e erişmek olanağına sahiptir. Bu üç maddî öğe (bilgisayar, modem, telefon), dünyanın her tarafında ve son derece makul fiyatlar ile satın alınabilen araçlardır. Mobil telefonların ulusal sınırlar ile kısıtlı olmadan bağlantı sağlayabildiği ve yine dünyanın herhangi bir noktasından yine bambaşka bir yerde bulunan İSS'na ve oradan da İnternet'e erişmenin sorun olmaktan çıktığı dikkate alınacak olursa, İnternet'in sınır tanımayan , uluslararası, açık bir iletişim ağı olarak tanımlanmasındaki sebep de kendiliğinden ortaya çıkar. Daha da doğru ve İnternet'in niteliğine de uygun bir ifade ile, İnternet'e erişmenin bu kadar kolay olması onun karakteristik vasfını yansıtmaktadır.
İnternet Türkiye'de de baş döndürücü bir hızla gelişmekte ve yaygınlaşmaktadır. Devlet kuruluşları, üniversiteler, şirketler, medya kuruluşları ve akla gelebilecek diğer kurumlar İnternet üzerinden de hizmet vermeye başlamıştır.
Yukarıda özetlemeye çalıştığım gibi internete bağlanabilmek için bir bilgisayar, modem, telefon hattı ve İnternet Servis Sağlayıcılarından alınmış bir erişim gerekmektedir. Evinden, işyerinden, okulundan ya da herhangi bir yerden internete bağlanan herkes bu hizmetlerden faydalanabilmektedir.
Bu özet bilgiden sonra şu anda yargılanmama sebep olan olaya gelmek istiyorum:
Superonline A.Ş., Türkiye'de İnternet erişimi sunan, İnternet ortamında yayıncılık yapan ve interneti yaygınlaştırmaya çalışan bir kuruluştur. Superonline A.Ş.'nin yayın bölümünde İnteraktif Bölümler Koordinatörü olarak görev yapmaktaydım. Super Meydan, Anket, Referandum, VIP ve Super Chat bölümlerinin koordinatörü olarak görev yaptım. Bu sayfaları kısaca tanıtmak istiyorum.
Super Meydan forumların yer aldığı sayfadır. Burada haber, müzik, sinema, spor, edebiyat gibi başlıklar altında açılan forumlar yer alır. Ve İnternet kullanıcıları ilgilerini çeken bir konuda bilgi ve düşüncelerini diğer kullanıcılarla paylaşmak amacıyla bu forumlara yazarlar.
Anket bölümünde her hafta güncellenen bir anket sorusu yer alır. Örnek olarak, "Sizce en iyi gazete hangisi, en başarılı futbolcu kim, enflasyonla mücadelede en önemli sorun nedir?" türünden sorulardır bunlar ve İnternet kullanıcıları adaylara oy vermek suretiyle eğilimlerini ortaya koyarlar.
Referandum bölümü de anket bölümüne benzer. Haftanın güncel bir sorunu işlenir ve İnternet kullanıcılarının düşüncesi öğrenilir.
VIP olarak adlandırdığımız bölümde ise, başarısıyla gündeme gelmiş kamuoyu önündeki bir kişi seçilir ve İnternet kullanıcılarının bu kişiye göndereceği mesajlar toplanır, daha sonra bu mesajlar bir dosya halinde ilgili kişiye teslim edilir.
Super Chat sayfaları ise yine ünlü kişilerle yapılan İnternet sohbetlerinin yer aldığı sayfalardır. İnternet kullanıcıları bilgisayarları aracılığıyla canlı sohbeti izler, konuğa sorular yöneltir, sohbet konuğu da bu soruları yanıtlar.
Bütün bunlar interaktif özellikler adı altında yer alır. İnternet kullanıcılarının interaktif özelliklerden yararlanması için ilgili sayfayı ziyaret etmeleri yeterlidir. Kullanıcılardan herhangi bir ücret, bir abonelik, üyelik, kimlik denetimi talep edilmez. İnternet erişimine sahip olan herkes bu hizmetlerden yararlanabilir. İnternet ortamında yayın yapan sitelerin başlıca hedefleri yapmış oldukları yayın faaliyetinin olabildiğince çok kullanıcı tarafından izlenmesidir .
Şimdi forumlar üzerinde biraz daha ayrıntılı durmak ve Superonline'daki işleyişi aktarmak istiyorum. Forumlar genel ya da özel bir başlık altında açılır. Foruma yazılarıyla katılmak isteyen İnternet kullanıcıları, İnternet sayfasındaki ilgili alana yazılarını yazarlar . İnternet ortamında gerçek kimlikler değil, rumuzlar kullanılır . Yazısını yazan kullanıcı bir tuşa basarak, yazdığı yazıyı forum alanına eklemiş olur. Tuşa basıldığı anda yazı İnternet üzerinde yayınlanmaktadır. Kullanıcılar forumlarda düşüncelerini dile getirir ve diğer kullanıcılarla tartışabilme olanağını bulurlar. Kendi yazdıkları yazıya gelen cevapları okuyup, yine anında yanıt verebilirler. Bunlar da anında online olarak forum sayfasında yayınlanırlar.
Superonline'da forumlara gelen mesajlarda uyguladığımız yöntem, foruma gönderilen mesajların belli bir süre forumda kaldıktan sonra, daha fazla yer tutmamaları için silinmeleriydi. Zaten forum alanlarına gelen tüm mesajların okunması da, yukarıda anlatmaya çalıştığım görev yükü nedeniyle fiziki olarak imkansızdı.
Bu davada yargılanmama sebep olan yazıya gelmek istiyorum. "Tartışma Platformu"genel başlığı altındaki forum alanına 26 Mayıs 1999 tarihinde Daha önce söylediğim gibi forumlarda asıl kimlikler değil, rumuzlar kullanılır ve yazı sahibinin kimliğini tespit etmek mümkün değildir. Forumlara yazı gönderenler de rumuz kullanır. İnternet bağlantısı olan her yerden, işyerlerinden, okullardan, İnternet cafelerden istenilen İnternet sayfasına herkes girebilir ve sanal kimliğiyle forumlara yazı yazabilir. İnternet'in, buna elektronik medya da diyebiliriz, yazılı ve görsel basından çok farklı bir özelliği interaktif olmasıdır. Gazetede editörün önüne bir yazı gelir ve editör yayımlamaya karar verirse, yazıyı gazetede yayımlar. İnternet ortamında editörlük görevinde bulunan benim gibi kişiler ise, yazıyı diğer İnternet kullanıcıları gibi yayınlandığında görebilirler . Yayın öncesi yazıların biriktiği herhangi bir yer ya da uygulanabilecek herhangi bir filtre kullanılamaz ve bu internetin özelliğine aykırıdır. Örneğin, uzun bayram tatillerinde tatilin ilk günü foruma konan bir yazı , tatil süresince yayında kalır, forum editörü bu yazıyı mesaisinin başladığı zaman diğer kullanıcılar gibi forum sayfasından okuyabilir. Benzer durum hafta sonu tatili için de geçerlidir. Cuma akşamı konan bir yazı pazartesi günü editör tarafından okunur. Hatta akşam konan bir yazı editör fark edene kadar yayında kalır. Genellikle İnternet ortamındaki diğer forum alanlarında da aynı yöntem geçerlidir. Bunları internetin yazılı basından farkının anlaşılabilmesi için anlatıyorum. Ben forum alanına konan bu yazının içeriğine kesinlikle katılmıyorum. İçerdiği düşünceleri savunmuyorum . Forum editörlüğü görevim gereği, içeriğine katıldığım yazılara olduğu gibi içeriğine katılmadığım yazılara da aynı, eşit ve tarafsız bir mesafeden yaklaşmaya çalışıyordum. Söz konusu yazı, şu an İnternet üzerindeki yüzlerce forum sayfasında yayınlanıyor olabilir. Sonuç olarak, yazarını tanımadığım, içeriğine hiçbir şekilde katılmadığım bu yazı nedeniyle yargılanmaktayım . Türkiye Cumhuriyeti ve onun değerlerini, cumhuriyetin kurumlarını tahkir, tezyif gibi bir amacım bugüne kadar olmadı. Yazının forum sayfasında yayınlanmasında herhangi bir kötü niyetim, kastım yoktur. Saygılarımı sunarım." "Türkiye'de Yasal Düzenleme Yok" Davanın avukatı olarak yaptığım savunmada özetle şu noktaları vurgulamıştım:: "Kanunsuz suç olmaz" ilkesinden hareketle müvekkil , sanık olmayan bir yasanın ve tanımı yapılmamış bir "suç" fiilinin faili olarak yargılanmıştır . İlerleyen teknolojinin her gün gelişmesi karşısında, hukuki mevzuatımızın çözüm bulduğu sorunlar nedeniyle yeni hukuki sorunlar oluşmakta ve çözümsüz kalmaktadır. Bu durum İnternet'in kendi yapısından ve hukukumuzun gereken suç tanımlamalarını yapmamasından kaynaklanmaktadır. O nedenle iddianamede ileri sürüldüğü gibi sorunun çözümü 5680 sayılı basın Yasasına dayanarak müvekkil sanığın " sorumlu müdür" gibi kabul edilebilmesine olanak yoktur (....) Superonline A.Ş., ise Türkiye'de İnternet erişimi sunan, İnternet ortamında yayıncılık yapan ve interneti yaygınlaştırmaya çalışan bir kuruluştur. Superonline A.Ş.'nin yayın bölümünde çalışan müvekkil sanık Coşkun Ak İnteraktif Bölümler Koordinatörü olarak görev yapmıştır. Süper Meydan, Anket, Referandum, VIP ve Süper Chat bölümlerinin koordinatörü olarak çalışmıştır. Kısaca sadece bu bölümlerin oluşturulmasında ve koordinesinde görev yapmıştır. (....) Superonline'daki Forumlar genel ya da özel bir başlık altında açılır. "İnsan Hakları İhlalleri" de, yani bu Forumda yazılarıyla katılmak isteyen İnternet kullanıcılarının bu konu ilgi alanları içinde ise yazı yazmaları için açılmıştır. Bu forum sayfasında İnternet ortamında gerçek kimlikler değil, rumuzlar kullanılır. Yazısını yazan kullanıcı bir tuşa basarak, yazdığı yazıyı forum alanına eklemiş olur. Nitekim, dava konusu olan yazıda bu biçimiyle Forum sayfasına gönderilmiştir. Tuşa basıldığı anda, yazı İnternet üzerinde yayınlanmaktadır. Kullanıcılar forumlarda düşüncelerini dile getirir ve diğer kullanıcılarla tartışabilme olanağını bulurlar. Kendi yazdıkları yazıya gelen cevapları okuyup, yine anında yanıt verebilirler. Bunlar da anında online olarak forum sayfasında yayınlanırlar. Dolayısıyla buradaki "yayın" eylemi 5680 sayılı Basın Yasasının 3.maddesinde yer alan yayın/neşir fiilinden çok ayrı bir fiildir. Bu fiilin yukarıda açıklanan niteliği bakımından yine Basın Yasası'nın 16.maddesinde sorumlu müdüre yüklenen sorumluluk açısından farklı nitelikleri nedeniyle müvekkil sanığın "sorumlu editör/sorumlu müdür" olarak düşünülmemesi gerekir. Aksi takdirde bu biçimdeki bir kullanım veya sayfaya bu kadar kolay ulaşımın getirdiği sonuç ile; bu sayfaya "Bir insan" rumuzu ile yazı gönderen kişinin görüşlerini savunmak müvekkil sanığa düşmektedir. Superonline'da forumlara gelen mesajlarda uygulanan yöntem ise , foruma gönderilen mesajların belli bir süre forumda kaldıktan sonra daha fazla yer tutmamaları ve diğer mesajlara yer açılması için silinmeleriydi. Zaten forum alanlarına gelen tüm mesajların okunması da, fiziki olarak imkansızdır. Bu davanın yargılama konusunu oluşturan yazı "Tartışma Platformu" genel başlığı altındaki forum alanına 26 Mayıs 1999 tarihinde Bu yöntem, müvekkil sanık Coşkun Ak'ın geliştirdiği bir yöntem değil, Superonline'ın uyguladığı bir ilkedir. Sözü geçen yazı, dört gün yayında kalmış ve haftalık güncelleme sırasında silinmiştir. Yukarıda açıklandığı gibi yazı sahibinin kimliğini saptamak olanaksızdır . Forumlara yazı İnternet bağlantısı olan her yerden gönderilebilir ve bu yazı doğrudan doğruya sayfaya girer. Bu yazı için de öyle olmuştur. Yazılı basında veya televizyon veya radyoda ise haberlerin, yorumların, eleştiri yazılarının önceden görülmesi ve üzerinde yayın fiili bakımından sorumlu müdürün karar vermesi olanaklıdır. Oysa İnternet ortamında editörlük görevi olan müvekkil sanık Coşkun Ak diğer kişiler gibi dava konusu olan yazıyı diğer İnternet kullanıcıları gibi yayınlandığında görebilir, nitekim yayınlandığında görmüştür. Yayın öncesi yazıların biriktiği herhangi bir yer yoktur. Uygulanabilecek herhangi bir filtre Superonline sistemi ve sayfayı işletenler bakımından böyle bir filtre kullanılamaz ve bu internetin özelliğine de aykırıdır. Örneğin uzun bayram tatillerinde tatilin ilk günü foruma konan bir yazı, tatil süresince yayında kalır. Forum sayfasının editörü bu yazıyı mesaisinin başladığı zaman diğer kullanıcılar gibi forum sayfasından okuyabilir. Benzer durum hafta sonu tatili için de geçerlidir. Cuma akşamı konan bir yazı pazartesi günü editör tarafından okunur. Hatta akşam konan bir yazı yayında kalır. Genellikle İnternet ortamındaki diğer forum alanlarında da aynı yöntem geçerlidir. Bunları internetin yazılı basından farklı olan yanları ve nitelikleridir. Sonuç olarak, kim tarafından yazıldığının saptanması veya asli fail olarak yazıyı yazan kişinin de İnternet ortamında fail olarak yargılanması olanaksız iken müvekkil sanık katılmadığı; ama sayfada yayınlanmış bu yazı nedeniyle yasası bulunmayan ve tanımı yapılmamış bir suçtan dolayı yargılanmamalıdır. Ceza Hukuku "Nullum crimen nulla poena sine lege = Kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi üzerine kuruludur. Bu ilke, ceza hukukunda; kanunda açıkça hüküm bulunmayan hallerde, var olan hükümlerden yola çıkarak, yorumla suç ve ceza oluşturulamayacağı (kıyas yasağı) anlamın da kabul edilmiş bir ilkedir. Halen yürürlükte bulunan Türk Ceza Kanununun 525/a, b, c ve d harfli maddeleri; bir elektronik ortamda program, veri ve unsurların örneğin ele geçirilmesi veya bozulması gibi suçları düzenlemekte bu suçları tanımlamaktadır. Ancak İnternet ortamında işlenen suçlarla ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. İnternet ortamında örneğin başkasının özel hayatına gerek kişiler, gerekse veriyi iletme görevi üstlenen (servis sağlayıcılar gibi) kuruluş ve kurumlar tarafından yapılan müdahale hali, özel olarak düzenlenip suç tipleri sayılmamıştır. Ceza Yasamız, suçun basılı eser niteliğindeki süreli yayımlarda işlenmesi halinde, yayım evi sahibi ve yazı işleri müdürünü de sorumlu tutmaktadır. Tartışılması gereken önemli konulardan birisi ise örneğin, servis sağlayıcıların sorumluluğunun ne olacağıdır. Sadece Coşkun Ak'ın sanık sayılması ve fiili gerçekleştiren gibi yargılanması doğru mudur? Superonline'ın Servis sağlayıcısı olarak taşıyıcı fonksiyonlarını yerine getirirken, içerik ile ilgili hukukî bir sorumluluğunun olup olmayacağının üzerinde durulması gerekir. Örneğin, 1 Ağustos 1997 tarihli Alman "Bilgi ve Haberleşme Hizmetleri Kanunu"da düzenleme vardır, ama Türk mevzuatında herhangi bir düzenleme yoktur. İnternet ortamındaki iletişim hukuku bakımından suç ve cezalar ceza hukukunun yukarıda sözü edilen temel ilkesi dikkate alınarak tanımlar düzenlenmelidir. Bu dava dosyası bakımından Coşkun Ak hakkında hüküm verilmesi halinde ; yasada suç olarak tanımlanmayan ve tanımı bulunmayan bir eylem nedeniyle hüküm verilmiş olarak cezalandırılmış olacaktır." İkinci Olay: Mahkumiyet Kararı Geliyor İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi 1999/225 Esas, 2001/56 Karar ve 27.03.2001 günlü kararı ile Çoşkun Ak hakkında mahkumiyet kararı verir. Mahkeme Çoşkun Ak'ın neden sorumlu olduğunu şöyle açıklar : " Sanığın Yapı Kredi Bankasının yan kuruluşu olan Superonline A.Ş'nin yayın bölümünde inter aktif bölümler koordinatörü olarak görev yaptığı ve bu bölümde süper meydan, anket, referandum, chat bölümlerinin de koordinatörü olduğu ve kendi sorumluluk alanında süper meydan bölümünde tartışma genel başlığı altında foruma "bir insan" rumuzu ile "Türkiye'de İnsan Hakları İhlalleri" başlıklı sekiz bölümden oluşan bir yazının 26.5.1999 tarihinde yazılıp yayında forum'un belirlenen süresinde tutulmuştur. Bir İnternet kullanıcısı olan Macit Musal isimli kişi tarafından yazının suç unsuru içerdiği ve derhal silinmesi konusunda yetkili kişiye yine İnternet kanalı ile mesaj gönderdiği, sanığın silme imkanı olduğu halde silinmemiş ve bunun üzerine yetkili kişi hakkında Adalet Bakanlığına suç duyurusunda bulunmuştur." Daha sonra mesajın içeriğini inceleyen mahkeme; Türkiye Cumhuriyetini , Askeri Kuvvetleri, emniyet muhafaza kuvvetlerini, Adliyenin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif suçundan ayrı ayrı 1 er yıl ağır hapis cezası vermiştir. Verilen her bir yıl ağır hapis cezası ayrı ayrı TCK'nun 59.maddesi uygulanarak sanığın iyi hali nedeniyle 1/6 nispetinde indirilerek 10 ay ağır hapis cezasına çevrilmiştir. Daha sonra ayrı ayrı verilen 10 aylık hapis cezaları toplanmış ve Çoşkun Ak hakkında 40 ay ağır hapis cezası verilmiştir. Karar temyiz edilmiştir. Dosya Yargıtay incemesindedir. Internet Yayınclığında Yasasızlık Böyle bir ortamda; Coşkun Ak hakkında verilen hüküm bakımından ortaya çıkan durum hakkında kişisel olarak yorum yapmak avukat olarak meslek ilkeleriyle bağdaşmaz. Avukat olarak kesinleşmemiş bir hükmü yorumlamam ve görüş bildirmem etik kurallarımıza aykırı düşer . Davadan kaynaklanan sorunu Yargıtay'da hukuka uygun biçimde çözmeliyiz .Eğer Yargıtay internette yapılan yayınlardan dolayı kimin sorumlu olacağı konusunda yasal düzenleme bulunmadığını dikkate alarak bir karar verirse işte o zaman ortaya "örnek" Yargıtay kararı çıkar. Benim avukat olarak hedefim bunu gerçekleştirmektir. Ama bu davadan yola çıkarak ve benzeri olaylarla karışılaşılabileceği dikkate alınmalıdır. Bu davadan öncede zaten var olan yasal durum yani internet ortamındaki yayınlar bakımından kimlerin "sorumlu" olacağı "sorunu" tartışılmalı ve çözüm bulunmalıdır. Yani hukuk üretilmelidir , yasa yapılmalıdır. Bu çözüm de internet ortamında yayın yapanların katkılarıyla bulunmalıdır. Yasasızlık sorunu Ankara'ya veya hükümete bırakılacak olursa; birçok sorunu beraberinde getiren ve özgürlükleri kısıtlayan yasayı yaparlar. Bu yasada işin içinde olanların görüşü alınmadan gerçekleştirilen bir yasa olur. İlk yapılması gereken saptama; genel hükümlerin bu tür bir sorun hakkındaki kurallarını belirlemektir. Türk Ceza Yasasının 1.maddesine göre "Kanunun sarih olarak suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez. Kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile de kimse cezalandırılamaz." Yani suçta ve cezada kanunilik kuralı evrensel hukuk ilkesidir ve bizim Ceza yasamızın ilk maddesidir. Yine Türk Ceza Yasasının 2. maddesine göre; "İşlendiği zamanın kanununa göre cürüm veya kabahat sayılmayan fiilden dolayı kimseye ceza verilemez. İşlendikten sonra yapılan kanuna göre cürüm veya kabahat sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz. Eğer böyle bir ceza hüküm olunmuşsa icrası ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar." Bu durum karşısında suç ve cezada kanunilik kuralına göre, yasa ile düzenlenmemiş bir suç nedeniyle ceza verilemez . İnternet konusunda kapsamlı çalışmalarını yürüten Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı Web sitelerinde yayınlanan görüşleri bakımından da kanunsuz suç ve ceza olmaz şeklinde düşünülen evrensel kurala atıf yaparak aşağıdaki saptamasında haklıdır ve görüşümüzü doğrulamaktadır : Cezai Sorumluluk 1. Elektronik Ticarete Ceza Hukukunun Yaklaşımı ve Öneriler Ceza Hukuku "Null