Türkiye’nin orman kapasitesine ve iklim değişikliğinden ne şekilde etkileneceğine dair dört yıldır devam eden deneyler serisi, yüzyıl sonuna gelindiğinde, Anadolu Yarımadası’nın iklim değişikliğine rağmen orman potansiyelini koruyabileceğini ve hatta yer yer artırabileceğini gösteriyor. Yeni yayımlanan bir çalışma, değişen iklim koşullarından farklı şekillerde etkilenen bazı türlerin varlıklarını koruyacağına, bazılarının ise yarımada içerisindeki daha uygun alanlara doğru göç edeceğine işaret ediyor. Ancak daha önce beklenenin aksine, model sonuçlarına göre özellikle düşük sıcaklıklara adapte türler için bu göç, öncelikli olarak kuzeye doğru değil, dağlık alanlara doğru olacak.
Soğukcul türlerin kuzeye değil de dağlık alanlara sığınması, bu alanların ne kadar önemli birer iklim sığınağı olduğunun da önemli bir göstergesi. Özellikle Hakkari Dağları, Anadolu Yarımadası’nda bu türlerin tutunabileceği en güney nokta olarak öne çıkıyor. İklim değişikliğinin tetiklediği çeşitli tehlikelere giderek daha fazla maruz kalan ekosistemlerin varlığını sürdürebilmesi için, bu alanların korunması büyük önem taşıyor.
İklim ekstremleri artıyor, Türkiye riskli bölgede
İnsan baskısı
Ne var ki bu alanların çoğu, kayda değer insan baskısı altında. Üstelik insan etkisi ile iklim değişikliğinin bir araya geldiği bir senaryonun sonuçları, içerdiği yüksek oranda belirsizlik yüzünden, henüz bilinmiyor. Tam olarak bu nedenle, Anadolu ormanlarının iklim değişikliğine direnme potansiyelini ortaya koyan bu çalışma insan etkisinin yer almadığı koşullarda yapıldı. Çalışmanın sonuçlarının da gösterdiği üzere, küresel ısınmanın artarak devam ettiği bir gelecekte, Anadolu ormanlarını korumanın yolu, insan etkisini en aza indirmekten geçiyor.
Uzun çalışmalar ve saha ziyaretleri sonrası, ilk önce 1982 ve 2022 yıllarını kapsayan 40 yıllık bir simülasyon yaptık ve modelin çalışma alanımız için kullanılabilirliğini test ettik. Ayrıca, modele yeni tanıttığımız ve Anadolu’da doğal yayılımı olan üç türün (kızılçam, karaçam ve sedir) bu bölge için biyoklimatik özelliklerini, farklı çalışmalarda da kullanılabilmesi için, ilk defa detaylı olarak Biodiversity and Conservation adlı hakemli dergide iki yıl önce yayınladık.
Sanki tüm Anadolu insandan arındırılmış ve sadece ormanlara aitmiş gibi tasarladığımız bu modelleme serisi sayesinde, bölgenin mevcut iklim şartlarındaki orman potansiyelini görme fırsatı elde etmiş olduk. Sonuçlarımız etkileyiciydi. Değişen iklime rağmen Anadolu, insan baskısı ortadan kalkınca yüksek orman potansiyeline sahip bir bölge olma özelliğini koruyordu. Bunun ardından ikinci faza, yani yüzyıl sonuna uzanan simülasyonları yapacağımız evreye geçtik.
İklim krizi Türkiye'de üzüm üretimini etkileyebilir
Anadolu ormanları, iklim değişikliğine rağmen büyüyebilir
1961-2100 tarihleri arası için gerçekleştirdiğimiz son simülasyonlara göre, küresel ortalama sıcaklıkların yüzyıl sonuna kadar 5°C’nin üzerine çıkabileceği, fosil yakıtların çıkarılmaya ve yoğun kullanımına devam edildigi en karamsar senaryoda dahi (SSP5-8.5) Anadolu, orman potansiyelini koruyabiliyor. Simülasyon sonuçlarımıza göre sıcaklıklar ne kadar artarsa artsın, yağış paternleri ne yönde değişirse değişsin, Anadolu, orman potansiyelini bir kapasitede koruyabildiği gibi, belli bölgelerde orman biyokütlesini yüzyıl sonuna kadar da artırabiliyor.
İnsan baskısından arındırılmış koşullarda gerçekleştirdiğimiz bu simülasyon serisinin sonuçlarına göre türler, değişen iklime kendi hayat hikayelerine uygun biçimde yanıt veriyor. Örneğin, kuraklığa verdikleri yanıt, kaynaklar için diğer türlerle girdikleri rekabet veya doğal yangın gibi tahribatlar sonrası geri gelme potansiyellerine bağlı olarak ya varlıklarını bir kapasitede koruyor ya da koruyabilecekleri alanlara doğru göç ediyorlar.
Göç etmeyi tercih eden türlerin de, beklenildiği üzere, daha soğuk iklimlere alışık türler olduğu görülüyor. Ancak şaşırtıcı olan şu: Bu soğukçul odunsu türlerin alan seçimleri - en azından yüzyıl sonuna kadar - daha kuzeydeki bölgelerden ziyade, kararlı bir şekilde, simülasyon bölgemiz içerisinde kalan dağlık alanlar. Aslında her göç dinamiğinde yaşanan burada da karşımıza çıkıyor ve türler, alışık oldukları alanlardan uzaklaşmak yerine, öncelikle bu alanlarda yaşamaya devam edebilecekleri sığınaklar etrafında toplanıyorlar.
Sığınakları korumalı, insan etkisini kontrol etmeli
Özetle, Anadolu ormanlarının korunması, hatta biyokütlesini artırması mümkün ve Anadolu’da iklim değişikliği sırasında sığınak olabilecek dağlık alanlar mevcut; ancak bunun için bu alanların korunması gerekiyor.
İnsan baskısı, ekosistemleri değiştirme dürtüsü, ve bunu yaparken bilimden uzak yaklaşımlar benimsenmesi, bu sistemleri geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde zayıflatabiliyor, dirençlerini azaltabiliyor, ya da yok edebiliyor. Buna maruz kalan türler de olası tahribatlara karşı ya da değişen iklime uyum sağlamaları için gereken adaptasyon esnekliklerini kaybedebiliyorlar.
Araştırmalarını İstanbul Teknik Üniversitesi Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nde yürüten ve European Geosciences Union (EGU) içinde 4 yıldır faaliyet gösteren Biyoçeşitlilik Eylem Grubu’nda yer alan 8 yer sistem bilimciden biri olan Dr. Bikem Ekberzade tarafından kaleme alınan bu makale, kısaltılarak İklim Masası ve bianet işbirliği ile yayımlanmıştır.
İklim Masası, iklim kriziyle ilgili güvenilir bilgileri kamuoyunda yaygınlaştırmayı hedefleyen bir haber servisidir. Yazarları, haberleştirdikleri konularda uzmanlığı bulunan bilim insanlarından oluşur. (TY)