Projeyi geliştiren ve gerçekleştirilmesi için yoğun çaba harcaya Osman Kavala, DSMnin bir yılını ve geleceği değerlendirirken, umutlu. Ancak Kavala, gelişmenin ancak Diyarbakırlıların katkı ve iniyisatifi ile sağlanabileceğini vurguluyor:
Kuruluşunun üzerinden geçen bir yılda, DSMnin faaliyetlerini değerlendirebilir misiniz?
DSMde bir yılda, 48 söyleşi, 15 sergi, 9 atölye çalışması, 7 dia gösterimi yapıldı; 70 de film gösterimi oldu. Bu anlamda oldukça yoğun bir dönem.
Özellikle fotoğraf ve sergi alanında, film gösterimleri ve filmlerle ilgili tartışmalar anlamında, güncel sanatla ilgili olarak çok önemli işler yapıldı. Diyarbakırdan da önemli katılımlar sağlandı. Böyle bir merkez, zamanla oturuyor, belli alanlarda uzmanlaşıyor.
DSMyi İstanbuldan ve Diyarbakırdan projeye katılanlar için, kolektif bir proje olarak düşünmüştük. Zamanla Diyarbakırdaki katılımın daha ağır basmasını öngörüyoruz. Böylelikle İstanbuldan daha kısmi bir destekle DSM, kendi etkinliklerini sürdürebilir.
DSM projesine, Sanat bir yerden başka bir yere taşınmaz sloganı ile başladınız. DSM, Diyarbakırdaki sanat ve sanatçı potansiyelini ne kadar kullanabiliyor?
Bir yerden başka bir yere sanat taşınmaz sözüne şu anlamı yüklüyoruz: Sanatın üretildiği mekanların, yerlerin, şehirlerin artması gerekiyor. Türkiyede şu anda bu merkez İstanbul olarak görülüyor. Buna karşılık, potansiyeli olan, ama mekan veya kurumsal eksikliklerden dolayı sanatçılarını tatmin edemeyen şehirler var.
Biz, Diyarbakırın bir kültür merkezi haline geleceğine inanıyoruz. Tabii, bir kentin kültürel hayatı birkaç yılda dönüştürülemez. Bunun için bir dizi kuruma ihtiyaç duyulur. Üniversitelerin bu konuda daha yaratıcı olmaları, kamu kuruluşlarının desteği gerekir. Diyarbakırda bu dönüşüm DSMden önce başlamıştı; DSM de katkıda bulunuyor.
Sanat üretimi süreçlerini başlatmak vakit alacaktır. İlk yıl daha çok filmler, sergiler, İstanbulda üretilen ürünler olarak buraya getirildi. Bu arada, Diyarbakırdan da katılımlar başladı. Ümit ediyoruz ki, bu katılım daha da artacak.
Türkiyede düzenlenen organizasyonlar genellikle İstanbul güdümlü oluyor. İstanbul merkezliliğin dışına çıkmak zor. Çünkü sanatçılar da İstanbulda yaşıyor ve yüzleri aslında İstanbula dönük
Bazı durumlarda söyledikleriniz geçerli. Ancak, Diyarbakır büyük bir şehir. Çeşitli kurumları, üniversitesi, geçmişi ve geleceği var. Diyarbakırın bölgedeki ve Türkiyedeki kentlere göre bazı avantajları var. Sanat merkezi projesine Diyarbakırdan başlamamızın nedeni de buydu.
Diyarbakır kısa sürede İstanbulla mukayese edilebilecek bir kültürel canlılık kazanamayabilir, ama Diyarbakıra özgü, önemli yaratıcı etkinlikler burada üretilecektir.
Diyarbakır bir doğu şehri. Hem coğrafi hem de kültürel anlamda Türkiyenin doğu komşularına yakın. İstanbulda düşünülmeyen, İstanbulda yeterli anlamı bulamayacak bazı etkinlikler, burada yapılabilir. O yüzden ben, Diyarbakırın İstanbula ve Türkiyeye çok şey kazandırabileceğine inanıyorum.
Bir kültür merkezinin misyonu, ne olabilir? Türkiyede bu tip projeleri bekleyen tehlike, hantallaşma ve sönüştür. DSMde sürecin arkası nasıl gelecek?
Burada Diyarbakırlı sanatçıların ve sanatseverlerin inisiyatifinde olan önemli faktörler devreye giriyor: Katılım, merak ve üretim. Yani bu konuda, Diyarbakırlıların tavrı belirleyici olacak.
Bir başka nokta, işin maddi boyutu DSMnin etkinlikleri ücretsiz. Dolayısıyla, bir fona ihtiyaç duyuluyor. Biz, bir süre için birkaç kaynaktan maddi destek sağladık. Birkaç yıl daha kaynak bulma sorunu yaşamayacağımızı umuyorum. Bir süre sonra, buradaki bazı ticari kuruluşlar DSMnin kente faydalı işler yaptığına inandıklarında, herhalde bu merkeze katkıda bulunabilirler Bunu umut ediyoruz
Peki, DSMnin bir yıllık faaliyetleri umutlanmak için yeterli mi?
İstanbuldan buraya gelenler çok umutlu ve iyimser dönüyorlar. Karşılaştıkları ilgiden, sorulan sorulardan memnunlar. Hatta zaman zaman, buradaki merakın İstanbulda olmadığını söylüyorlar. Bu, tek başına projenin yürümesi için önemli bir faktör.
Son günlerde bölgede ve Diyarbakırda yoğunlaşan gerginlik, DSM açısından sizi kaygılandırıyor mu?
Biz Diyarbakıra ilk geldiğimizde, durum normalleşmiş gibiydi, ama Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması sürüyordu. Diyarbakırda bazı işlerin çok kolay yapılmadığına şahit olduk.
Çatışmalı bölgelerde sanatın ve kültürün özgür bir biçimde gelişmesi, insanların bu sürece katılması mümkün olmuyor. Ancak diğer yandan, bölgedeki çatışma ortamı sanat ve kültür etkinliklerine duyulan ihtiyacı azaltmıyor. Sanat ve kültür alanında direnenler, biraz daha özveri ve cesaretle çalışacaklardır.
Genel olarak Türkiyedeki gelişmeleri, Avrupa Birliği (AB) ile ilgili adımları olumlu görüyorum. Her ne kadar, şu aralar gerginliğin, çatışmaların artması ihtimalleri gündemdeyse de, ben iyimserim.
Bugünlerde DSMnin kütüphanesi faaliyete başladı. Sanırım farklı projeleriniz de var. Yavaş yavaş diğer sanat merkezlerinin bağımlılığından kopma iddianız var mı?
Tam tersine, daha sağlıklı bir ilişki kurmak, bütünleşmek gerekiyor. Sadece İstanbulun değil batının ve Ortadoğunun kültür merkezleriyle ilişki kurmak önemlidir. Muhakkak ki, Diyarbakır kendine özgü bir ilişkiler dizesi oluşturacaktır.
Tabii ki, Diyarbakırda sanat üretimi geliştikçe, ilişkiler daha eşit temelde oluşacaktır. İstanbuldan buraya sanatçı gelebileceği gibi, buradan da oraya veya başka bir kente sanatçılar gidecektir. Şimdi de Diyarbakır çevre illerin kültürel ihtiyaçlarını destekleme potansiyeline sahip. (BB)