İliç'teki altın madeninin siyanürlü atığıyla doymuş milyonlarca metreküp toprağın kaymasıyla meydana gelen heyelanın altında kalan işçilerin yakınları, 12 yıldır yaşadıkları çevre ve toplum yıkımını çarpıcı ifadelerle dile getiriyor.
"Orada bir tepe, bir tuzak
oluşturdular, elbette ihmal var"
Toprak altında kalan işçilerden Ramazan Çimen'in dayısı Abdullah Çelik, felaketin nasıl şirket eliyle oluşturulduğunu anlatıyor: "[...] Bir tepe oluşturdular. Orası tepe değildi. Orası bir futbol sahası gibi düz bir alandı. O hafriyatı yıktılar. Orada tepe oluştu. Yani bir tuzak oluştu. Ve orada çalışan bugün kardeşlerimiz bir tanesi de benim öz yeğenim. O hafriyatın altında kaldı.
"İhmal var mı? İhmal var tabii ki. Var tabii ki ihmal olmaz olur mu?"
"Halkın rızası parayla satın alındı"
Abdullah Çelik, Sözcü TV muhabiri Can Coşkun'a altın madeninin çevre köylülerin rızasını parayla nasıl satın aldığını anlatıyor.
"Buradaki insanları çağırdılar. Dediler ki, 'kardeşim senin evin 180 metrekare sana 200 milyar (bin TL) para vereceğiz ama diğer arkadaşın [evinin] metrekaresi 300, ona da aynı para vereceğiz fakat kimse bilmesin.' Bu şekilde bu Çöpler maden köyünü satın aldılar.
"Ondan sonra [köy] yetmemiş, bu insanların ölüleri [için], yani mezar başına 20'şer milyar (bin TL) para aldılar. O [da] olmadı [yetmedi]. Ondan sonra [benim köyüm] Sabırlı Köyü, Çöpler Köyü'yle aramızda 4 kilometre var. [...] Şimdi bu sebep bizim köye sıçradı bu olay. [...] Siyanür havuzu yapacaklardı. [...] Sabırlı'da dere var. Dere oluşuyor. Orada bizden yer aldılar. O zaman ev başına 130 bin lira insanlara para verildi [...] orada bir havuz yaptılar. Ve şimdi şu anda orada bizim dokuz kardeşimiz var. Biri benim öz yeğenim: Ramazan Çimen. Şu anda üç gündür bu yani bilmiyoruz, ulaşamıyoruz. Cenazemizi bile alamıyoruz, varsa yani tabii ki."
"Maden kapatılsın"
Abdullah Çelik, maden işletmesinin hiçbir şekilde denetlenmediğini, devletin güvenlik için geldiğini ancak 13 yıl boyunca yığılan siyanürlü toprağın heyelana yol açmaması için hiçbir önlem alınmadığını anlattı.
"Yani devlet de tamam. Devlet burada. Her şeyiyle, askeriyesiyle, polisiyle, bütün gücüyle burada ama imkân yok [...] Mesela bir belediyenin bir çöp alanı olur. O çöp alanı dolar. Ondan sonra o çöplüğü taşırlar. Şimdi bunlar 13 yıldır altın çıkardılar. Siyanürlü toprak bir araya yığıldı. Yığılınca yüksek bir tepe oluştu. Yük oldu. Yani toprağın kaldıramadığı bir yük. Bugün işte her şey ortada."
Çelik, yöre halkının duygularına da tercüman olduğu inancıyla "devlet büyüklerine, bizzat Cumhurbaşkanına" sesleniyor: "Bu Anagold'un burada, Erzincan İliç'te kapanmasını istiyoruz. Buranın geleceği yok. Yani bak bugün üç gündür dokuz sene can kardeşimiz var, toprağın dibinde alamıyoruz. Ne yapacağız yani? Her şey ortada."
"İnsanlar konuşamıyor: Parayla
susturuyorlar, baskıyla susturuyorlar"
Abdullah Çelik, yöreye madenin girişiyle toplumsal hayatın, doğa insan ilişkilerinin de yıkıma uğradığını, ancak halkın korkudan başına gelenleri dillendiremediğini anlatıyor.
"[...] Şimdi insanlar, yani ilçedeki insanlar konuşamıyorlar. Bir şey sorsan konuşamazlar. Çünkü neden konuşamıyorlar: Buranın geçimi hayvancılıktı, küçükbaş hayvan yani. Şimdi bu insanlar tuttular hayvanlarını sattılar. Mera kalmadı. Zaten Anagold öyle yaptı ki [...] şimdi adam konuşacak adamın oğlu, işte kendisi, işte aracı, işte sus pay vermişler zaten. Parayla susturuyorlar. Baskıyla susturuyorlar. Adam konuştuğu zaman adam hemen ya para verecekler ya susturuyorlar, ya da diyecekler 'seni işten atıyoruz' [...] Yani buranın halkı şu anda rehin alınmış. Hani derler ya falan yerde bir rehin var. Yani bizzat bu maddenin burada kapatılmasını istiyoruz."
"Hayvancılık varken huzur vardı, şimdi yoksuluz"
Abdullah Çelik, madenin bölgeye girişiyle topraklarını satan, ortak arazileri siyanür havuzu için elden çıkaran halk için "buranın halkı fakir be" diyor: "Burada hep hayvancılık vardı. Burada huzur vardı. Yani insanlar her şeyden memnundu, mutluydu. Şimdi bak bu üç gündür toprağın dibinde, göçüğün dibinde çukurdan alamıyoruz.
"Tamam, polis var, jandarma var, bütün devlet seferber olmuş oraya. Olmuş yani. Gözümüzle görüyoruz ama yani yok yapılacak bir şey yok. İsteğimiz: Bu madenin burada kapanması gerekir. Yani Anagold'un buradan gitmesi gerekir."
"Merada hayvan yaşamıyor artık, ağaçlar yaprak açmıyor"
Maden alanının ve siyanürlü atık depolamanın süregitmekte olduğunu da belirten Çelik, "Bizim Sabırlı ile Çöpler köyleri arasında 4 kilometre var. [...] şimdi aynı durum Yakuplu'da şu an başladı. Yani mera diye bir şey kalmadı. Yakuplu'nun yani şu an yapılan taraf, hemen altında ilçe var, Erzincan İliç ilçesi. Yani bura da aynı durumda. Aynı tehlike. Bu bölgede siyanür tehlikesi var. Şimdi burada merada görüntü yok. Hayvan yaşamıyor. Bizim mesela burada ağaçlarımızda böyle yeşil yapraklar olurdu. Şimdi yaprak göremiyoruz. Ağaçlarda yeşillik yok. Yani zararı çok oldu bize. Ha bundan sonra ne zararlar olacak? Onu da biz bilemiyoruz. Yani bizim burada bu maddenin kapanmasını istiyoruz. Yoksa buradaki bütün insanlara zarar verecek."
(AEK)