İnsan Hakları Yaz Okulu (İHO) Kuşadası yakınlarındaki bir otelde 30 lisansüstü öğrencisi ve 15 öğretim üyesinin katılımıyla devam ediyor.
İnsan Hakları Yaz Okulu programında öğrenciler, Kerem Altıparmak, Yücel Demirer, İnan Özdemir Taştan, Ozan Değer, Ülkü Doğanay, Cenk Yiğiter, Kıvılcım Turanlı, Hüsnü Öndül, Faruk Alpkaya ve Selda Önsül’le de bir araya gelerek, sanattan sinemaya, hukuktan, medyaya akademik özgürlükleri tartışacak.
“Mücadele için rotalar oluşturuyoruz”
Ayşen Uysal, “Yurttaşlık, Katılım ve Akademik Özgürlük” konulu dersinde, en başta birer yurttaş olarak akademinin dışına haksız ve hukuksuz biçimde sürülen barış akademisyenlerinin maruz kaldıkları hak ihlallerini öznel deneyimine de yer açarak anlattı.
Bu süreçlerde yine kendi çalışma alanlarımızdan ve bu çalışmalarımızı besleyen kaynaklardan yararlanarak mücadele için rotalar oluşturduğumuzdan söz etti. Fransız sosyolog Pierre Bourdieu’nün ünlü sözüne referansla “Sosyolojinin bir dövüş sporu” olduğunu hatırlattı.
Ayşen Uysal toplumsal grupların farklılaşan tarihsel bağlamlarda ve kendi kimlik ve aidiyet çerçevelerine uygun eylemler geliştirme eğilimini de açıkladı. Charles Tilly’nin geliştirdiği “eylem repertuarı “kavramının aynı amaçlar ve çıkarlar doğrultusunda harekete geçen toplumsal grupların benimsediği eylem türlerini ifade ettiğini belirterek bu repertuardaki belli başlı eylem kategorilerini ve elbette bu kategorilerdeki eylem türlerinin kullanıcıların ve dönemin gereklerine uygun olarak değişimler de içerebileceğini, sabitlikler halinde benimsenmediğini açıkladı.
“Bu mesele bir akademik özgürlük konusudur”
Geride bırakılan üç günlük eğitimde ifade özgürlüğü ve akademik özgürlük konusu da ayrıntılı biçimde konuşuldu. Kerem Altıparmak’ın dersinde güncel meselelerden başlayarak kavramsal tartışmalara doğru genişleyen bir hat üzerinden akademik özgürlük meselesi tartışıldı. AYM’nin, barış imzacılarının bireysel başvuruları çerçevesinde aldığı ve kamuoyunda “Bu suça ortak olmayacağız” adıyla tanımlanan bildiriyi imzalamalarını ifade özgürlüğü kapsamında değerlendiren kararı da ele alındı.
AYM’nin gerekçeli kararında “akademik özgürlük” kavramına da yer açılmakla birlikte bu kavramdan layıkıyla bahsetmediği de değerlendirildi. Kerem Altıparmak “Üniversite bir konuyu tartışamaz hale geldiyse bu mesele bir akademik özgürlük konusudur” dedi.
“İhraçlar karşısında güçlü dayanışma ve direnç”
Yaz okulunun temasının “Akademik Özgürlük” olması derslerin içeriğine sık sık ihraçlarla ilişkili deneyim ve hikayelerin sızmasını ve anıları paylaşmayı da getirdi.
KODA’dan Yücel Demirer “Akademik Özgürlük Yolunda Gelenek İcadı, Kurumsallaşma ve Arabulucu Kavramlar: Kocaeli Dayanışma Akademisi Deneyimi”ni anlattı. Yücel Demirer’in konuşması herkesin ihraçlar karşısında gösterdiği güçlü dayanışma ve direnç yanında bu ihraçları başka başka anılarla sembolleşen ağır bir hüzün eşliğinde yaşadığını da hissetiren bir konuşmaydı. Demirer’in, evinin duvarlarındaki küçük yıpranma ya da lekeleri kapatmak üzere rötuşlar yapması için her sene yaşlı annesine verdiği bir tebeşir parçasını ihraç sonrasında bulmak için artık özel çaba göstermesi gereken bir şey olarak fark etmesi hikayesi de bu çerçevedeki etkileyici bir öznel deneyimi ifade ediyordu... İhraçların gündelik hayatlarımızdan eksilttiği nesneleri, kimsenin fark etmeyeceği ayrıntıları ve hikayeleri de üzerinde toplayan bir tebeşir parçası, gündelik hayattaki kırılmayı da tüm çıplaklığıyla görünür hale getiriyordu.
“Üniversite ve akademi arasındaki ayrım”
Aynı oturumda yer alan ve Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesiyken ihraç edilmiş olan Serdar Tekin de THİV Akademi deneyimini anlattı.
Serdar Tekin’in üniversite ve akademi arasındaki ayrımı düşünmeye davet ettiği tartışmada, OHAL sürecinde bilhassa sosyal bilim alanları üzerinden akademik manada çökertilen ve kurumsallıklarına da sahip çıkamayan adeta kabuk kurumlara dönüşen “üniveriste” karşısında özgür düşünce ve tartışma ortamını ve akademi nosyonunu koruma ve sürdürme adına dışarıya taşınan üretim ve dayanışma faaliyetlerinin KODA, ADA, THİV Akademi gibi adlar altında sürdürülmesinin anlamı da konuşuldu.
Akademinin kurumların engellendiği, özgürlüklerin yitirildiği yerde de sönümlenmeyen, sürdürülen ve mekansal sabitliklerden yeri geldiğinde özgürleşen bir birikim olduğunu düşündüren bir tartışmaydı.
Sanatçı ve eseri özdeş mi?
İkinci günün programı öğrencilerle birlikte akşam geç saatlerde film izleyerek ve “Sinemanın özgür düşünceye sunduğu imkanlar”ı Sevilay Çelenk’le birlikte bir atölye çalışmasında tartışarak devam etti. Birlikte izlenen film, ABD’de McCarthy döneminde yaşanan ve sinemadan, üniversiteye, dışişlerinden diğer birçok kuruma kadar yaygınlaşan ağır baskı ve sansür ortamını Hollywood’un ünlü senaristlerinden biri olan Dalton Trumbo’nun hayatı üzerinden anlatan, Jay Roach’ın yönettiği Trumbo (2015) adlı filmdi. Atölyede sinemanın özgür düşünce bakımından kendiliğinden ya da münhasıran bir imkan yaratmadığı, Nazizm ve faşizmin, totaliter rejimlerin de bir propaganda imkanı olarak sinemadan eşit biçimde istifade ettiği de hatırlatılarak konuşuldu. Buna rağmen sinemanın özgürlükçü, dönüştürücü, kolektif heyecanları pekiştirici etkisi, sinematografiye, sinemanın işleyiş mekanizmasına ve düşünce üretme kapasitesine ilişkin oluşturulan çağcıl birikime ve çalışmalara referanslarla tartışıldı. Atölye “Me too” hareketi üzerinden açılan bir tartışmayla genişleyerek, yerli ya da yabancı yönetmenlerin ve filmlerin yaratıcılarının karıştığı skandalları ve cinsel istismar olaylarının eserlerine düşürdüğü gölgeyi değerlendirerek sürdü. Burada her bir olayın kendi içinde değerlendirilmesi gerekliliğinin önemi üzerinde duruldu. Bu kayıtla, sanatçı ve eserinin özdeş olmadığı, tamamlanmış eserin sanatçıya ait bir şey olarak görülmemesi gerektiği de paylaşılan görüşlerden biri oldu.
Yaz okulunun ilk iki günü, öğrencilerin ilgi alanlarının genişliğine, duyarlılıklarına ve birikimlerine de tanık olduğumuz çok umut verici bir düşünce alışverişi biçiminde geçti.
İnsan Hakları Okulu hakkında
İnsan Hakları Okulu, kurumlarından ihraç edilen ve çoğunluğunu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ile İletişim Fakültesi’nden ihraç öğretim elemanlarının oluşturduğu bir ekip tarafından geçtiğimiz yıl hayata geçirilmiş olan ve İnsan Hakları için Avrupa Aracı (DİHAA) tarafından desteklenen bir online uzaktan eğitim atölyesi programı.
Okulun eğitimci kadrosunun önemli bir kısmı ihraçlar öncesinde AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü İnsan Hakları Anabilim Dalı’nın öğretim kadrosunu oluşturuyordu. İhraçlarla birlikte bu birim de fiilen sona ermişti.
Akademisyenler o dönem “Bize her yer üniversite” demiş ve bu sözün hakkını vermek üzere dayanışma akademileri, sokak akademileri ya da çeşitli uluslararası kuruluşların fon desteği ile başlatılan projelerde eğitim ve araştırma çalışmalarını ısrar ve inatla sürdürmeye devam etmişti.
Bu çalışmalar görevlerinden ihraç edilen akademisyenlerin ardı ardına beraat ettiği Eylül ayı ile birlikte yeniden başladı.
Programda bu hocaların da takip eden günlerde birçok farklı perspektiften Akademik Özgürlükleri bir insan hakkı olarak düşünmeye davet eden dersleri ve atölye çalışmaları olacak.
(SÇ/AS)