"Yasaklı" kongre
Kongrenin İstanbul Üniversitesi (İÜ) salonlarında yapılmasına izin vermeyen İÜ Rektörü Kemal Alemdaroğlu, İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı ve ATUD eski Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı ve 6. Adli Bilimler Kongresi Başkanı Prof. Dr. Sermet Koç'u da görevlerinden almıştı.
Adli Tıp Kurumu ve Adalet Bakanlığı yetkililerinin katılmadığı kongreyi, yaklaşık 150 Adli Tıp Kurumu uzmanı izledi.
İnsan hakları ihlalleri
Kongrenin "İnsan Hakları İhlalleri ve Adli Tıp" başlıklı panelinde, Türkiye'deki insan hakları ihlalleri, adli tıp kurumu ile adli tıp uzmanlarının yeri ve önemi tartışıldı.
Oturumu, ATUD Başkanı ve Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ümit Biçer yönetti.
Oturuma, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İnsan Hakları Komisyonu eski başkanı Dr. Sema Pişkinsüt; İnsan Hakları Komisyonu Üyesi, Saadet Partisi (SP) İkinci Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu; İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanı ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veli Lök; Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) İstanbul Temsilciliği'nden Dr. Önder Özkalıpçı konuşmacı olarak katıldı.
Kaboğlu: Üst kurullar bağımsız ve özerk olmalı
Prof. Dr. Kaboğlu, insan hakları kavramının insanın gereksinimlerinden doğduğunu hatırlattı; dünyada "dördüncü kuşak" haklardan bahsedilirken, Türkiye'de "birinci kuşak"ta yer alan temel haklarla ilgili sorunlar yaşandığını söyledi.
Viyana Bildirgesi ile tüm kuşak hakların aynı anda ve birlikte varolmasının güvence altına alındığını belirten Kaboğlu, insan haklarının korunabilmesi için hukuk kurumlarının, üst kurulların ve gönüllü örgütlenmelerin önemine değindi.
Kaboğlu, Adli Tıp Kurumu'nda, "üst kurullar"ın bağımsız ve özerk olmamasından kaynaklı sorunlar yaşandığını da ifade etti; "Bu tür kurumlar, idari hiyerarşinin dışında, bağımsız, özerk olmalı ve bilimsel temelde uzmanlığa dayanmalı" dedi.
Bekaroğlu: Kayıt tutulması çok önemli
Daha önce askeri ve sivil cezaevlerinde cezaevi hekimi olarak görev yapan Prof. Bekaroğlu ise, insan hakları ihlallerinin ortaya konulmasında hekimlerin ve adli tıp uzmanlarının sorumluluğuna değindi.
İhlallerin saptanması ve hakların teslim edilmesinde vakalara ilişkin kayıtların tutulmasının önemini vurgulayan Bekaroğlu, bu konudaki aksaklıklara dikkat çekti; "Türkiye'de bu nedenle, resmi görevliler hak ihlallerinden ceza almıyor" diye konuştu.
Pişkinsüt: 12 kitaplık raporumuz parlamentoda görüşülmedi
1997-2000 yılları arasında Türkiye'deki cezaevlerinin tamamını ziyaret edip 9 bin 500 kişiyle görüşmeler yaptıklarını anlatan Pişkinsüt ise, bu çalışmayı açıkladıkları 12 kitaplık bir raporun parlamentoda halen görüşülemediğini hatırlattı.
Bu raporda yer alan görüşler nedeniyle yargılanıp beraat ettiklerine de dikkat çeken Pişkinsüt, "İnsan hakları ihlallerini söylemek, devleti eleştirmek değildir. Devlet, asıl yapılan yanlışlarla yıpratılıyor" diye konuştu.
Lök: Adli Tıp Kurumu uzmanları eğitilmeli
Prof. Veli Lök de, işkence ve kötü muamelenin belgelenmesinde uluslarüstü bir standart kurallar manzumesi oluşturan İstanbul Protokolü'nün gelişimini ve İzmir Tabip Odası Alternatif İşkence Rapor Komisyonu'nun çalışmalarını anlattı.
Kemik sintigrafisi ve iğne biyopsisi yöntemleriyle, işkence ve kötü muamelenin üzerinden yıllar geçtikten sonra dahi kanıtlanabileceğini anlatan Lök; İstanbul Pratokolü'nün uygulamada rehber olabilmesi için her düzeydeki adli tıp uzmanının eğitilmesi gerektiğini vurguladı.
Özkalıpçı: Açlık grevleri ve Adli Tıp
Dünyada ve Türkiye'de insan hakları ihlallerinin durumunu anlatan Özkalıpçı ise, Adli Tıp Kurumu'nun açlık grevleriyle ilgili son dönemde verdiği raporları eleştirdi. (BB)