Yorgo kimya mühendisi. 38 yıl İstanbul'da yaşadı. Kendi kurduğu kimya fabrikasını orada bıraktı; soyunun geldiği Imbros'una (Gökçeada) döndü.
İstanbul'da yaşarken, Imbros Yorgo'nun hep rüyalarındaydı.
Yorgo, adaya gelince, doğum yeri Tepeköy'e (Agridya) yerleşti.
Önce doğduğu ev
Köy, göç sonrası bomboş ve evler bakımsızlıktan harabeye dönmüştü.
Yorgo, işe, çocukluğunun geçtiği, baba evini onarmakla başladı. Onarım bitti, 5-6 ev daha satın aldı, onları da onardı.
Köyüne hareket gelmesini, etrafın insanlarla dolup taşmasını istiyordu.
Böylece, onarılan evler pansiyon oldu.
İki katlı eski bir taş ev, ayrı ayrı müstakil dört küçük, iki de köyün geleneklerine göre dekore edilmiş ev, pansiyonları oluşturuyor.
İki katli eski taş evde; beş ayrı oda ve bir genel mutfak var. Her odada ayrı banyo tuvalet ve buzdolabı bulunuyor. Odalar eski köy tipi şömineli. Yorgo, isteyenlere odunları anında sunuyor.
İki eski taş evde de üçer odalı, odalar da ikişer yataklı. Burada, tuvalet ve mutfak ortak. Buzdolabı ve şömine de mevcut.
Taverna da unutulmadı
Yorgo, taverna yapmayı da unutmadı. O, taverna için, "ölmüş köyüme bir nebze de olsa can suyu verir"diyor.
Tavernada ve köyün sokaklarından Grek ritimleri yayılıyor. Yorgo, hem müziklere eşlik ediyor hem de köy halkına ve konuklara kendi yaptığı mezelerini sunuyor.
Ahtapot, kalamar, supya, yahni, deniz kestanesi, midyeler, karidesler, balıklar damak zevkinize bir yenisini daha ekliyor.
Bununla yetinmiyor Yorga; Gökçeada'da bir ilk daha gerçekleştiriyor, ev şarabı imalathanesi kuruyor.
Etkileyici deniz manzarası, dolunay geceleriyle Yorgo'nun köyü çocuklulara da, yalnızlığı sevenlere de uyuyor.
Temiz, modern döşeli bir pansiyon, nefis şarap, lezzetli mezeler, daha ne istenebilir ki? (İK/NM)