Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) ile Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu’nun ortaklaşa düzenlediği "Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri: Hatırlamak ve Yinelememek" adlı panelde, sivil demokratik alanın daralmasıyla birlikte artan insan hakları ihlalleri, darbeci yapıların yeniden su yüzüne çıkışı ve bu anti-demokratik gidişatta yaygın medyanın üstlendiği rol tartışıldı.
Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşen panele, Hukuk Doktoru Dilek Kurban, Mazlum-Der Eski Başkan Yardımcısı Şinasi Haznedar, Avukat Meral Danış ve Birgün Gazetesi Yazarı ve 32. Gün Programı Yapımcısı Rıdvan Akar konuşmacı olarak katıldı.
"Her Türk devlet doğar"
Haznedar, her Türkün devlet değerleriyle bütünleşmiş olarak doğduğunu, Türkiye’de insan hakları savunucusu olmanın ise devlet karşıtlığı, devlet düşmanlığı olarak algılandığını söyledi. Haznedar "Hiç hata yapmadığını savunan, kendi bekasını demokrasiden, toplum çıkarlarından üstün gören bu ideolojik devlet anlayışı devam ettikçe insan hakları ihlalleri de devam edecek" dedi:
"Bana anayasanı söyle, sana nasıl bir devlet olduğunu söyleyeyim. Türkiye’de hiçbir zaman insan haklarına saygılı bir yönetme pratiğine temel oluşturacak sivil bir anayasa yapılmadı."
"90'ların mahkeme kararlarını arıyorum"
Diyarbakır’da OHAL yıllarını ve yaşanan hak ihlallerini anlatan Danış, "o zamanlarda bile yargıçların fütursuz ve vicdanları allak bullak eden kararlar vermediklerini" söyledi.
28 Mart Newroz olaylarıyla ilgili onlarca suç duyurusunda bulunmalarına rağmen hiçbir güvenlik görevlisine soruşturma açılmadığını hatırlatan Danış, "Ama tek bir polisin tanıklığıyla sadece benim müvekkillerimden 10 kişi, örgüt üyeliği, yardım ve yataklık suçuyla yargılanarak tutuklandı. Umut Kitapevi davasında da tanık ifadeleri ve deliller o kadar açıktı ki, buna rağmen sanık serbest bırakıldı. 90’larda verilen kararları arar oldum. Yargı tarafsız ve bağımsız değil" diye konuştu.
"OHAL fiilen devam ediyor"
Kurban, OHAL’in sadece ismen, formel olarak kalktığını, ancak OHAL dönemi uygulamalarının ve insan hakları ihlallerinin hâlâ sürdüğünü belirtti. Keyfi ev arama, üst arama, kimlik sorma, gözaltına alma uygulamalarına bakıldığında bunun rahatlıkla görülebileceğini söyleyen Kurban, yeni bir OHAL’in de söz konusu olabileceğini savundu:
"Devlet yasal bir dayanak sağlamayarak uluslar arası hukukun yükümlülüklerinden kurtulmuş oldu. Şu anda geri dönüşün de yasal bir dayanağı yok. Teslim edilmiş, tanınmış bir geri dönüş hakkı yok. Bilinçli olarak bir belirsizlik ortamı yaratılıyor."
"Medya: İdeolojik aygıt"
Akar'sa, medyanın 90’larda yaşanan hak ihlalleri karşısında iyi bir sınav vermediğini, bir ideolojik aygıt olarak kışkırtıcılık rolünü üstlendiğini söyledi. 90’lı yıllarda doğuda ve güneydoğuda yaşanan gelişmelerin Ankara ve İstanbul habercileri tarafından şovenist, militarist ve ırkçı bir dille aktarıldığını belirten Akar, Kürt sorununun medya tarafından teröre, şiddete indirgendiğini vurguladı. (SD/GG)