Cumhuriyet tarihi boyunca milliyetçi zihniyetle Rumsuzlaştırılmaya çalışılan İmroz'un bugün MHP'li belediye başkanına sahip olması kaderin garip bir cilvesi. Ne de olsa Türkiye, Lozan Barış Antlaşması’na aykırı biçimde, sinsice yürürlüğe koyduğu acımasız uygulamalarla adanın yerli halkını bezdirmeyi başardı.
1970 senesinde adı Gökçeada'ya dönüştürülen adaya, yıllar içinde nakledilmiş muhtelif köyün ahalisi sayesinde İmroz günden güne Türkleşti.
Tarih Vakfı’nın belgesel gösterimleri kapsamında gösterilecek olan Ίμβρος (İmroz) adlı yapım, konu hakkında çekilmiş kısa ama çarpıcı bir eser.
Yönetmen hanesinde Murat Yüksel, Onur Tekin ve Zehra Güzel adlarını gördüğümüz belgesel Hatırlamak ve Anlatmak için Şehre BAK projesi için çekilmiş cesur bir çalışma.
Müslüman olmayan azınlıklara yönelik uygulamalara sessiz kalmanın günümüzde nelere yol açabildiğini görmek ise tarihten ders almanın zorunluluğunu bir kez daha gözümüze sokuyor.
TARİH VAKFI'NDA "TÜRKİYELİLİK HALLERİ" ÜZERİNE BELGESELLER
Adalı olmak çok zor
İmroz'da devletin icraatı saymakla bitmez, fakat mevzubahis belgesel adada terör estiren cezaevi konusunda ilk defa bu kadar irkiltici tanıklıklara yer veriyor. Adanın yıllar boyunca maruz kaldığı korkutma, sindirme ve yıldırma politikalarında talanlar, tecavüzler ve cinayetler var.
Yıllar boyunca baş düşman konumundaki Yunanistan'la yaşanan her türlü gerginlik, İstanbul Rumlarına olduğu kadar İmroz Rumlarına da ödetiliyordu.
En verimli tarım alanlarının istimlak edilmesi, asırlık zeytin ağaçlarının kesilmesi, başlıca geçim kaynağı halindeki hayvancılığa kısıtlayıcı önlemlerin getirilmesi veya balıkçılığın imkânsızlaştırılması Rumların geçimlerine yönelik darbelerdi.
Rumca eğitim yasaklandı, okullar kapandı, kiliseler, manastırlar, mezarlıklar tahrip edildi. Bu arada ormanlar yakılıyor, bir sürü mıntıka yasak bölge ilan ediliyordu. Yabancı uyruklu insanlara adaya Çanakkale'den alınacak izinle gelme zorunluluğu getirildi, Yunan uyruklu İmrozlular memleketlerine dönemez hale geldiler.
Yüzyıllardır mesire yeri vazifesi gören yerlere askeri karakol yapıldı, yasak levhası olmayan mıntıkalarda fotoğraf çeken ziyaretçiler asker tarafından yaka paça merkeze götürüldü. Rumlarla empati kuran Türkiyeliler takip edilip tacize uğradı, üstelik bu ve buna benzer olaylar 2000'li yıllarda devam ediyordu.
Muhbir ve ajan bolluğunda, paranoya ve psikopatlık almış başını gitmişti. İmroz'a sonradan yerleştirilenler mutsuz oldu, sağlanan ekstra imkânlara rağmen adadan apar topar kaçanlara da rastlandı.
TIKLAYIN - İMROZ'DAN GÖKÇEADA'YA GİDERKEN: 1964'TE NE OLDU?
Adanın en geniş ovasına bir havaalanı yetmedi, arkeolojik buluntulara saygı önplana çıkarılarak kocaman bir havaalanı ayrıca inşa edildi. Asırlardır liman yapılmamış olan Kaleköy koyuna mendirek yapıldı, merkezî derenin alüvyonlarıyla tez zamanda dolup işlevsiz hale gelmesi kaçınılmaz bir sonuç.
İmroz Poseidon'un gazabına sık sık uğrarken, adanın anakarayla bağlantısını sağlayan Kuzu limanının uydurma lokasyonu sebebiyle araba vapurları betona tırmandı. SİT alanlarına çok katlı binalar yapıldı, çeşitli bakanlıkların tesisleriyle de ada günden güne çirkinleştirildi.
Adanın Kefaloz bölgesinde tuz gölünde askeri tatbikatlar yapıldı, flamingo sürüleri yok sayıldı. Mıntıkanın her yanını turistik tesisler kuşattı, kayt sörf yapanlar gölde eğlenmekten çekinmedi, doğal bir harika sayılan tuzlu suda jipleriyle dolaşanlar bile oluyor. Ne de olsa ada, yağmaya açılmış sahipsiz bir toprak parçası görünümünde!
Hayatları her türlü kısıtlanmış Rumların çoğu adadan göç etmek zorunda kaldı, evleri, bahçeleri, köyleri harap oldu; oysa iskan edilenlerin yaşadığı bazı yeni köylerin son yıllarda dışarıdan gelen desteklerle hızla "geliştiği" gözden kaçmıyor.
Zarif bir kısa film
Batı'daki Doğu kıvamındaki İmroz daha fazla işgal edilmeden çevresel, sosyal ve kültürel yapısı korunarak muhafaza edilmeli, sıradan bir turizm beldesi olmaktan kurtarılmalı. Arsız kapitalist dalganın inşaat furyasından ada mutlaka korunmalı.
İmroz belgeseli uluslararası hukuk çiğnenerek yaratılmış duruma tekrar dikkat çeken özenli bir kısa film. Samimi itiraflar ve cesurca ifade edilen sözler ada hakkında daha fazla bilgi edinme isteği uyandırıyor. Belgeselde adanın terk edilmiş tarihi evlerinin görüntüleri İmroz'un doğal manzaralarıyla harmanlanmış, ortaya çıkan sonuç adaya davet mahiyetinde.
İmroz'da tekrar açılmış Rum okullarına rağmen, iktidarın azınlık haklarına dair sözlerinde göstermelik bir tavır sezinlendiğinden ada için mücadeleye dört elle sarılmakta fayda var.
Filmin gösterimi Zîlan adlı belgeselle birlikte 8 Haziran Çarşamba saat 18:00'de Eminönü Tarih Vakfı binasında gerçekleştirilecek. (MT/YY)