Carrol yazısına "Tarih bize oldukça açık üç mesaj verir: Birincisi bütün imparatorluklar ölür: İkincisi imparatorlukların ölmesi uzun zaman alır: Nihayet imparatorluğun vatandaşları (bu sürecin-E.Y) emarelerinin gerçek anlamını çoğu kez kavrayamazlar'' saptamasıyla başlıyor, sonra ''İmparatorluklar değişim yasasını alt ettiklerini düşünürler.
"Büyüklük imparatorluğu korumaz"
"Ama etmemişlerdir! İmparatorluklar büyüklüğün kendilerini koruyacağını düşünürler: Korumaz! İmparatorluklar askeri üstünlüğün kendilerini koruyacağını düşünürler: Korumaz! İmparatorluklar karizmatik liderliklerin onları koruyacağını düşünür: Koruyamazlar! Onları hiçbir şey koruyamaz! Her zaman eski, yerini yeniye bırakır" diyerek devam ediyordu.
Carrol'a göre ''ölmekte olan imparatorluk, can çekişen bir dinozor gibiydi. Bu dinozor debelenirken 'kuyruğuyla etrafına ne kadar zarar verecekti?'. İşte esas sorun buydu".
Büyük altüst oluşa doğru
Yaklaşık beş ay kadar önce, ''ABD'nin ikinci hamlesi'' (22/10/01) başlıklı yazımda, ''ABD'nin, 11 Eylül'den sonra, tarihte daha önce hiç başarılamamış bir işe kalkıştığını, bu yüzden de yine bir büyük altüst oluşa doğru hızla sürüklendiğimizi'' ileri sürmüştüm.
ABD, ''İkinci bir hamle yaparak, kendi hegemonyasını bir kez daha yükseltmek istiyor"du. Ancak bugün ''gerek İngiliz, gerekse de ABD hegemonyasının yükselmesini sağlayan ekonomik ve siyasi koşullar... yoktu. "
Bu yüzden ABD açısından ''geriye salt askeri üstünlük kalıyor"du. ''Bu tek ayaklı, hegemonya tazeleme girişimiyse çok korkutucuydu..." Zaten, ''bu ikinci hamleyi, tarihte başarmış bir devlet de yok''tu.
Geçen hafta basına yansıyan gelişmeler, tarihin, beş ay önce yaptığımız saptama doğrultusunda ilerlemeye, hatta belki de ivme kazanarak ilerlemeye devam ettiğini düşündürüyordu.
Dinozor kuyruğunu salladıkça
Pazartesi günü, The Times, "Saddam operasyonunda geriye sayım başladı'' diyordu. Perşembe günü William Pfaff'ın, Herald Tribune'deki yorumunda yer alan, Pentagon'un bu ay itibarıyla tüm askeri personeli kapsayan yeni bir ''askeri açıdan duyarlı konular'' listesi yayımladığına ilişkin ifadeleri, Pentagon'un savaş fazına girdiğine ilişkin izlenimleri destekliyordu.
Bir Japon gazetesi, ABD özel güçlerinin Kuzey Irak'a girdiğini yazdı. The Guardian da Birleşmiş Milletler'in insani yardım programı altında Irak'a gönderilecek 5 milyar dolarlık sevkiyatın ABD tarafından durdurulduğunu bildirdi.
Saddam devrildikten sonra?
ABD, Saddam'ı devirmeye kararlı, ama ''bunu nasıl yapacak, yaparken ve yaptıktan sonra ne olacak?'' gibi soruların cevapları ortada yok! Diğer taraftan önümüzde Afganistan örneği var.
Geçen hafta bir CIA raporu, bu ülkenin, istikrara kavuşmak bir yana, şimdi de boyutları belirsiz bir iç savaşa yuvarlanmakta olduğunu yazıyordu (The New York Times, 21/02).
Yine gazetelere göre ABD, hükümet karşıtı güçlere saldırarak, bu iç savaşta taraf olmaya başlamıştı. Böylece de ABD'nin Afganistan müdahalesi El Kaide ile savaşın ötesine geçiyor, yeni ve belirsiz bir süreç başlıyordu.
ABD, Filipinler'deki iç savaşta da taraf
Geçen hafta, The Guardian'ın haberine göre Afganistan'da afyon üretimi yeniden başladığı için, İngiliz Gizli Servisi, Afganistan kaynaklı eroinde büyük bir artış olmasından korkuyordu.
Afganistan'da uyuşturucu üretimini engelleyen bir yönetimi deviren ABD, uyuşturucu ticaretini önleme bahanesiyle, Kolombiya'da da iç savaşta taraf olmuştu.
ABD destekli Kolombiya hükümeti, geçen hafta barış görüşmelerini durdurdu ve FARC gerillalarına karşı geniş çaplı bir saldırı başlattı. ABD, Filipinlerdeki iç savaşta da taraftı. Geçen hafta, casus uçaklarını da devreye sokarak katılımını bir adım daha ilerletti.
Hatemi ve Hamaney kampları arasındaki çelişki
İran'da da ilginç gelişmeler başladı geçen hafta. Meclis, El Kaide üyelerinin İran'da saklandığına ilişkin ABD iddialarını soruşturma önerisini çoğunlukla onayladı.
Böylece Hatemi ve Hamaney kampları arasındaki çelişki daha da derinleşti. Özel entelijans kuruluşu Startfor da "Reformcu'' ve hatta Batı yanlısı olarak bilinen kanadın, ABD'nin İran üzerinde yaptığı basınçtan etkilenerek ayrışmaya başladığına dikkat çekiyordu.
Gelişmeler, ABD'nin İran'ı da destabilize etmeye başladığını gösteriyordu.
'Pax Americana' mı dediniz?
Bir imparatorluğun askeri üstünlüğü, varlığını sürdürmeye yetmez. İmparatorluğun etki alanı içinde dirlik düzenlik sağlaması, bir barış istikrar alanı kurması da gerekir.
Aksi yöndeki bir gelişme, imparatorluğun gücünün dirlik düzenlik getirmeye yetmediğini, bir gerileme sürecine girdiğinin en güçlü kanıtı olarak görülebilir.
İmparatorluklar, egemenliklerini, katılan yeni ittifaklarla sürekli etki alanlarını genişleterek korurlar. Bir imparatorluğun temel ittifaklarıyla arasının açılmaya başlaması gerileme sürecine girdiğini gösterir.
ABD'nin ikinci hegemonya atağı
ABD hegemonyası, geleneksel olarak, ABD-Avrupa ekseni üzerinde duruyordu. ABD'nin ikinci hegemonya atağı, bu ittifakı önce güçlendiriyormuş gibi göründüyse de geçen iki hafta boyunca aslında zayıflattığına ilişkin çok sayıda işaretle karşılaştık.
ABD terorizme karşı savaşı kullanarak yeni bir hegemonya atılım yaparken, küresel alanda birçok bölgede istikrarsızlıkları arttıra dursun, bu sürecin dışında, çözüm bulunamadığı için, Arjantin, Türkiye ve Japonya gibi ülkelerde derinleşmeye devam eden başka krizler de var.
Arjantin krizi, ekonomik ve siyasi açıdan bir fasit daireye saplandı. Türkiye'de kriz jeopolitik kaygılarla elde edilen parayla yatıştırıldı, ama uygulanan politikalar kriz dinamiklerini korumaya devam ediyor..
Japonya tüm dünya ekonomisini sarsabilecek bir mali krize doğru hızla ilerliyor. Bu krizlere ilişkin henüz kimsenin, ama en önemlisi hegemonik gücün, ''İmparatorun'' bir çözüm önerisi yok.
Şaron ısrarla destekleniyor
Latin Amerika'da Uruguay ve Brezilya'da ekonomik istikrar, Venezuella'da siyasi istikrar giderek bozuluyor. İsrail-Filistin barış süreci, uzun bir süredir tıkanmıştı.
ABD ısrarla Şaron'u desteklemeye devam ediyor, sürecin giderek kontrolden çıkmasına adeta göz yumuyordu. Geçen hafta birdenbire savaşın şiddeti, Filistin örgütlerinin saldırı kapasitesi ve dolayısıyla da ölü sayısı sıçrayarak arttı.
İsrail'de savaş karşıtı hareket yeniden canlandı, ilk kez Şaron'un toplumsal desteği zayıflamaya başladı.
Buna karşılık, ABD'nin gözden çıkardığı, neredeyse terörist ilan ettiği Arafat, Avrupa'nın uluslararası planda verdiği desteğin de yardımıyla yeniden güçlenmeye başladı.
"Elini attığı yer elinde kalıyor"
Bugün, ABD müdahalesi artık ''Pax Americana'' yaratmıyor, ''İmparator'' iktidarsız, elini attığı yer elinde kalıyor.
Bu iktidarsızlığını örtmek için, İmparator, silahlarını sergileyerek (geçen hafta Washington Times, ABD'nin nükleer olmayan ülkelere karşı nükleer silah kullanmama prensibinden vazgeçtiğini yazdı), korku saçarak her şeye kadir izlenimi yaratmaya çalıştıkça, aksine karışıklık çıkarıyor, yeni istikrarsızlık alanları yaratıyor, ucu nereye açılacağı belli olmayan süreçleri tetikliyor.
Bu süreçler, yerel, bölgesel ve hatta küresel çapta yeni güçlerin yükselmesi, yeni tarihlerin oluşması için birer dölyatağı oluyorlar... (NH/NU)