Lukas Scholler, hem basılı hem de internet üzerinden yayım yapan Surplus adlı medya platformunun kurucusu ve redaksiyon şefi. Kendisi, Adam Tooze ile yapay zekânın ekonomik hayatımızı devrimcileştirip devrimcileştirmeyeceği konusuda bir sohbet gerçekleştirdi. Adam Tooze’nin bu sohbet videosunda da ortaya koyacağı gibi, ya bu balon patlayacak ve bu çok büyük ekonomik sonuçlar doğuracak ya da vaatler gerçek olacak ve bu da çok temel sonuçlar doğuracak. Adam Tooze, Surplus’un editörlerinden biri ve New York’taki Columbia Üniversitesi’nde ekonomi tarihi profesörü. Kendisi, küresel ekonomi, finans krizleri, jeopolitik ve kapitalizm alanlarında en etkili analistlerden biri olarak kabul ediliyor.
Surplus’un YouTube kanalında yayımlanan röportajı, Cengiz Onur Almancadan Türkçeye çevirdi.
“Ekonomik olan her şey, yapay zekâ etrafında dönüyor”
Sayın Tooze, son aylarda dünya çapında birçok ekonomik fenomen hakkında konuştuk ve farklı ekonomik alanlara baktık. Ancak şu anda gördüğümüz bir ekonomik trend, oldukça fazla şeyi değiştirme potansiyeline sahip olan yapay zekâ. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yapay zekâ, ekonomi dünyasını ne kadar kökten değiştirecek?
Evet, özellikle Amerika’da yapay zekânın şu anda ne kadar baskın olduğunu abartmak zor. Bunu böyle görmek gerek. Almanya’daki tartışmanın biraz farklı olduğunu biliyorum. Ancak Amerika’da, tüm tartışma, ekonomik olan her şey, yapay zekâ etrafında dönüyor. Eskiden, tartışmalar, ne diyeyim, Wall Street veya platform teknolojisi etrafında dönüyordu. Ama temelde, şu anda tartışmanın ana odağı yapay zekâ. Bunun kısa cevabı -ve bu çok heyecan verici ve çok fazla ilgi çekiyor, kısmen de sorunuza bu kadar kolay cevap veremediğimiz için. Kim bilir, henüz bilmiyoruz.
Yapay zekâ savunucularının vaadi, ve bunu bu şekilde ifade etmek gerekir, yapay zekânın oldukça rutin olan ofis işlerinin büyük bir kısmını, tüm kontrol fonksiyonlarını temelde otomatikleştirebileceği ve böylece insanları değiştirebileceğidir. Yani tahminler, birkaç yüz milyon işin hemen bundan etkileneceğini, işgücünün yüzde 40’ının, diyelim ki, büyük bir kısmı özel sektörde organize olan hukuk işlerinin büyük bir kısmından, rutin hukuk işlerinden taksiciliğe kadar her şeyin bundan etkileneceğini gösteriyor. Bunu zaten gördük: Deneyimli, uzun süredir hizmet veren taksi şoförlerinin yerine göçmen şoförler getirebilirsiniz. Şehri bilmelerine bile gerek yok; sadece algoritmayı takip ediyorlar. Bu, yapay zekânın eylem halidir ve amaç bunu her alanda uygulamaktır. Ayrıca, yaratıcı işlevlerin, yani şu anda yaptığımız podcast’lerin de kolaylıkla değiştirilebileceği fikri vardır. Bu, sözde umut verici slop[1], yani herkesin internetten, YouTube’dan bildiği şey. Yani bu yapay üretilmiş, yaratılmış ürünler, birkaç on milyar dolarlık bir sektör. Ve insanları gerçekten heyecanlandıran, gerçekten fantastik olan fikir, inovasyon işlevini, yani araştırma ve geliştirmeyi, kendi kendine güçlendirebileceğimiz fikri.
Yani sadece mevcut işler ve diyelim ki küçük ölçekli yapay ürünler, küçük ölçekli yapay işletmeler, yani dergi mizanpajları veya benzeri şeyler değil, aynı zamanda araştırma - yani ilaç geliştirme, kimyasal-elektronik ürünler geliştirme veya yeni yüksek teknolojilerin geliştirilmesi - ve bunların güçlendirilebilmesi burada söz konusudur. Ve bu başarılırsa, makroekonomik açıdan bakıldığında, bu tüm zamanların en muhteşem büyümeyi iten güç olacaktır. Çünkü ekonomi teorisi en azından bu noktada hemfikirdir, yani temelde bu açıklanamayan teknolojik ilerleme her şeyi açıklıyor.
Bu bir kara kutu, içinde her şey var ve içinden yavaş yavaş yeni şeyler fışkırıyor. Ve eğer şimdi yapay zekâya yatırım yaparak araştırmadaki azalan getirilerin üstesinden gelebilirsek -ki bu, araştırmaya daha fazla para harcanması ve daha az patent alınması, özellikle de daha az iyi patent alınmasıyla fark edilir hale geliyor- eğer yapay zekâ temel sorunları, yaratıcı olmayan, daha ziyade biçimsel, mantıksal sorunları, diyelim ki örneğin protein yapısı gibi soruları gerçekten çözmemizi sağlarsa, o zaman olasılıklar daha önce hiç deneyimlemediğimiz bir hız ve radikallikle ortaya çıkacaktır.
Ve bunlar gerçekten de önümüzdeki birkaç yıl içinde Amerikan ekonomisinin aniden yüzde yedi veya sekiz büyüme oranına sıçrayacağını içeren serbest bırakılmış fantezilerdir. Ve tabii ki o zaman tüm dünya farklı görünecektir. Ve eğer buna inanıyorsanız, ve gerçekten de her yönüyle, tüm benlikleriyle, tüm varlıklarıyla bu devrimi gerçekten birlikte inşa ettiklerine inanan insanlar var, o zaman tabii ki başka bir şey olmayacaktır.
Bunlara göre bu süreçte, yani 2025, 2026, 2027’da, dünyanın geleceği belirlenecektir. Ve her şeyi yönlendiren, her şeyi ileriye taşıyan şey budur. Bu aynı zamanda Trump fenomenini anlamak için de çok önemlidir. Çünkü insanlar, örneğin Amerika’daki sermaye neden bu tamamen irrasyonel politikaya karşı çıkmıyor diye sorduklarında, cevap, Amerikan sermayesinin en çok sesini çıkaran kesimlerinin böyle bir gelecek vizyonuna sahip olduğudur. Bu, her şeyin önümüzdeki 18 ay ila iki yıl içinde kararlaştırılabileceği anlamına geliyor. Ve eğer durum buysa, en azından bu dönem içinde Amerikan hükümetiyle iyi ilişkiler içinde olmanız gerekir. Bundan sonra ne olacağı kimseyi ilgilendirmiyor, çünkü her şey önümüzdeki iki yıl içinde kararlaştırılacak. Ve bu faktörlerin şu anda bir araya gelmesi gerçekten korkunç bir tesadüf, gerçekten tarihsel açıdan önemli bir tesadüf. Ve bunu miras aldılar; buna çok az katkıda bulundular. Biden ekibi nihayetinde yapay zekânın düşmanı olarak görüldü ve bu, Silikon Vadisi’nden elde ettiği para geliri için çok önemliydi. Evet, durum şu anda Amerikan kapitalizminin geleceği için gerçekten kritik bir sorun.
“Paranın nerede olduğunu sürekli sorgulamak gerekiyor”
Az önce sermaye tarafına değindin. Elbette önemli bir soru, yapay zekânın ekonomik hayatımızı ne kadar kökten değiştireceğine dair senaryolara da bağlı. Ama doğal olarak sermaye ve emek arasındaki ilişkinin etkisine de bakmak gerekir. Ve varsayalım ki bu etki az önce anlattığın kadar önemli. Ve burada, sermaye lehine karar verilecektir. O zaman bu, sermaye ve emek arasındaki ilişki açısından ekonomiyi nasıl değiştirecek sence?
Evet, yani, gerçekten bilmiyoruz. Hepimiz bu konuda henüz başlangıç aşamasındayız. Bazılarımız her gün yapay zekâ ile çalışıyor. Şimdiden elde edilebilen sonuçlardan etkilenmemek elde değil. Bu birdenbire olumlu bir hava yaratıyor. Yapay zekânın işgücünü tamamlayıcı bir unsur olabileceğini düşünüyorsunuz. İşgücünü güçlendirici bir etkisi olabilir. Hatta birçok taraftarının savunduğu, yapay zekâ fonlarının artık göz ardı edilemeyecek şekilde düşünce kuruluşlarına aktığına dair bir teori bile var.
Örneğin Tony Blair Enstitüsü sadece Gazze’de faaliyet göstermiyor; esasen Larry Ellison[2] tarafından finanse ediliyor. Orada ürettikleri şey Oracle’in bir laf balonu. Paranın şu anda nerede olduğunu sürekli sorgulamak gerekiyor. Çünkü sadece iki yıl zamanları olduğu için tüm direnişleri, üzerinden buldozer ile geçip ortadan kaldırmak istiyorlar. Bu, her şeyin var olup olmama altında yattığı anlamına geliyor. Tartışmalar oldukça rekabetle dolu.
Temel olarak yapay zekânın iyi olacağını söyleyen apolojist bir argüman var. Özellikle düşük eğitimli insanlar için, çünkü seviyeyi eşitliyor. Taksi şoförü örneğini daha önce vermiştim. Örneğin Londra’da taksi şoförü olmak için birkaç yıllık bir eğitim almak gerekiyordu. Böylece bir şehrin Orta Çağ’dan kalma tüm sokakları ezbere bilinebiliyordu. Bunu bilebilmek, kelimenin tam anlamıyla yıllar sürerdi. Ve şimdi bu insanları, Yemen’den gelen, üstün bir makineye sahip herhangi biriyle değiştirebilirsiniz. Bu kişinin İngilizce bilmesi bile gerekmez. Kendisi bu sokakları Arapça olarak da biliyor olabilir. Bu, işgücü piyasasını dengeler, işgücü piyasasındaki eşitsizliği telafi edebilir. Bunu ben, savunma amaçlı apolojist bir argüman olarak görüyorum.
Kutuplaşmaya yol açma olasılığı çok daha yüksek. Bu teknolojiden en fazla faydayı sağlayabilecek kişiler bundan yararlanacaktır. Alt kesimde ise, ki bu öncelikle genç nüfusu etkileyecektir, birçok giriş seviyesi iş kolayca ortadan kalkacaktır. Yani, onlarca yıldır gördüğümüz bu piramit şeklindeki hiyerarşiler, diyelim ki 19. yüzyılın sonlarından bu yana, 120 yıla yakın varolan sözde beyaz yakalıların, yani ofis çalışanlarının şimdi sonuna yaklaşıyor olabiliriz. Ve bunlar sadece işçi sınıfı içindeki güç dengeleri.
Çok daha önemlisi ve Kaliforniya’daki heyecanın konusu da bu, bunun büyük bir sermaye artırıcı işlevi olduğu düşüncesidir. Yani, mesele sadece işgücünün disiplin altına alınması değildir. Aynı zamanda, Schumpeter modeline[3] göre, sermayeye erişimi olanların, satın alma gücüne erişimi olduğu ve bu teknolojiyi kullanabildiği için geleceği belirleyebilmesi ve böylece gelecekteki kârlarını da artırabilmesi ve belirleyebilmesi mümkündür. İşte bu çılgınca yarışın nedeni de budur.
Mark Zuckerberg[4], röportajlarda, “Evet, burada ve orada 100 milyar dolar yanlış dağıtmış, hatalar yapmış olabiliriz. Ama kimin umurunda? İnsanlığın tüm geleceği önümüzdeki iki yıl içinde belirlenecek ve Meta bu sürece dahil olmalı. Ve şimdi 500 milyar dolar istiyorsam, ona ulaşacağım ve size söz veriyorum, eğer bunu şirket içinde finanse edemezsem, bana verecek yatırımcılar bulacağım” diyor.
Şu ana kadar durum böyle. Ve biz burada, devasa bir özel sektör yatırım patlamasından bahsediyoruz. Ekonomik teşviklerden bahsedilebilir, ama şu anda gerçekten büyük bir ivme kazanan şey, özel sektörün boyutu. Yani, 90’ların sonundaki ilk dotcom patlamasından, 19. yüzyıldaki büyük demiryolu patlamasından bu yana, Amerikan kapitalizminde benzer bir şey görmedik.
Ve şimdi de inşaatlar oluşuyor. Bu sadece kâğıt üzerinde bir şey değil, bu veri merkezleri gerçekten inşa edilmekte. Para kazanmanın bu kadar önemli olmasının maddi yönü, onu bilgi işlem satın almak için kullanabilmenizdir. Yani, bu ham veri işleme kapasitesi. Ve bunun bir maliyeti var. Örneğin Nvidia[5] çiplerinin her biri 50 bin dolara mal oluyor. Ve bu kadar parayla koca tezgâhlar kurmak isterseniz, kolayca çok fazla alan inşa edebilirsiniz. Yani, küresel ölçekte trilyonlarca dolardan bahsediyoruz - iki, üç, dört, beş. Bu yarış için önümüzdeki beş yıl içinde trilyonlarca dolar akacak. Bunlar daha önce yalnızca Çin’de gördüğümüz boyutlardı.
“Defansif bir politika başlatılmalı”
Veri merkezlerinin, özellikle ABD’de gerçek ekonomiyi nasıl canlandırdığına, ama aynı zamanda borsaların buna nasıl tepki verdiğine dair, dizi röportajlar, programlar yapabileceğimiz birçok ilginç noktaya değindin. Bunu başka bir zamana erteleyelim ve sermaye ile emek arasındaki temel ilişkiye odaklanalım. Peki, yapay zekânın büyük çoğunluğun çıkarlarına hizmet etmesi için ne tür siyasi, ekonomi politikası önlemleri veya gelişme yolları olabilir?
Bence, şu anda öncelikle Avrupa perspektifinden bakıldığında, defansif bir pozisyon alınması gerekiyor. Bence burada taktiksel düşünmek gerekiyor. Tamam, neyin düzenlenmesi gerekiyor? Neden düzenlenmiyor? Çünkü bu, en önemli işlevlerden biri. Yani, Trump’ın yapay zekâ çalışanlarına verdiği şey belirli bir şey değil, kendisi sadece düzenlemelerin kaldırılmasını sağladı. Bu, diğer şeylerin yanı sıra, çip ihracatı için güvenlikle ilgili düzenlemeleri de içeriyor. Yani, Nvidia’nın ilgisi tüm küresel çip pazarını açmak ve Trump da iki can sıkıcı güvenlik politikası düzenlemesini kaldırdı. İhtiyaç duydukları şey, Washington’dan hiçbir düzenlemenin gelmemesi ve böylece devam edebilmeleri için yasama sürecinde katılımcı bir ortam, rol üstlenmeleri. Demokratik bir politika öncelikle buna karşı çıkmalıdır. Dolayısıyla, sürücüsüz araçlarla neyin mümkün olup olmadığı ve bunun gibi konularda çok sert bir şekilde sorular sormamız gerekiyor vs. Yani, defansif bir politika başlatılmalı. Sonra, nasıl hücuma geçileceğini düşünmek gerekir; ilerici bir siyasi bakış açısıyla yapay zekâ ile neler yapabileceğimizi düşünmemiz lazım.
Örneğin, bağımsız kalkınma platformları veya bağımsız platformların ortaya çıkacağı ekosistemler yaratmayı hayal edebilir miyiz? Bu konuda birçok ilginç ulusal örnek var. Örneğin Vietnam. Orada izlenen yerel siyaset hakkında çok ama çok ilginç raporlar var. Oradaki parti, elbette Amerika ve Çin arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Bunu çok ama çok ilginç bir şekilde yapıyorlar. Birleşik Arap Emirlikleri ve Arap devletlerinden bile, elbette Avrupa’da kolayca kullanılamaz kaynaklara sahip olmalarına rağmen, onlardan bir şeyler öğrenebilineceği düşünülebilir. Ancak bu ikinci boyut olur. Şu anda sadece genel kategorileri ele alıyorum, çünkü dediğin gibi ayrıntılara girmek çok fazla olur. Üçüncü boyut, bölünme siyasetiydi. Ve bu, ilerici görüşlerdeki tartışmalarda her zaman hafife alınan bir şeydir.
Rakibinizi nasıl bölersiniz? Burada, teknoloji şirketlerinin yapay zekâ çıkarlarını birbirlerine karşı gözetlemesi söz konudur. Nvidia ve Apple’ın çıkarları, örneğin Amazon’un çıkarlarından tamamen farklıdır. Ve yine Meta ve Google’ın çıkarlarından da farklıdır.
Ve burada gerçekten kiminle ne yapıldığına bakmak gerekiyor. Örneğin Nvidia genellikle çiplerini ihraç etmekle ilgilenir ve tekelci platformların, hele ki yazılım geliştirmede motorlara, belirli görevleri yerine getiren özel çekirdek bileşenlere hiç ilgi duymaz. Çünkü mümkün olduğunca fazla rekabet olması ona fayda sağlamaktadır. Bu da, nerede ve hangi ortaklarla iş birliği yapacağınızı ve hangi politikaları izleyeceğinizi düşünmeniz gerektiği anlamına gelir. Ve sonra bu yerel ve Avrupa düzeylerine indirgenmeli. Peki, bu cepheyi nasıl böleceğiz diye de hep sormak lazım. Burada nasıl boşluklar yaratacağız? Asıl soru şu olacak: “Sırada ne var?” Yani, bu çok, çok hızlı gelişen bir durum. İngilizce finans medyasında tek konu bu “balon”. Yani asıl soru, bu balon ne zaman patlayacak?
“35 trilyon dolarlık küresel bir kayıp hesap ediliyor”
Evet, borsa ile ilgili olarak başka bir yerde buna kesinlikle tekrar değineceğiz. Az önce de belirttiğin gibi, gerçekten çok ilginç bulduğum şey, farklı sermaye gruplarının birbirleriyle etkileşim halinde olması; hem yapay zekâ balonunun içinde hem de elbette yapay zekâ ile diğer teknoloji balonları veya bankacılık sistemi de dahil olmak üzere diğer geleneksel sermaye grupları arasındaki etkileşim. Tüm bunlar, büyük şirketler arasında çok hızlı piyasa değişimlerine yol açabilir. Çok ilginç, bunu hakkında da kesinlikle tekrar konuşacağız. Ama şimdi geleceğe bakalım. Bu düşünceleri daha da ileriye taşısak, seni hem olumlu hem de olumsuz olarak ne şaşırtır?
Bu, dediğim gibi, Amerikan kapitalizminin zamanımızın en büyük varsayımsal sorularından biri. Soru şu: Peki, yapay zekâ vaatlerinin gerçekleşmesi mümkün mü ve eğer öyleyse ne olacak? Gerçekten radikal bir işgücü piyasası şoku yaşanırsa ne olacak? Amerika takıntılı bir şekilde Çin şokuyla meşgul. Bu, 20 yıl önce Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne katılımı nedeniyle Çin ithalatının nispeten ılımlı bir etkisiydi. Burada, imalat sektöründe yılda yaklaşık çeyrek milyon iş kaybından bahsediyoruz.
Burada benim bahsettiğim durum, yapay zekâ ile ayda çeyrek milyondan fazla iş kaybından bahsediyor olabiliriz. Tahminler doğru çıksa da çıkmasa da balonun patlayacağı. O zaman, IMF’den yeni kovulan ve o zamanlar ikinci sırada olan eski baş ekonomist Gita Gopinath’ın hesaplamalarına göre, artık siyasi olarak savunulamaz olan Amerikan tarafı olacak. The Economist gazetesine, esasen bir çıkış röportajı niteliğinde bir röportaj veren bu kadın, aniden susma yasağı kalktığı için sessizliğini bozdu ve yapay zekâ balonunun patlaması durumunda, Amerikan ailelerinin ve hanelerinin, piyasada çok aktif olan en üst yüzde 10’luk kesimin kaldıraç etkisi nedeniyle 20 trilyon dolarlık değer kaybı yaşanabileceği endişesini dile getirdi. Yani, eğer piyasa 90’ların balonuna uygun olarak aşağı doğru ayarlanırsa, bu Amerikan GSYİH’sinin yüzde 70’ini oluşturan varlıkların değeri anlamına gelir. Ve bu da elbette tüketimi etkiler.
Bu, gerçekten büyük bir durgunluğun formülü olur. Ve bunun küresel bir yayılımı da olur, çünkü bu sadece Amerika’ya özgü bir hikâye değil, tüm dünyanın portföyleri Amerika’ya yatırım yapıyor. 35 trilyon dolarlık küresel bir kayıp hesap ediliyor. Bu, dünyanın tüm varlıklı sınıfını etkileyecektir. Ve tabii ki, ardından gelen soru şu: Trumpizm’in, MAGA’nın[6] siyasi ekonomisi, böyle bir balon tarafından desteklenmediğinde, bunun yerine bazı zor kararların alınması gereken bir ortamda, bir tarafın kazancının, otomatik olarak diğer tarafın kaybı olduğu, ortak bir avantajın, bir “katma değerin” olmadığı, sadece yeniden dağıtımın devreye girdiği bir atmosferde durum nasıl görünür?
Trump’ın durgunluk koşulları altında nasıl görüneceğini bilmiyoruz. İlk görev döneminde böyle bir durum olmadı. Bu, MAGA projesinin zayıflamasına neden olur mu, yoksa radikalleşir mi? Gerçekten bu yüzden seçimleri askıya almaya çalışırlar mı? Bunun için olağanüstü hal ilan ederler mi? Bilmiyoruz, ama bunlar, yüksek gerilim olduğu şu anda Amerika’daki normal durum. Ve bunun iki alternatifi de daha radikaldir. Biri, yapay zekânın gerçekleşmesi, diğeri ise yapay zekânın gerçekleşmemesi. Şu anda yüksek hızda bir ip üzerinde hayalet yolculuğu yapıyoruz. Sonucun ne olacağı belli değil. Gerçekten belli değil.

Yapay zekâ balonu hepimizi tehdit ediyor
İlginç ama bir o kadar da korkutucu bakış açıları sundun. Son zamanlarda, finans krizinde balonun patlayacağına bahse giren kişinin, şimdi de Nvidia ve Palantir’i[7] shortladığını, yani aslında sahip olmadığı menkul kıymetleri satmayı, bunları daha sonra daha düşük bir fiyattan geri satın almayı ve aradaki farkı kar olarak tutmayı umduğunu gördük. Bu, son zamanlarda haberlerde yer aldı. Zaten bunun belirtileri de var.
Ama şimdilik, görüşlerin için çok teşekkürler. Adam Tooze ile yapay zekâ konulu kısa videomuzun sonu.
Tercümandan dipnotlar:
[1] “Slop”, özellikle TikTok, Twitter/X ve Reddit’te vs. son iki yılda yaygınlaşan bir internet argo terimidir. “Slop”, düşük kaliteli ve genellikle yapay zekâ tarafından hızla üretilen, anlamsız yapay zekâ görselleri, içerik fabrikalarından gelen metin çöpleri, otomatik olarak oluşturulan videoları veya haberleri, gerçek bir bilgi değeri olmayan tıklama tuzağı makaleleri ifade eder. Kullanıcılar “Bu yapay zekânın slop’u” dediklerinde kastettikleri şey, bunun, ucuz algoritmik çöpten başka bir şey olmadığıdır. Terim, İngilizce “pig feed” kelimesinden gelir → “slop” = israf, lapa, çamur, en ucuz tür.
[2] Larry Ellison, dünyanın en büyük yazılım şirketlerinden biri haline gelen Oracle Corporation’ın kurucularından biri. Şirket, özellikle Veritabanları, Kurumsal yazılımlar, Bulut altyapısı alanlarında faaliyet gösteriyor. Oracle, günümüzde ordu, devlet kurumları ve büyük şirketlerde müşterileri olan küresel bir teknoloji dev. Ellison, dünyanın en zengin insanları arasında yer alıyor (sık sık ilk 10’da yer alıyor). Sahip olduğu servet 100 milyar dolar ile 140 milyar dolar arasında değişiyor.
[3] Schumpeter Modeli, Avusturyalı ekonomist Joseph A. Schumpeter’in çalışmalarına dayanmaktadır. Ekonomik kalkınmanın istikrarla değil, inovasyonun yönlendirdiği sürekli değişimle nasıl ortaya çıktığını açıklar. Schumpeter, kapitalizmi, maliyetli ve çatışmalı bir şekilde de olsa kendini sürekli yenileyen bir sistem olarak görür. Burada temel fikir “Yaratıcı Yıkım” dır. Schumpeter şöyle der: Ekonomik ilerleme, yeni inovasyonlar eski yapıları yıktığında gerçekleşir. Örneğin arabalar at arabalarının yerini alıyor, “akıllı” telefonlar Nokia’nın pazar konumunu yok ediyor, Yayın akışı DVD’lerin yerini alıyor, Yapay zekâ, geleneksel ofis ve medya işlerine baskı yapıyor vs. Kısacası buna göre “Yıkım”, “yaratmanın” bedelidir.
[4] Mark Zuckerberg (1984 doğumlu), Amerikalı bir teknoloji girişimcisi, Facebook’un kurucu ortağı ve şu anda Facebook, Instagram, WhatsApp ve Threads’in sahibi olan Meta Platforms’un CEO’sudur. Silikon Vadisi’nin en ünlü (ve tartışmalı) isimlerinden biridir. Zuckerberg dünyanın en zengin insanları arasında (genellikle ilk 10-15 arasında) yer alıyor.
[5] Nvidia, ağırlıklı olarak grafik işlemci birimleri (GPU) üreten bir ABD merkezli teknoloji şirketidir. Bu GPU’lar artık modern yapay zekânın temel bileşenidir. Modern yapay zekâ, Nvidia olmadan neredeyse hiç çalışmaz. GPT, Gemini, Claude ve LLaMA gibi modellerin neredeyse tamamı Nvidia GPU’ları (A100, H100, H200, Blackwell) üzerinde çalışıyor. Nvidia, yapay zekâ donanımında fiili bir tekele sahiptir. Küresel yapay zekâ hesaplama gücünün %80-90’ından fazlası Nvidia yongalarından geliyor. Her büyük teknoloji şirketi Nvidia’ya bağımlıdır. Örneğin Microsoft, Google, Amazon, Meta, OpenAI, Tesla gibi şirketler milyarlarca dolar değerinde Nvidia donanımı satın almaktadırlar. 2024/2025’te Nvidia, dünyanın en değerli şirketleri arasındaydı; hatta bazen Apple ve Microsoft’un önünde bir numaraydı. Kısacası Nvidia, küresel yapay zekâ devriminin arkasındaki itici güçtür. Nvidia yongaları olmadan, günümüzün yapay zekâ modelleri neredeyse hiç eğitilemez veya çalıştırılamazdı. Bu nedenle Nvidia şu anda dünyanın stratejik açıdan en önemli şirketlerinden biri olarak kabul ediliyor.
[6] MAGA = Trump’ı lideri olarak gören ve demokratik, sosyal ve barış odaklı değerleri baltalayan sağcı, milliyetçi, çatışma odaklı bir kitle hareketidir. MAGA, Donald Trump’ı çevreleyen siyasi hareketin temel sloganı olan “Amerika’yı Yeniden Harika Yap” (Make America Great Again) anlamına gelir. 2015/16’da Trump’ın seçim kampanyası sırasında ortaya çıkmış ve daha sonra onu koşulsuz destekleyen geniş, radikal bir tabana dönüşmüştür. MAGA, otoriter eğilimleri güçlendirir, ırkçılığı ve toplumsal bölünmeyi şiddetlendirir, kapitalist çıkarları korur, emperyalist bir dış politikayı savunur, gerçekleri ve bilimi küçümser, saldırgan siyasi söylem kullanır
[7] Palantir, özellikle ordu, istihbarat teşkilatları ve kolluk kuvvetleriyle yakın iş birliği içinde çalışan ABD merkezli, Batı dünyasının belki de en güçlü veri ve gözetim şirketidir. Dünyanın en çok siyasi tartışmaya konu olan teknoloji şirketleri arasında yer almaktadır. İstihbarat teşkilatlarını, orduyu ve polisi birbirine bağlayarak demokrasi, mahremiyet ve küresel çatışmalar üzerinde geniş kapsamlı sonuçlar doğurmaktadır. Kurucu ortaklardan Peter Thiel, Trump, MAGA ve ABD istihbarat teşkilatlarıyla yakın bağları olan ve faşizme yakın duran bir milyarderdir.
(CO/VC)





