İnternet, kullanımı çok değişik boyutlarda insanların, ama öncelikle de gençlerin hayatına girmiş durumda. Eğer gencin bir bilgisayarı yoksa ya da var ama İnternet'e bağlı değilse kendini eksik, dışarıda kalmış, gündemi takip edemez hissediyor. İnternet önceleri sadece çeşitli sitelerden bilgi almak üzere düşünülürdü.
Şimdi gençler kendi WEB sitelerini hazırlıyorlar. Eskiden bir tanıdığa mail yollamak bile çok heyecan vericiydi. Şimdi MSN üzerinden birkaç kişinin aynı anda sohbet etmesi mümkün. Hatta hiç tanımadığınız kişilerle de çok samimi sohbetler yürütmek mümkün.
Öyle ki, bazen yüzünü görmediğiniz kişiler sizinle ilgili herkesten daha fazla şey biliyor olabiliyorlar. Eskiden bilgisayarda oyun oynamak için mutlaka o oyunu satın almak gerekirken şimdilerde İnternet'ten oyun indirip oynayabiliyorsunuz. Hatta birkaç kişi aynı anda o oyunu oynayabiliyorsunuz.
Öyle anlaşılıyor ki, İnternet, gençlerin yaşamında "olmazsa olmaz" bir boyuta gelmiş durumda. Peki İnternet gençliği ne durumda, bu sanal arkadaş yaşayan bir genci nasıl etkiliyor olabilir?
21. yüzyıl, yaşam felsefelerinin, yaşama bakış açısının önemli değişimler uğradığı bir yüzyıl. Ana temalar, günü yaşamak, sürekli zevk almak, dertleri fazla kafaya takmamak, başkaları için değil kendin için bir şeyler yapmak, her şeyi sorgulamak, insanları konuşma tarzıyla, giyim şekliyle etkilemek, geleceği fazla düşünmemek, mutlu sonlara inanmamak.
Hal böyle olunca aslında insan ruhuna çok da uygun olmayan bir yaşam felsefesi kişinin hayatını belirlemeye başlıyor. Bu felsefe basın, televizyon, müzikler, kıyafetler ile gencin önüne konuyor. Bu durumda, örneğin bir şeye çok üzülmek gencin grubu tarafından eleştirilebilir, anne-babaya düşkün olmak bebekçe bulunabilir, kafa tutmanın uç noktaları yüceltilebilir.
Yani, bir süre sonra çoğu kişi etrafında bir kalkanla gezmeye başlar. E, hayat sadece duvarı içinde oturmakla da geçmez. İşte bu noktada, bilgisayar ve İnternet çok yardımcı olur.
İnternet'te, hiçbir zaman kimliğinizi belli etmek zorunda değilsiniz. Bir çok kişiyle başka birisiymiş gibi iletişim kurabilirsiniz, yani "nick"inizin arkasına saklanabilirsiniz. Gezdiğiniz siteleri, anne-babanız bilgisayarınızı karıştırmadığı sürece, kimse bilmez.
Bu durumda artık gerçek duygu ve düşünceleri anlatmak, içini dökmek, dertleşmek, hoş anıları paylaşmak, saçmalamak, merak edilen şeyleri sormak kişinin "karizma"sını bozmaz.
Sohbete istendiği anda başlanabilir ve sohbet istendiği noktada kesilebilir; bu konuda karşıdaki kişiye çok fazla kibar olmak gerekmez. Karşıdaki sizin tipiniz değilse hemen konuşma bitebilir, karşıdaki sizi yeterince eğlendirmiyorsa yine konuşma bitebilir.
Aslında chat yaparken öbür taraftaki kişi, daha çok bireyin ihtiyaçları yönünde kullanılmış olur. Ancak, resmin bir de olumlu yanı vardır. Eğer, kişiler birbirlerine karşı gerçekten açık ve dürüst davranmışlar ve birbirlerinden hoşlanmışlarsa, çok samimi arkadaşlıklar da kurulabilir. İnternet ortamında tanışıp daha sonra günlük hayatta arkadaşlıklarını devam ettiren de bir çok kişi var.
İnternet ortamında kurulan arkadaşlıklarda yaşanan bir sıkıntı, bu arkadaşlıkların bir geçmişinin ve ortamının olmaması, yani ortak anıların kurulamamış olması. Sadece karşılıklı hoşlanma da çoğu zaman arkadaşlığın sağlam olmasında yeterli olmuyor. Bu nedenle sanal arkadaşlıklar ya tek boyutta kalmaya ve bir süre sonra yok olmaya mahkum ya da gerçek arkadaşlıkla pekiştirilmeleri gerekiyor.
İnternet kafelerde de durum çok farklı değil. Bu kafelerin müdavimleri genellikle erkekler ve aralarında konuştukları, paylaştıkları konu büyük oranda sadece ve sadece İnternet oyunları. Bu durumda, ilişkinin yine tek boyutlu ve yüzeysel olduğunu vurgulamak gerekir. O gruptan birisinin, örneğin annesi ve babası ayrılsa, grup arkadaşlarından bu konuda "boş ver, üzülme, hayat fani, ölüm ani" dışında bir cevap alma olasılığı düşüktür.
İnternet'i hayatının önemli bir parçası haline getirmiş gençlerin çoğu, İnternet ortamında tanınmıyor olmanın getirdiği rahatlığı vurgular. Bu ortamda iletişim karşılıklı gibi görünse de aslında gerçek anlamda karşılıklı bir iletişimden bir çok boyutta daha eksiktir, çünkü beden dili yoktur.
Yüz ifadeleri, sesin tonlaması, göz teması, karşıdakine yakınlık, dokunma, bakışarak gülme ya da haberleşme, yani sohbete sıcaklığı veren boyutlar bu ortamda yaratılamaz. Sanal ortam, aslında yakınlık ihtiyacı olan, ancak belki zaman darlığından belki bireyselliğin ağır basmasından bu ihtiyacını bastırmaya çalışan kişilerin ortamı gibi gözükmektedir dışarıdan bakıldığında.
İnternet kullanılmasın mı? Tabii ki kullanılsın. Bu boyutta gelişmiş bir iletişim aracını çöpe atmak söz konusu bile olamaz. Ancak, gençlerin kendilerinin farkına varmaları, kendilerini tanımaları, duygu ve düşüncelerini tanımlayabilmeleri, kendilerini sevmeleri, oldukları gibi olmaktan ve davranmaktan çekinmemeleri çok önemli. Herkes değerli ve özeldir, başkalarının isteyeceği şekilde hareket etmek ise kişinin özüne zarar verir.
Herkesin gerçek olduğu bir sanal ortam diliyorum. (ŞP/KÖ)
* Klinik Psikolog Şeniz Pamuk