İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan, Gezi direnişinin başladığı günden bu yana beş kişinin öldüğünü, binlerce kişinin yaralandığını, onlarca kişinin kör olduğunu, kadınların tacize uğradığını, yüzlerce kişinin gözaltına alındığını, onlarcasının tutuklandığını hatırlatarak, bu tabloya rağmen birkaç polisin açığa alınması dışında herhangi bir yaptırım olmamasına dikkat çekiyor.
bianet’e konuşan ve bu yaşananları “polis devleti uygulamaları” olarak değerlendiren Türkdoğan, siyasi iktidarın giderek otoriterleştiği görüşünde.
“Bir yandan demokrasi söylemini dilinden düşürmeyen bir siyasi iktidar, öte yandan da anti demokratik tüm uygulamaları sergiliyorlar. Bu yaman bir çelişkidir. Bu çelişki iktidarın demokrasi ve insan haklarıyla olan bağlarının zayıflığını gösteriyor.
“Demokrasiye ve insan haklarına bağlıysanız, onun gereklerini yerine getirirsiniz. Gösteri hakkına saygı duyarsınız, polis şiddetiyle ilgili etkili soruşturma ve kovuşturma yöntemlerine başvurursunuz. Talimat verenler görevden alınır. Bunların hiçbirini görmedik.
“Demokratikleşmezsek kaosa sürüklenebiliriz”
İktidarın başka ülkeler için demokrasi ve insan haklarından dem vurduğunu, bunun da samimiyetsizliğin göstergesi olduğunu söyleyen Türkdoğan sözlerine şöyle devam ediyor:
“Tüm bu yaşananlardan ders çıkarılması gerektiğini ve bir an önce gerçek demokratikleşme sürecine girmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bunun olmaması halinde Türkiye’deki siyasal gelişmeler de beklenmedik şekilde hızlanabilir. Türkiye hızlı şekilde kaos ortamına sürüklenebilir.
“Yurttaşların demokrasi ve insan hakları taleplerine cevap vermezseniz daha geniş beklentilerle karşı karşıya kalırsınız. Bunları karşılayamadığınız zaman da şiddete başvurursunuz. Şimdi olan bu. Hükümet beklentileri karşılayamadığı oranda polis şiddetine başvuruyor. Ama bu polis şiddetinin varacağı noktayı kimse kestiremez.
“Başbakan tüm bunların kendine yönelik komplo olduğu savıyla savunma yapıyor. Ama bunlar kamuoyunu yanıltmaya yönelik söylemlerdir.
“Yurttaşların gösteri haklarını kullanımıyla hükümete yönelik komplo iddialarını birbirinden ayırmak gerekir. Gösteri hakkını kullanan yurttaşlar komplo içinde falan yer almazlar.
“Komplo yapılıyorsa bunu ya uluslararası çevreler ya da siyasal iktidarın işbirliği yaptığı çevreler yapar. Sokaktaki insanın komplolarla falan işi olmaz.”
“Çözüm süreciyle Gezi’deki talepler birbirini besliyor”
“Çözüm sürecinde Türkiye’deki insanların çok büyük çoğunluğunun gerçek anlamda demokratik yeni bir anayasa, seçim barajının tamamen kaldırılmasını talep ettiklerini gördük. Bu iki talep çok net ortaya çıktı.
“Sadece Kürt sorununun çözümü için mücadele verenler değil, Türkiye’nin tamamı demokratikleşmek istiyor. Bu talepler karşılanmazsa çözüm sürecinin de geleceği belirsiz hale gelir ve çıkmaza girer. Dolayısıyla sorun tek başına Türkiye’deki gerillaların sınır dışına çekilmesi değil.
“Yurttaşların tamamı, dindarlar, Aleviler, kadınlar, öğrenciler, Kürtler kendinden doğru demokratikleşme istiyor. Yani herkes bulunduğu yerden daha iyi bir demokrasi talep ediyor. Artık bunun karşılanması lazım. Bunun karşılanmasının yolu da çok açıktır.
“Bu bakımdan Gezi direnişi sırasında ve sonrasından ortaya konan taleplerle çözüm sürecinde ortaya konan taleplerin birbirini beslediğini düşünüyorum.
“Gezi direnişi ve sonrasındaki gösteriler Türkiye’de temel meselenin demokratikleşme olduğunu ve sorunların ancak demokratikleşme yoluyla çözülebileceğini göstermiştir. Bu bakımdan iyi bir gelişme olarak değerlendirebiliriz.
“AKP artık ‘Ben istediğimi yaparım’ diyemez”
“Türkiye 1990’lara geri dönemez. Çünkü bilinçli bir halk var ve Kürt siyasal hareketi çok güçlü. Devlet istese bile Türkiye’nin 1990’lara döneceğini düşünmüyorum. Çünkü 1990’lara dönmek demek artık iç savaş demektir.
“AKP hep sorunları öteledi. Sorunları çözüyormuş gibi yapıp çözmedi. 11 yıldır iktidardalar ve artık öteleyebilecekleri yer kalmadı. Artık sorunları çözüyormuş gibi yapıp çözmedikleri dönem bitti. Ya çözeceksiniz, ya kendiniz çözüleceksiniz. Ya gerçek anlamda reformlar yapacaklar ya da siyasal anlamda kaosa sürükleyecekler.
“Artık insan hakları söz konusu olduğunda her ne kadar dünya çapında ciddi ihlaller yaşanıyor olsa da bir ülkenin diğer ülkenin içişlerine karıştığı bir dönem yaşıyoruz. Siz artık ABD’nin Avrupa’nın gözünün içine baka baka ‘Ben istediğimi yaparım’ diyemezsiniz. Buna kimse izin vermez. Uluslararası mekanizmalar devreye girerler. Keza Gezi direnişi sırasında da dünyanın polis şiddeti karşısında takındığı tavrı gördük.
“Cezasızlık varsa yargı bağımsız da tarafsız değildir”
“Bugüne kadar iç hukukta etkili soruşturma ve kovuşturmaya başvurulmaması cezasızlık politikasının devamını kanıtladı. Bu çok vahim bir durum.
“Palalı saldırganın serbest bırakılmasından sonra Hükümet temsilcisinin mahkemeyi eleştirmesinin ardından bugün o kişi hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Bu da yargının hükümetin emrinde çalıştığın net şekilde gösteriyor.
“Nasıl Ethem Sarısülük’ü öldüren polisi hükümet koruduysa ve yargı bir şey yapamadıysa bunda da yine hükümet devreye girdi. Türkiye’de yargı etkisiz eleman. “Yargı konusunda çok önemli adımlar atılması gerekiyor. Yargı hükümetlerin güdümünden kurtulmalı. Cezasızlığın olduğu yerde yargı ne bağımsız ne de tarafsızdır.” (EKN)