Bıçak, görevden ayrılma gerekçesini açıklamazken, Başbakanlığın maddi ve insan kaynaklarının yetersizliğine dikkat çekti, "Gerçekleştirilmesinin gereğine inandığım birçok hedefimi hayata geçirme imkan ve fırsatı bulamamış olsam da, ülkemizde insan haklarının korunması ve geliştirilmesine küçümsenemeyecek katkılarda bulunduğuma inanıyorum" dedi.
Bıçak: Ciddi insan hakları sorunları var
Bıçak, "İnsan hakları alanında somut bazı ilerlemeler sağlanmış olmakla birlikte, ülkemizin önünde hala ciddi, derinlikli insan hakları sorunları bulunmaktadır" dedi ve şöyle devam etti:
"İfade özgürlüğü, adil yargılanma hakkı, toplantı ve gösteri hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, çalışma ve sözleşme hürriyeti, işkence ve kötü muamele yasağı, yerleşme ve seyahat özgürlüğü gibi pek çok konuda atılması gereken çok sayıda adım bulunmaktadır."
Bıçak, "Güçlü bir kurumsal yapı olmadan insan haklarını korumak ve geliştirmek mümkün değildir. Kurumsal yapı oluşturmadan, insan haklarının öneminin vurgulanması, söylem düzeyinden öte geçemeyecektir" diyerek mevcut kurumsal yapının otoriteye karşı zayıf olduğunu ve İnsan Hakları Ulusal Kurumu'nun "acil bir ihtiyaç olduğunu" söyledi.
BİHB kaldırılıyor mu?
Radikal gazetesinde, bugün Tarık Işık imzasıyla yer alan haberde, Bıçak'ın görevden ayrılmasının nedeni olarak, Bıçak'ın "acil ihtiyaç" dediği İnsan Hakları Ulusal Kurumu'nun Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'e takılması gösterildi.
Milliyet gazetesi de, Önder Yılmaz imzalı haberinde, Başbakanlığın BİHB'nin lağvedilmesi kararını aldığını, Başbakan Erdoğan'ın "TBMM'de İnsan Haklarını Araştırma Komisyonu varken, Başbakanlık bünyesinde insan haklarıyla ilgili kuruma ne gerek var" dediğini yazdı.
Habere göre, Başbakanlık Müsteşarlığı'nca yürütülen kamu yönetimi reformu çalışması sonucu, eylül sonrası tasfiye için harekete geçilmesi planlanıyor.
"Her şey bağımsızlığın tanımına bağlı"
Vahit Bıçak, İnsan Hakları Ulusal Kurumu üzerine şubat ayında bianet'e açıklama yapmış, planladığı kurumun "Anayasa Mahkemesi gibi, RTÜK gibi bağımsız olması gerektiğini" söylemişti.
İnsan hakları savunucularıysa, Paris ilkelerine uygun bir kurumun tam bağımsız olması gerektiğini, içinde devletten temsilci bulunabileceğini, ancak bu temsilcinin oy hakkının bulunamayacağını söylemişti.
İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Yusuf Alataş, "Avrupa'da bir kurum hükümetten bağımsızsa, bu devletten de bağımsız olduğu anlamına gelir. Bizdeyse durum farklı. TMSF gibi, BDDK gibi özerk olarak bağımsız olamazsınız. Türkiye'de hükümetten bağımsız olmak, devletten bağımsız olmak anlamına gelmiyor. Ülkeyi sadece hükümet yönetmiyor" demişti. (TK)