BİANET'E GELENLER - AĞUSTOS 2025
İletişim Yayınları'ndan 9 yeni kitap okuyucuyla buluştu

İletişim Yayınları'ndan bianet'e gelen 9 yeni kitabı sizlerle paylaşıyoruz.
Aforizmalar, baştan aşağıya Kafkaesk bir dünya içeren, okurunun hayal gücünü tetikleyen, her okuyuşta farklı keşiflerde bulunmanın mümkün olduğu bir tür düşünsel yolculuk...
Altın Kupa, John Steinbeck’in olağanüstü bir yazara dönüşeceğinin müjdesi olan lirik bir ilk roman. Genç Henry Morgan’ın, babasının Galler’deki çiftliğinde yaşadığı tekdüze hayattan bıkıp kendini yollara vurmasıyla başlıyor her şey. Türlü zorlukla cebelleşen Henry, çalışkanlığı ve parlak zekâsı sayesinde sonunda ufak bir geminin sahibi olmayı başarıyor. Böylece denizlerde yelken açıp fethedilecek yeni yerlere doğru yol alıyor; günbegün asıl tutkusu olan Panama’ya, yani Altın Kupa’ya ve Kızıl Azize olarak adlandırılan, güzelliği dillere destan kadına yaklaşıyor. Bu uğurda kentleri yakıp yıkıyor, insanları gözünü kırpmadan öldürüyor.
Kansu Oğuz Canbek absürt, sert ve yer yer mizahi bir dille hikâyeler anlatıyor. Artık tek bir canlının bile yaşamadığı şehirler, tuhaf işlerin peşinden koşa koşa tuhaflaşan insanlar, devletle üstü kapalı bir biçimde yaşanan münakaşalar…
İnsan Hakları, düşünsel kaynak niteliğinde, konuyla ilgili toplumsal ve hukuki çalışmalara ışık tutan, hukukçuların olduğu kadar, konuya ilgi duyanların da yararlanabileceği, geniş perspektifli bir kitap...
Menekşe Tokyay, Karnım Zil Çalıyor! Bir Hak Olarak Ücretsiz Okul Yemeği’nde yalnız bir beslenme sorunu ve ona bağlı politika gereğini değil, aynı zamanda eğitimde fırsat eşitliği ve toplumsal kalkınma politikasının önemli bir parçası olan bir konuyu ele alıyor. Çocukluk yıllarında yetersiz beslenmenin yarattığı fiziksel ve zihinsel eksikliklerin kişinin yaşamında bütün gelişim sürecini etkileyen bir dip dalgası etkisi gösterdiğini artık bütün uzmanlar kabul ediyorlar. Menekşe Tokyay, çeşitli ülkelerdeki okulda öğle yemeği uygulamalarını, bunların finansman modellerini tanıtıp, Türkiye’de her çocuk için uygulanmasını önerdiği ücretsiz okul yemeğinin hayata geçme koşullarını ve bunun yaratacağı olumlu toplumsal sonuçları son derece açık biçimde gösteriyor.
Sedef Betil, ressam kahramanı Emine’den yola çıkarak bir ailenin 1920’den 2020’ye uzanan hikâyesini anlatıyor. Bir yandan memlekette olup bitenleri de göz ardı etmeden. Leylekler Aşklar Söylentiler, hayatın türlü türlü hallerine dair bir roman, ne kadar alışık olursak olalım hep yeniymiş gibi şaşırtan hallerine...
Makine, hem modernliğin olağanüstü güçlü bir imgelerdir; hem somut olarak, aygıt olarak, organ olarak, işleyiş olarak, bağlantı olarak, hayatın her alanına nüfuz etmiş bir varlıktır. Dil makineleri, göz makineleri, duygu makineleri, arzulama makineleri… Bunlar hem modern insan varoluşuna dair güçlü bir mecazdır; hem iletişim teknolojisinde, sinemada, bilgi üretiminde “kanlı canlı” mekanizmalardan söz ediyoruzdur. Ulus Baker’in muazzam üretiminin kimi kenarda kalmış kimi “buluntu” parçalarını bir araya getiren bu derlemenin gizli öznesi, makine mecazı ve bizzat makinelerdir. Bu vesileyle dilin ve insanın olanaklarını ve olanaksızlıklarını yeniden düşünmektir. Fakat sadece o kadar değil. Makine-Dil, gözü estetikten sinemaya, felsefeden sosyolojiye gezdiren bir çiçek dürbünü…
Ali Ayçil Sur Kenti Hikâyeleri’nde, birbirinden bağımsız gibi dursa da karakterlerinin diğerlerinin hayatlarına bir şekilde etki ettiği, birbiriyle akraba öyküler anlatıyor... Bilinmez bir diyar gibi duran Sur Kenti’ne ve halkına yakından bakarken, ifritler, gözbağcılar, at hırsızları, hancılar, seyyahlar, nakkaşlar ve hassas ruhlarla örülü yarı masalsı bir evrenin kapılarını aralıyor…
Osmanlı’nın son yüzyılında büyük siyasi ve kültürel değişimler yaşandı. Edebiyat da bu değişimlerden elbette etkilendi. Yeni eserler çevrildi, yeni türler fark edildi ve bu türlerle eser verilmeye başlandı. Farklı milletlerden yazarların kendi dilleriyle ya da kendi alfabeleriyle ama Türkçe olarak yazdıkları eserlerdi bunlar ve bu eserleri yüzyıllardır birlikte yaşayan milletlerin, birbirlerinden etkilenmeden oluşturmalarıdüşünülemezdi. Ancak ilerleyen zamanlarda hem Osmanlı-Türkiye hem de imparatorluğu oluşturan diğer devletlerin uluslaşma sürecinde devletler, bu geniş sahadan sadece kendileriyle iltisaklı gördükleri metinleri aldılar ve ulusal bir edebiyat yarattılar. Dönemin çoksesliliği, girift kültürel yapısı göz ardı edildi. Tanzimat ve Edebiyat - Osmanlı İstanbulu’nda Modern Edebi Kültür imparatorluk döneminin zengin ama sıklıkla görünmezleştirilen bu edebi dünyasını görünür kılmayı amaçlıyor. Aynı şehirde yakın zamanlarda ortaya çıkan Türkçe, Ermenice, Bulgarca, Arnavutça, Kürtçe, Arapça, Farsça, Ladino modern edebiyatlarının birlikte ve ayrı ayrı gelişimlerine, etkileşimlerine ve gerilimlerine dikkat çekiyor.
(VC)









