Diyelim ki yıllardır cezaevindesiniz. Tahliyenize kısa zaman var. Diyorlar ki “Hayır tahliye olamazsın.”
“Neden?” diyorsunuz. “Çünkü cezaevinin kütüphanesinden istediğimiz oranda kitap almadın."
Başka bir cezaevindesiniz, başka bir mahpussunuz. Tahliye olacaksınız fakat olamıyorsunuz. Diyorlar ki “Cezaevinde çok su ve elektrik kullandın tasarruf etmedin”. “Bu zaten idarenin kararı ile olan bir kullanım miktarı nasıl tasarruf edeyim?” Avukatlarınız itirazlarını yapıyor fakat yine de tahliye olmuyorsunuz.
30 yıllık hapis cezasını bitirmesinin ardından tahliyesine saatler kala özgürlüğüne kavuşması engellenen Şair İlhan Sami Çomak’la birlikte yeniden gündeme gelen Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları aynen az önce okuduğunuz şekilde çalışıyor.
Uygulama, son dönemin “popüler” deyimi ile “hukuki ancak etik değil”. Avukatlara göre üstelik “keyfi” ve “yeni bir cezalandırma yöntemi”.
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları’nın yorumları ve kararları, kriterleri hapishaneden hapishaneye farklılık gösteriyor. Çoğunlukla politik mahpuslara uygulanıyor fakat adli mahpuslar da “cezalandırma” yönteminden kaçabilmiş değil. “Keyfi” ve direkt cezaevi personeli ile bağlantıda olan her mahpusun karşılaştığı, karşılaşabileceği bir uygulama.
Ne de olsa avukatların söylediği gibi “cezaevlerine dair düzenlemede var bu uygulama” fakat yine avukatların söylediği gibi “Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları mahkeme yerine geçmiş durumda”.
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları Yönetmeliği neleri kapsıyor?
“Hukuki olmayan gözlem kurulları mahpusların özgürlüğünü kısıtlıyor”
Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları nasıl çalışıyor?
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği İstanbul Şube Hapishane Komisyonu Eş Sözcüsü Destina Yıldız ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Parti Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Sevda Çelik Özbingöl, soruya detaylı bir yanıt veriyor.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şube Hapishane Komisyonu Eş Sözcüsü Destina Yıldız, gözlem kurullarının tarafsız ve bağımsız olmadığını vurgulayarak, mahpusların özgürlüklerini keyfi gerekçelerle kısıtladığını belirtiyor:
"Bir mahkeme gibi karar veriyorlar ve kişinin özgürlüğünü doğrudan kısıtlayan bir karar veriyorlar. Bu kurullarda yer alan kişilerin aynı zamanda mahpuslara karşı kötü muamelede bulunan, disiplin cezaları veren ve onların haklarını engelleyen kişiler. Bu kişilerin kurullarda var."
Peki “pişman” olmazsanız?
Yıldız, kurulların kararlarını neye göre verdiklerini sorguluyor, mahpsulara “pişmanlık” sorusunun yöneltildiğini belirtiyor:
"Pişmanlık gibi subjektif kavramlar üzerinden değerlendirme yapılıyor. Ancak pişmanlık çok öznel bir kavram ve bunu bir kriter olarak değerlendirmek uygun değil. Pişmanlıktan daha fazlasını istiyorlar."
"Mesela benim denetimli serbestlik için başvuran bir müvekkilim vardı. Bağımsız koğuşta kalıyordu. Örgütlü suçlarda örgütten ayrıldığına dair yazı istiyorlar. Ki kendisi örgütlülüğü suç kapsamında da ceza almamıştı. 2019-2011 kapsamında ceza almıştı. Tek başına da kalıyordu. ‘Gidip de neden tek başına kalıyorsun?’ gibi bir yazı istiyorlar ama zaten hem suçlu itibariyle bunu hukuken araması mümkün değil."
"Gelen gardiyana, mahpusun ‘al bunlar benim eşyalarım bunlar, bu istediğiniz gibi dağıtın odayı’ demesi beklenemez. Ama işte bunu istiyorlar mesela. Herkes el pençe dursun istiyorlar. Gardiyanlar istedikleri gibi odaları dağıtsın. Mahpuslara her türlü hakaretle bulunsun. Her türlü darp fiilinde bulunsun. Ama işte mahpuslar ses çıkartmasın diye bekleniyor.”
Yıldız, ayrıca, mahpusların koşullu salıverilme hakkını elde edebilmeleri için psikologlar ve diğer kurullarla yüzleşmek zorunda kaldıklarını belirtiyor.
"Keyfi gerekçelerle özgürlükler kısıtlanıyor"
Destina Yıldız, mahpusların okudukları kitap sayısı, kullandıkları elektrik miktarı gibi keyfi gerekçelerle tahliyelerinin engellendiğini söylüyor:
"Hapishane kütüphanesinden kitap almadığı gerekçesiyle veya elektrik ve su tasarrufu yapmadığı iddiasıyla tahliye edilmeyen mahpuslar var.”
"Gözlem kurulları yetki aşımı yapıyor"
Yıldız, gözlem kurullarının yetki aşımı yaptığını ve aslında hukuki olmayan kararlarla mahpusların özgürlüklerini kısıtladığını vurguluyor:
"Bu kurulların yetkisiz olduğunu ve hukuki olmadığını bilmeliyiz. Bir ihtimal üzerinden mahpusların özgürlüğünü kısıtlamak, hukuku tamamen ortadan kaldıran bir durumdur.”
“İnsan yaşam koşulları sınırlanıyor”
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Parti Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Sevda Çelik de Sincan Cezaevi başta olmak üzere birçok cezaevinde mahpusların tahliyelerinin, komisyonlar tarafından hukuki dayanak olmaksızın ertelendiğini belirtiyor:
"Bir mahpusun tahliyesi, yalnızca cezaevinin kütüphanesinden yeterince kitap almadığı veya çok su ve elektrik kullandığı gerekçesiyle engellenebiliyor. Bu tür gerekçelerle insanların özgürlüğünü kısıtlamak, hukukun ve insan haklarının ihlalidir.”
Özbingöl, Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları'nın, mahkemelerin yerine geçecek şekilde hareket ettiğini söylüyor:
"Bu kurullar, mahkemelerin yetkilerini aşarak, mahpusların özgürlüğünü keyfi olarak kısıtlıyor. Sincan'da bu uygulamaların içerisinde infaz yakmalar ve özellikle bu ertelemelerle ilgili en büyük mağduriyetlerin yaşandığı yerlerden bir tanesi. Bugüne kadar şartlı salıverme koşullarından faydalanan hiçbir siyasi tutsak örneği yaşamadık Sincan'da. Ve bu da farklı bir hak ihlali ve bir ayrımcılık olarak çıkıyor karşımıza."
"Çünkü cezaevlerindeki bu hukuksuzluklardan bahsediyoruz ama tutuklu ve hükümlüler arasında da ciddi bir ayrım yapılarak özellikle siyasi tutsaklara yönelik gerçekleştirilen keyfi tutumlar tamamen denetim dışı ve ciddi önemsiz göremeyeceğimiz ve göz ardı edemeyeceğimiz vahimlikte hak mağduriyetleri karşımıza çıkıyor. Hayati tehlikeye yaşayan çok tutsak var. 30 yılın üstünü cezaevinde geçiren birçok tutsak, birçok hayati sorunlar yaşayarak çıkıyor cezaevinden.”
"Mahpuslar yeniden cezalandırılıyor"
Cezaevlerinde insanca yaşam koşullarının sağlanmadığını ve idari yönetimlerin keyfi tutumlarının mahpuslar üzerinde ağır baskılar oluşturduğunu anlatıyor Özbingöl:
"Cezaevlerinde insanca yaşam standartları sağlanmadığı gibi, mahpuslar sürekli olarak yeniden cezalandırılmaktadır. Özellikle siyasi tutsaklar, ciddi ayrımcılıklara ve hak ihlallerine maruz kalmaktadır.”
"Cezaevlerindeki sorunlar toplumsal sorunların bir aynasıdır"
Özbingöl, cezaevlerindeki hak ihlallerinin ve sorunların toplumsal sorunların bir yansıması olduğuna dikkat çekiyor:
"Cezaevlerinde yaşanan sorunlar çözülmeden, toplumsal anlamda demokratik ve insani sorunların da çözülmesi mümkün değil. Cezaevleri toplumun bir aynasıdır. 0 yılın üstünü cezaevinde geçiren birçok tutsak, birçok hayati sorunlar yaşayarak çıkıyor cezaevinden. Ve çok üzücüdür ki elinde kelepçeyle hastanede hayatını kaybeden tutsakların sayısı da artıyor gün geçtikçe. Cezaevinden çıktıktan hemen sonra çok ciddi sağlık sorunları yaşayan mahpuslar var. “
Şartlı tahliyeye neye göre karar veriliyor?
(EMK)