* Fotoğraf: Pexels
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Hafıza Merkezi’nden Avukat Esra Kılıç ile gözaltındaki işkencede ölümün yargı kararıyla sabit olmasına karşın, zamanaşımı gerekçesiyle cezasızlıkla sonlanan Bismil davasını konuştuk.
Avukat Esra Kılıç, insanlığa karşı suçlarda zamanaşımının mevcut kanunlar çerçevesinde uygulanmayabileceğine, bunun için ek kanuni düzenlemeye ihtiyaç olmadığına dikkat çekti.
TIKLAYIN - İşkencede ölüme cezasızlığa 500 bin lira tazminat
Diyarbakır, Bismil’in Ağıllı köyünde 1992 yılında gözaltına alınan 17 kişiden A.K. hayatını kaybetti. Açılan davada A.K.’yı işkencede öldürmekten mahkum olan askere önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi, ardından “pişman olduğu” gerekçesiyle cezası indirildi.
Bu cezalar da 25 yıllık zamanaşımı dolduğu gerekçesiyle düşürüldü, olay cezasızlıkla kapatıldı. Ailesinin başvurusu sonucu Anayasa Mahkemesi Anayasa’nın 17. Maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine hükmetti. Aileye 500 bin lira manevi tazminat ödenecek.
Ancak AYM de “zamanaşımı” gerekçesiyle yeniden yargılama kararı vermedi.
“Geçmiş suçlar bakımından da uygulanmayabilir”
Avukat Esra Kılıç, bu tür dosyalarda zamanaşımının uygulanmayabileceğini ulusal ve uluslararası hukuk kurallarıyla açıkladı:
“90’larda ve hatta öncesinde işlenen işkence, faili meçhul cinayet, köy boşaltma, zorla kaybetme suçlarının pek çoğu hakkında, zamanaşımı nedeniyle takipsizlik ve düşme kararları veriliyor.
“Bu dosyalarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalar, işlendikleri dönemde yürürlükte olan 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’na göre yürütülüyor ve bu kanuna göre zamanaşımı süreleri uygulanıyor.
“Zamanaşımı, devletlerin insanlığa karşı işlenmiş suçları soruşturma ve failleri cezalandırma yükümlülüğüne aykırı bir düzenlemedir.
“Zamanaşımıyla ilgili uluslararası düzeydeki düzenlemeler (Birleşmiş Milletler (BM) Savaş Suçları Ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Kanuni Sınırlamaların Uygulanmayacağına Dair Sözleşme, Savaş Suçları ve İnsanlığa Karşı Suçlar Bakımından Kanuni Sınırlamaların Uygulanmayacağına Dair Avrupa Sözleşmesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Roma Tüzüğü, BM Genel Kurulu tarafından 21 Mart 2006 tarihinde kabul edilen, Ağır Uluslararası İnsan Hakları Hukuku İhlalleri ve Ciddi Uluslararası İnsancıl Hukuk İhlalleri Mağdurlarının Çözüm ve Tazminat Hakkına Dair Temel Prensipler ve Kuralları) ile zamanaşımının bu tür suçlara uygulanmayacağı, uluslararası hukukta teamül haline gelmiştir.
“Ayrıca Amerikalılar Arası İnsan Hakları Mahkemesi (AAİHM) ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok kararında da zamanaşımı konusu bu tür suçlar bakımından ele alınmıştır.
“Anayasa Mahkemesi bu kararında yalnızca tazminata hükmederek, zamanaşımı süresinin geçmiş olmasından dolayı yargılamayı yapan yerel mahkemenin yeniden yargılama yapması gerektiğine bir karar vermemiştir.
“İnsanlığa karşı suçlara zamanaşımı uygulanmayacağı kuralını uygulamak için aslında herhangi bir yasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur.
“Uluslararası teamüllere uyularak ve içtihatlar esas alınarak zamanaşımı kuralı geçmiş suçlar bakımından da uygulanmayabilir.”
Ne olmuştu? |
Diyarbakır’ın Bismil ilçesine bağlı Ağıllı köyünde 19 Nisan 1992’de asker ile PKK arasında gerçekleşen çatışmanın ardından, güvenlik güçleri kendilerine köyden ateş açıldığını ifade etti ve 17 kişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar Bismil Jandarma Komutanlığına götürüldü. O gece Silvan Jandarma Komutanlığı ve Hazro Jandarma Komutanlıgına bağlı komando birlikleri de misafir olarak karakoldaydı. “Apandisitinden rahatsızlandı” dediler Gözaltına alınanlar sabah 02.00 sıralarında Tepe Jandarma Karakoluna götürüldü. Askerlerin hazırladığı tutanağa göre, gözaltındakilerden A.K. sabah 06.30 sıralarında “apandisitinden rahatsızlandığı” gerekçesiyle Bismil Devlet Hastanesine götürüldü, aynı gün hayatını kaybetti. Bismil Cumhuriyet Başsavcılığı ölümle ilgili soruşturma başlattı. Adli Tıp raporunda A.K.’nın işkence gördüğüne dair bulgular yer aldı. Askerler işkenceyi anlattı 15 asker hakkında Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. İfade veren askerler, A.K.’ya, nezaretin banyosunda “Rambo” lakaplı asteğmen O.U.’nun timindeki askerler tarafından copla işkence yapıldığını anlattı. A.K. ile aynı nazerethanede tutulan tanıklar da A.K.’nın işkence gördüğünü kendilerine anlattığını beyan etti. Mahkeme 18 yıl sonra karar verdi Mahkeme, 26 Ekim 2010’da, olaydan 18 yıl sonra verdiği kararında, askerlerden S.Ü.’yü canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırdı; diğer sanıklar beraat etti. “Pişman oldu” diye cezası düşürüldü Bu karar bozuldu, yeniden yapılan yargılamalar sonucunda S.Ü.’ye bu kez “pişman olduğu” da gözönüne alınarak farklı kararlarla 20 yıl ve 16 yıl 8 ay hapis cezaları verildi. Ancak Yargıtay, 25 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın düşmesine hükmetti. |
(AS)