Fotoğraflar: Evrim Kepenek/bianet
İnsan hakları savunucuları, İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı’nı (Solidarity Network for Human Rights Defenders – Turkey) kurdu.
Dayanışma Ağı'nın kuruluşunda öncü olan kurumlar Af Örgütü Türkiye Şubesi, Civil Rights Defenders, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, Hak İnisiyatifi Derneği, İnsan Hakları Derneği, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Kaos GL, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Sivil Alan Araştırmaları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Yaşam Bellek Özgürlük Derneği, Yurttaşlık Derneği |
Dayanışma Ağı’nın kuruluş deklerasyonu İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’ndeydi.
“Her türlü protesto hakkı kısıtlama altında”
Toplantıda ilk olarak Hafıza Merkezi Direktörü Murat Çelikkan konuştu.
İnsan Hakları Haftası’nın son günü olduğunu hatırlatan Çelikkan, 2019 Türkiye’sinde İnsan Hakları Haftası’nda insan haklarının manzarasının hiç iyi olmadığını söyledi.
Çelikkan şunları söyledi:
“Her türlü barışçıl protesto, ifade eleştiri çok büyük kısıt altında. Yaşadığımız ortamın kısıtlarının hepsini saymayacağım.
“Burada bulunmamızın nedeni Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalarından ve anayasasından doğan haklardan dolayı insan hakları savunucularının mücadelesinin engellenmek istenmesinden dolayı buradayız.
“Bugün, insan hakları mücadelesinde, yeni bir durumla karşı karşıyayız. Bu da insan hakları savunucularının doğrudan hedef alınması. Önce medya mensupları uluslararası kuruluşlar Türkiye’nin gazeteciler için cezaevi olduğunu belirtiyor. Sonra barış akademisyenleri, insan hakları savunucuları hedef alınmış durumda.”
“500 bin kişi terörle suçlanıyor”
“Tek tek insan hakları savunucularının ya da kurumların hedef haline getirildiğini görüyoruz” diyen Çelikkan, şunları belirtti:
“İnsan hakları savunucuları düşmanca bir muamele görüyor; keyfi soruşturma ve göz altılara maruz kalıyor, mali denetimlerle baskı altına alınmaya çalışıyor.
“Terörle Mücadele Kanunu’nun çok geniş kullanılmasıyla baskı altına alınıyor ve faaliyetleri engellenmek isteniyor. Sadece 2017’de terörle suçlanarak soruşturulanların sayısının 500 bin olduğunu söylersem bunun hakkında fikir elde edebiliriz.”
“Davalarla tehdit altındayız”
Son dönemde ise insan hakları savunucularının toplu davalarla susturulmak istendiğini söyleyen Çelikkan, bu davalara, Büyükada Davası ve Gezi Davası’nı örnek olarak gösterdi. Çelikkan baskı ve tehdit altındaki insan hakları savunucularını şöyle özetledi:
“Hepimiz bu davalarla da büyük tehdit altındayız. Böylece Türkiye’deki insan hakları mücadelesi suçlanmaya hem de toplum ürkütülerek marjinalize edilmek isteniyor.
“Barışı savunan Tabipler Birliği Merkez Konseyi’nin ceza aldığını, Çağdaş Hukukçular Derneği’ne üye avukatlara cezalar verildiğini hatırlatayım. TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı hakkında ciddi suçlamalar yapıldı. Şu anda da hakkındaki iki büyük davanın da düşmüş olduğunu söyleyebilirim; ama bu güvence sağlamıyor. Ayrıca İnsan hakları derneğinin merkez ve şube yöneticilerine ciddi operasyonlar sürüyor. Yüzlerce insan hakları savunucusu bugün ya cezaevinde ya da soruşturma yargılamaları sürüyor.
“Türkiye’de insan hakları denilince ilk akla gelecek isimlerden olan Eren Keskin’e insan hakları savunuculuğu nedeniyle kesilen cezalar nedeniyle toplam 500 bin TL ceza ödemesi gerektiğini hatırlatarak bitirmek istiyorum.”
“Mücadeleyi ortaklaştırıyoruz”
Çelikkan son olarak şunları söyledi:
“Tek tek insan hakları savunucu ve kurumları hedef alarak mücadeleyi sekteye uğratmak isteyen bir yaklaşım var. Bu saldırılara karşı ortak mücadele etmek üzere bir araya gelen hak örgütleriyiz. Bugüne kadar yaptığımız gibi mücadelemizi ortaklaştırmayı hedefliyoruz.”
İnsan hakları savunucuları uluslararası anlaşmaları haıtlattı
Çelikkan’ın ardından insan hakları savunucusu ve İHD İstanbul Şubesi’nden Leman Yurtsever, Dayanışma Ağı’nın deklarasyonunu okudu.
Yurtsever şöyle dedi:
“Türkiye Cumhuriyeti gerek Anayasa uyarınca gerek uluslararası sözleşmelerin doğurduğu yükümlülükler bağlamında yasama, yürütme ve yargı pratiği ile temel hak ve özgürlükleri koruma mecburiyetinde. Anayasa’nın 90. maddesi Türkiye’de iç hukuk düzenlemeleri yani kanunlar ile uluslararası anlaşmaların ihtilafı halinde, temel hak ve özgürlükle ilgili uluslararası anlaşmaların kanunların üstünde olduğunu saptamış durumda. Yasal durum böyleyken insan hakları alanına ilişkin anayasal ve sözleşmesel yükümlülükler yerine getirilmeyerek son yıllarda hem insan hakları kurumları hem de hak ihlallerine karşı mücadele eden insan hakları savunucularına yönelik baskılar giderek arttı.
‘Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’ olarak anılan, 'Evrensel Olarak Tanınan İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması ve Geliştirilmesinde Toplumsal Kuruluşların (Organların), Grupların ve Bireylerin Hakları ve Sorumlulukları Üzerine Bildirge”, insan haklarını savunmayı bir hak olarak tanır ve devletlere, insan hakları savunucularını koruma görevi verir.
‘Anayasa’nın güvence altına aldığı haklar tehlike altında’
“Benzer şekilde, AGİT tarafından geliştirilen 'İnsan Hakları Savunucularının Korunmasına İlişkin Kılavuz İlkeler' de “insan haklarını savunmak evrensel olarak tanınan bir hak” olduğunu belirtir ve bu hakkın bölünmez, birbirine bağlı ve birbiriyle ilişkili evrensel insan haklarından doğduğuna işaret eder. Kılavuza göre, 'AGİT katılımcısı devletler kendi topraklarında ve yetki alanlarında bulunan herkes için bu haklara saygı göstermeyi, hakları korumayı ve hayata geçirmeyi taahhüt etmişlerdir.”, 'Korumanın Temı̇n Edı̇lmesı̇-İnsan Hakları Savunucuları Hakkında Avrupa Bı̇rlı̇ğı̇ İlkelerı̇' başlıklı belge de Avrupa Birliği üyesi devletleri, “İnsan hakları savunucuları, evrensel olarak tanınan insan hakları ve temel özgürlükleri geliştiren ve koruyan bireyler, gruplar ve toplum organlarıdır.” tanımını kabul etmeye, insan hakları savunucularını korumaya, desteklemeye, onlarla iş birliği yapmaya çağırır.
“Türkiye’nin üyesi olduğu Birleşmiş Miletler ve tarafı olduğu AGİT’nın ilkesel kararlarında yer alan tüm bu tavsiye ve yükümlülüklere rağmen insan hakları alanını ve insan hakları savunucularını yoğun baskı altında tutması, uluslararası hukukun ve Anayasa tarafından güvence altına alınan bir dizi hakkın ihlali anlamına geliyor.”
"İnsan haklarını savunmak evrensel bir hukuk"
Ne yazık ki Türkiye, zaten sorunlu olan ‘hukuk devleti’ olma pratiğinin son dayanaklarını da hızla yitirirken ‘hukukun üstünlüğü’ prensibi de süratle eriyor” diyen Yurtsever, son olarak şunları söyledi:
“Bu bağlamda biz insan haklarını savunmanın evrensel bir hak olduğunun altını tekrar çizerek; insan hakları savunucularına yönelik tüm baskıları en güçlü biçimde kınıyor ve tacizlere derhal son verilmesini talep ediyoruz. Bu talebimizin takipçisi olacağımızı ve bu amaçla İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı’nı (Solidarity Network for Human Rights Defenders – Turkey) oluşturduğumuzu ilan ediyoruz.”
Daha sonra toplantıya katılanlar söz aldı.
Civil Rights Defenders – Sinan Gökçen "Aslında burada hak savunma hakkından söz ediyoruz. Herhangi bir hak alanında çalışan insan hakları savunucularının ortaklaştığı bir ortak dayanışma ağından söz ediyoruz. Hukuki bir ağ değil tüzel kişiliğimiz yok." Türkiye İnsan Hakları Vakfı İstanbul Şubesi'nden Ümit Efe: "Bir aradayız. Bu ülke insan hakları mücadelesinde karanlık dönemler gördü. Bu sürecin aydınlığa çıkması için büyük uğraş verdiler. Bu dönem de çok karanlık bir süreç. Sadece toplumun her kesimine değil insan hakları savunucularını da hedef gösteren bir süreç. Diyarbakır Tabip Odası başkanımız gözaltında. Biz diyoruz ki yan yanayız biradayız bu karanlık süreçten umutla kararlıkla çıkmaz için elimizden geleni yapacağız." Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nden Barış Altıntaş: "Bir yıldır bu ağ için toplantılar yapıyoruz. İfade özgürlüğü alanında dışında da çalışan sivil toplum çalışanları da hedef altında. Osman Kavala'yı hatırlatmak istiyorum. AİHM kararına rağmen Kavala serbest bırakılmadı. Her şeye bir hesaplaşma olarak bakan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bizim burada bir arada durmamız bizim için çok önemli. Hükümet Türkiye'yi nereye götürmek istiyor, bilmiyoruz. Haklarımızın baskı altına alınmak istendiğini biliyoruz. Haklarımızı geri götürmeyi düşünüyor. Biz öyle düşünmüyoruz. Haklarımızdan geriye adım atmayacağız. Biz insan hakları açısından daha ileri gideceğiz." |
Af Örgütü'nden Tarık Bayhan: "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 71. Yılı. Bu devletlerin artık insan haklarına alışması lazım. Hak İnisiyatifi'nden Saim Eroğlu: Bir arada olmamız güzel bir arada olmaya devam edeceğiz. Yaşam Bellek Özgürlük Derneği'nden Ozan Devrim Yay: "Eskişehir'den geldim. Yerellerin de sesinin duyulması güzel." Yurttaşlık Derneği'nden Esra Güçlüer: "Hep baskıyla karşı karşıyaydık. Bu sefer insan hakları savunucuları topluca suçlanıyor. İnsan hakları savunucuları Görevlerini yaptıkları için suçlamalara maruz kalıyor. Biz de bu nednele topluca bir birimize ses vermek fikrimizin çok önemşli olduğunu düşünüyorum. |
Toplantıdan detaylar * Toplantıya CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve gazeteci Tuğrul Eryılmaz'ın da aralarında olduğu çok sayıda inmsa hakları savunucu da da katıldı. * Toplantıyı çok sayıda basın mensubu izledi. *Toplantıda, Sosyal Hizmetler Uzmanları Derneği istanbul Şubesi, Göçmen Kadfınlar Dayanışma Derneği ve Herkes İçin Sanat Derneği ve Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği de İnsan Hakları Dayanışma Ağı'na katılmak istediğini açıkladı. |
(EMK)