Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği, cuma günü Meclis Adalet Komisyonu’nda görüşülecek olan “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ne ilişkin açıklama yaptı.
“Koronavirüs salgını nedeniyle, ağır risk taşıyan cezaevlerindeki mahpusların, yaşam hakkının korunması ve tahliyeleri toplumun genel talebidir” ifadelerinin yer verildiği yazılı açıklamada özetle şöyle denildi:
“AKP ve MHP'nin uzlaştığı belirtilen konulara dair gazetelerde yer alan haberlere göre; koşullu salıverme süresinin kısaltılması, açık ceza infaz kurumuna ayrılma ve denetimli serbestlikle tahliyeye ilişkin süreler yönünden iyileştirmeler yapılacağı, ancak bu iyileştirmelerden terör, cinsel suçlar, kadına şiddet, adam öldürme suçlarından mahkum olanların yararlanamayacağı açıklanmıştır.
"Hukuksuz yönetim anlayışı sürüyor"
Bu yaklaşım, Türkiye'nin ifade ve basın özgürlüğü, siyasi eleştiri, muhalif siyaset hakkının daha da baskılandığı otoriter ve hukuksuz yönetim anlayışının devamı anlamına gelmektedir.
Zaten, 3713 s. Terörle Mücadele Kanunu (TMK), Türk Ceza Kanunu (TCK) 314/3. maddesi yollamasıyla TCK 220/6 ve 7. maddeleri ile ellerine bir kez bile silah almamış olan, demokratik bir devlette, suç olmaması gereken düşünce açıklamalarından dolayı gazeteciler, akademisyenler, muhalif siyasetçiler, seçilmiş milletvekilleri ve yerel yöneticiler "terör örgütü propagandası veya terör örgütü üyesi, yöneticisi, üye olmamakla birlikte üye sayılmak" garabetiyle yargılanmakta ve hapiste tutulmaktadır.
"İfade özgürlüğü 'terör' kapsamından çıkarılmalı"
TCK'de öngörülen hapis cezaları yüksek olduğu gibi, bu suçlarda bir de Terörle Mücadele Kanunu nedeniyle yarı oranında artırım uygulanmaktadır. Bu şekilde, hiçbir silahlı eylemi bulunmayan, demokratik bir platformun veya yasal bir siyasi partinin üyesi, yöneticisi olan kişiler dahi 1 yıldan 22,5 yıla kadar hapis cezası ile mahkum edilebilmektedir.
Mevcut ceza infaz kanunu uyarınca, diğer suçlarda 2/3 infaz süresinden sonra, terör suçlarında ise 3/4 gibi yüksek bir oranda infaz edildikten sonra, koşullu salıverilmektedir. Öncelikle, silahlı eylem içermeyen, ifade ve demokratik örgütlenme hakkı niteliğindeki tüm fiillerin "terör" kapsamından çıkarılması gerekir.
"Eşitsizlik hak ihlalini derinleştirecek"
İnsancıl hukuk açısından mahpusların başkaca denetim usulleriyle toplumsal hayata katılmasının önü açılmalıdır. Toplumsal ihtiyaçlara göre, devletlerin suç ve ceza politikasında takdir hakkı kabul edilmektedir ancak, insancıl hukuk gereğince infaz hukukunda eşit uygulama yapılması genel kabul görmektedir.
Tüm toplumlar için tehdit niteliğindeki uyuşturucu suçları için infazda indirim ve iyileştirme kabul edilirken, zaten yanlış tanımlanmış "terör suçlarını" kapsam dışı bırakacak bir düzenleme, halen haksız olarak cezaevlerinde tutulan onbinlerce siyasi mahpus için bir kez daha eşitsizliği de derinleştirerek ağır bir hak ihlali anlamına gelecektir." (RT)