Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (DB) 2009 yıllık toplantılarını 6-7 Ekim tarihlerinde İstanbul'da yapacakken muhalifler sokaklara protesto için dökülüyor.
Peki IMF ve DB'ye neden karşı çıkmalıyız?
İşte o gruplardan Direnistanbul'un üyesi Fırat Genç'i iki eylem arası yakalayıp sorduk.
"Nedir IMF? Nedir DB?"
"IMF ve DB yeni ortaya çıkmış kurumlar değil. Altmış yılı aşkın süredir hayatımızdalar, 1980'lerden sonra ise bu kurumlara daha çok aşina olduk. Çünkü borç alan ülkelerin sayısı arttı. Borçlu ülkelerin sayısı arttığı gibi alınan borçların miktarı da durmaksızın yükseldi. Otuz yıl boyunca ekonomik olarak çok da gelişmemiş olan ülkeler bir borç batağının içine saplanıp kalmış oldular."
Genç'e göre bu hikayeyi en iyi Türkiye'de yaşayanlar biliyor.
Çünkü Türkiye bu borçlu ülkelerin en "gediklilerinden", dolayısıyla biraz gazete okuyup televizyon seyredenler IMF ya da DB'den haberdar.
"IMF ve DB hayır işlemek için hareket etmiyor"
"Bunlar aslında birer aracı kurum, küresel ölçekte iş yapan birer bankalar. Krediye ihtiyacı olan ülkelerle bu krediyi yaratabilecek nakit fazlasına sahip ülkeleri bir araya getiriyorlar, en temel işlevleri bu. Örneğin Kanada bu bankalara para yatırabilecek kadar fazlaya sahip, öbür taraftan da Bangladeş yıllık bütçesindeki devasa açıkları sürdürebilmek için borç arıyor. IMF ve DB bu birlikteliği sağlıyor. Ama asıl mesele şu, bunu yaparken tümüyle halisane niyetlerle, hayır işlemek için hareket etmiyorlar."
Genç, bu borcun maliyetini şöyle anlatıyor:
"Faiz olarak tahsil ediyor zaten. Tabii bu faizlerin birikip ana borcun üstüne eklenmesiyle hiç bitmeyen bir sarmal başlamış oluyor. Biz bu durumu gene buradan çok iyi biliyoruz, çünkü Türkiye en sadık borçlu ülkelerden biri."
"Programlar hükümetin yürütücülüğünde gerçekleşiyor"
Fakat Genç, daha da önemlisinin IMF'nin ya da DB'nin kendisine borç için başvuran ülkelere önerdiği programlar olduğunu dile getiriyor.
"'Önerme' diyorum ama aslında birer zorunluluk bunlar. Yıllar boyu yaşadığımız özelleştirmeler, kamu bütçesinde yapılan daraltmalar, tarım sektörüne verilen desteklerde gözlenen kesintiler vb. tüm önlemler bu kurumların 'tavsiye ettiği' yapısal uyum programlarının neticesi. Bu yapısal uyum programları hükümetlerin yürütücülüğünde yapılıyor elbette ki. Yani dışarıdan bize istemediğimiz şeyleri dayatan şeytani yaratıklar yok ortada."
"Bugün IMF'nin karşısında aslan kesilen ve gereken kredi ihtiyacını başka kaynaklardan bulacağını söyleyen AKP'yi düşünelim" diyen Genç, AKP'nin tıpkı kendisinden önceki hükümetler gibi bu yapısal uyum programlarında önerilen düzenlemelerin hepsini şevkle sürdürdüğünü söylüyor.
Değişen bir şey olmadığını söyleyen Genç, "Oysa insanların çoğu bu kurumlar işimize karışmasa hayatlarının güllük gülistanlık olacağını sanıyor" diyor.
Dirensitanbul üyesi yapısal uyum programlarına örnekler veriyor:
* Bugün eğitim sistemimiz bu kadar feci durumdaysa, bir taraftan öğretmen açığı olduğu söylenip diğer taraftan da atamasını bekleyen binlerce yeni mezun varsa, bu tam da kamu bütçesinin daraltılması gerektiğini buyuran uyum programları yüzündendir."
* Bugün eğer şehirlerimizde bir barınma sorunu varsa ve bu sorun her gün daha da büyüyorsa, bu uyum programları yüzündendir.
* GDO'lu ürünler ya da 'terminatör tohumlar' hayatımızın bir parçası olduysa artık, monokültür bir tarım anlayışının yerleşmesini şart koşan ve kredilerini anca bu doğrultuda salıveren DB'nin bunda doğrudan sorumluluğu vardır.
* Aynı DB, güneydoğu Asya'da inşa edilen devasa barajlar yüzünden yaşam alanlarını kaybeden toplulukların bedbaht koşullarının da birinci elden sorumlusudur.
* Son yıllarda sanki yoksulluğa bir çözümmüş gibi allayıp pullayarak ortaya saçtıkları mikro krediler de DB'nin icadıdır. DB bu kredilerle zaten tümüyle korumasız ve güvencesiz koşullarda kendi evlerinde çalışan kadınları daha da evlerine mahkum etmedi mi?
Direnistanbul, Genç'in bianet'e aktardığı bu sorunlara işaret ediyor.
"IMF, DB İstanbul'da, İstanbul sokakta"
Direnistanbul'un bir eylem koordinasyonu olduğunu ancak kendisini yalnızca 1-8 Ekim tarihleri arasındaki zamanla sınırlamadığını söyleyen Genç ekliyor:
"İki ayı aşkın süredir bir ortak örgütlenme zemini yaratmaya çalışıyoruz. Dün akşam (28 Eylül) Tünel'de güzel bir 'başlangıç eylemi' yaptık. Bundan sonra bir hafta boyunca her gün sokaklarda olacağız."
Genç, Direnistanbul'un çağrısını tekrarlıyor:
"IMF ve DB'nin nezdinde ulusal ve küresel sermayeye karşı, faşizmin hiç yitip gitmediğini bize gün be gün hatırlatan devletlere karşı, sokaklarımızı ellerimizden almaya çalışan polise karşı sesimizi yükselteceğiz. Bizim için direniş şenliği bu demek."(EZÖ)