İnsan hakları savunucusu Prof. Dr. Nilgün Toker, bianet’e “küresel insan hakları krizi” döneminde yeni insan hakları hareketlerinin dönüşümünü anlattı.
Toker, insan hakları hareketinin içinde bulunduğu durumda “Ne yapmalı” sorusuna cevap arayacaklarını ifade etti.
Bu tartışma, Toker’in de “Düzenleyicilikten dönüştürücülüğe: İnsan haklarının siyasal ufkunu unutmak/hatırlamak” başlıklı sunumunun da yer aldığı “Yeni Bir İnsan Hakları Hareketine Doğru: Küresel İnsan Hakları Krizi Karşısında Ne Yapmalı?” sempozyumunda yürütülecek.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) çevrimiçi şekilde, 3-7 Ekim 2020’de düzenleyeceği sempozyum, insan hakları aktörleri için yeni stratejiler ve modellerin geliştirilmesi amacıyla bir tartışma açmayı hedefliyor.
“Zulmün, şiddetin, haksızlığın yayıldığı bir dünya”
Prof. Dr. Toker, “insan hakları krizi” kavramından ne kastettiklerini ve bugün içinde bulunduğumuz durumu şöyle anlattı:
“Uluslararası bir adalet referansı olarak insan hakları rejimi dediğimiz şey, aslında insanlığın tarihin en büyük kıyım ve yıkımlarını yaşadığı bir zamanda, bir anlamda insan onurunun kökten bir şekilde çiğnendiği zamanlarda, insan onurunu korumak ve insanlığı onarmak için kurulmuş devletler-arası, hatta devletler üstü bir çerçevedir.
“Bu çerçevenin içeriğinin 70 yıldır dünyanın her yerindeki hak mücadeleleriyle genişlediğini ve çeşitlendiğini biliyoruz. Ancak insan hakları rejiminin zorlayıcı ve dönüştürücü gücü, ardındaki siyasi iradelerle mümkündü, bunu da biliyoruz.
“Dünyanın her yerinde, insan onuru şiddetli bir şekilde çiğnenirken, bu gücün zayıfladığına, hatta çoğu kez hak ihlallerini görme ve dolayısıyla müdahale etme yeteneğini, daha doğrusu amacını kaybetmiş göründüğüne tanık oluyoruz.
“Tüm koruyucu mekanizmaların giderek devreden çıkmaya başladığı bir dünya, zulmün, şiddetin, haksızlığın da yayıldığı bir dünya olmaya başladı. İşte kriz olarak adlandırdığımız ve sempozyumda nedenleri ve sonuçlarını tartışmayı amaçladığımız şey bu.”
“Kendimize yeni bir yol bulmalıyız”
Peki, insan hakları hareketi ne yapacak? Prof. Dr. Toker, “Kendimize yeni bir yol bulmalıyız” diyor:
“Türkiye'de ve dünyada insan hakları hareketi, ihlalleri görme ve giderme mücadelesinde bu söz konusu normatif çerçeveden ve uluslararası iradeden güç alıyordu. Bu sistem zayıfladığında önümüzde bir problem var: İnsan haklarına dayalı bir yaşam dünyası kurma mücadelesinin referansları ve yönelimi ne olacak?
“Hukukun zorlanmasının, hukukun ardındaki siyasal irade hak referansını eylem ufkundan çıkarınca, adalet arayışının merkezine yerleşemeyeceği açık. O halde kendimize yeni bir yol bulmalıyız; çünkü artık şunu biliyoruz hak mücadelesi siyasal bir dönüşüm talep ediyor. İşte bir tür "ne yapmalı?" sorusuna yanıt arayacağız bu sempozyumda.
“Ama daha önemlisi bu problemin insanlığa dair bir problem olduğunun farkındalığıyla, uluslararası insan hakları hareketinin bu ortak problemini tartışmaya açmayı hedefliyoruz. Burada kurulacak her sözün, hak mücadelesi bakımından bir eylem niteliği taşıyacağının bilinciyle.”
Nilgün Toker hakkında
Felsefe profesörü. TİHV Kurucular Kurulu ve Etik Kurul Üyesi. Çalışma alanları arasında çağdaş siyaset felsefesi, adalet kuramları, insan haklarının etik ve politik temelleri bulunuyor.
* Sempozyum hakkında daha geniş bilgiye ve programına buradan ulaşabilirsiniz.
* Sempozyuma katılmak için buradan kayıt olabilirsiniz.
(AS)